Jongdae'nin Pembelisi

665 36 7
                                    

   Sahil, kum güneş... derin derin nefes aldı ve rahatlama ile kendini şemsiyenin altındaki rahat şezlonga bıraktı. Yalnızdı. Sessiz sakin dinlenebileceği bir ortam. Evden uzaklaşmak ve gürültülü, azgın ve rahatsız edici kardeşlerin olduğu evden uzaklaşmak. İşte hayat buydu.
"Ya sen salak mısın Min? Çok ciddi soruyorum sıkıntın ne?"
Kyungsoo'nun rahatlamış bedeni duyduğu sesle aniden ve yeniden gerim gerim gerildi. Hayır bu rahat ve mükemmel derecede sessiz sahile de gelmiş olamazlar diye düşündü. Sadece kafasında kurduğunu düşünüyordu. Yeniden geriye yaslandı ama az öncekine nazaran daha az rahattı. Tetikteydi bir nevi. Gözlerini yeniden kapattı ve kendini huzurlu...
"Yah! Bana salak deme. Ne yapmışım ben. Kutuları taşıyorum işte. Ne yapayım seni mi alıp taşıyayım?"
Kyungsoo bu sefer daha tiz ve daha sinir bozucu sesi duyunca bağırışan kişilerin kendi salakları olmadığını farketti ve sesin nereden geldiğine bakmak için ayağa kalktı. Koskoca sahil boştu. Kendinden başka tek bir insan... Hayır hayır insanı geç bir hayvan bile yoktu. Aslında o an düşündü ve aklına gelen şeyle dudakları biraz önce çıktı. Kaşları koca gözleri ile yarışırmış gibi aşağı indi. Aklına gelen şey ise bu sahilde ne işi olduğuydu. Ne zaman gelmişti,  nasıl gelmişti, bu hangi sahildi onu bile bilmiyordu. Etrafına bakınmaya devam ederken ilk başta bağıran herif yine bağırdı.
"Ne biçim konuşuyorsun sen abinle bu nasıl üslup. Ne yaparsan yap be sonra abi belim ağrıyor. Belim belim belim. Deme bana"
Sona doğru tizleşen ses kulaklarını çınlatırken o tiz ses bir kez daha duyuldu. Tanrı onu bu gün kesinlikle sevmiyordu. "Yah! Ben sana ne zaman böyle yaptım. Ben böyle mı konuşuyorum ya Lulu!!" Kardeş olduklarını anladığı ikili kavgaya devam ederken vardığı farkındalık ile sinirle kumu tekmeledi.
- Aishhh! Lanet ya rüyada mıyım? Rüyada bile rahat yok ya. Sikeyim bu nasıl cırtlak bir ses. Ses telleri nerede bunun?

Kyungsoo burnunu iki parmağının arasında sıkıştırırken gözlerini kapattı ve derin bir nefes verdi. Gözlerini açtığında ise her zaman ki gibi odasındaydı. Siyaha boyalı olan ve perdeler kapalı olduğu için karanlık olan odasında... perde aralığından girmeye çalışan güneş tam gözüne giriyordu o an ve o buna da küfretti. Yatağın yanındaki komodinin üstünden telefonunu alıp saate baktı ve 7 olduğunu gördü. Bir kez daha küfretti seslice. Mükemmel huzurlu rüyasından yanlış insanlar yüzünden yanlış zamanda uyanmış ve salak güneş yanlış perde aralığından yanlış insanın gözüne vurmaya başlamıştı. Sinirle üstündeki çarşafi attı ve yine aynı siniriyle ayaklandı. Sinirinden hiçbir şey kaybetmeden mükemmel bir hızla pencereye koştu ve perdeleri sinirle iteleyip pencereyi açtı. Kafasını dışarı çıkarmasıyla bağırmaya başlaması bir oldu.

- Lan bu siktiğimin mahallesindeki bu siktiğimin evine bu siktigimin saatinde sikik derecede gürültülü bir şekilde taşınmak için başka gün bulamadınız mı?

Kyungsoo' nun bol küfürlü sinirli... Hayır fazla sinirli çıkışına evi taşımakla uğraşan 4 arkadaş şaşkınlıkla bakmıştı. Uzun ve esmer tenli olan yanındaki pembe saçlı çocuğun kulaklarını tıkamakta aşırı derecede geç kalmıştı ama yinede bunu yapmaktan kendini alı koyamadı. Sarışın beyaz tenli ve saçma bir şekilde güzel olan genç ellerini beline koyup öne çıktı. Herkes " hanım hanım hanım " beklerken sandıkları kadar ince olmayan bir ses.

- Sen kime küfrediyorsun oğlum? Dedi.

Kyungsoo sinirden kızarmış yüzüyle tam yeniden küfürler dizeleyecekken bir alt katın penceresinden Sehun çıktı ve parmaklarını göstererek saymaya başladı.

- Mahalleye, eve, saate, taşınmanıza...

Sehun tam devam edecekken onun yan penceresinden çıkan dev kulaklı yoda işaret parmağını Sehun'a doğrultarak

- Sonra bize

Ve yukarı penceredeki Kyungsoo devam etti.

- Evet size

Now or LaterHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin