Seo Changbin debutlarının çok öncesinden grup arkadaşı Lee Felix'i sevmeye başlamıştı. Fakat onlar idoldü ve bırak bir erkeği, bir kızla bile ilişkisi olması yasaktı.
Seungmin'in Felix ile çıktığımı öğrenmesinden beri 2 hafta geçmişti. Üyelere söylememiştik. Bunu bilen dört kişiydik fakat ben Chan hyungun bilmesinden şüpheleniyordum. Jeongin söylemiş olabilirdi ama o kadar söz vermiştik. Chan hyung kendisi de öğrenmiş olabilirdi, her yerden çıkıyordu zaten. Ya da o bilmiyordu, ben paranoyaklaşıyordum.
Felix canlı yayın açtığımızda benden uzak durmuyor, aksine daha da yakınıma geliyordu. O olaydan sonra bu konuyu konuşmamıştık, ki ben de zaten konuşup gerilim yaşayalım istemiyordum. Ama hâlâ kararlı bir şekilde kameralar karşısında benden uzaklaşmaması beni tedirgin ediyordu. Kameralar kapanıncaysa daha uzaktı, bu beni şaşırtıyordu. O gün onu kızdırdığımın farkındaydım ama böyle de olmazdı ki.
"İsminiz hâlâ verilmediği için mutsuzuz, size ne dememiz gerek bilmiyoruz... Ama hayranlarımızı çok seviyoruz. Görüşmek üzere~" Jeongin'in konuşup canlı yayını kapatmasından sonra şirketten çıkmak için ayaklandık. Canlı yayınları şirkette yapıyorduk, daha düzenli oluyordu. Felix arkadan Jisung ile konuşa konuşa gelirken ben hızlı hızlı yürüyordum. Yurda gidip onunla bu konuyu konuşmak istiyordum.
Arabaya bindikten kısa bir süre sonra yurda geldiğimizde derin bir nefes aldım. Biraz zor olacağa benziyordu, çok inatçıydı. Odaya geçip üstümü değiştirdim. Kapı hızla açıldığında son anda tişörtümü aşağı çekmiştim. Kapıyı vurmadan girebilecek iki insan vardı, Minho hyung ya da Jisung. Ama ikisi de değildi. Felix'ti. İlk defa kapıyı vurmadan girmiş olmasına şaşırdım, biraz da kızdım. Üstümü giyiniyordum sonuçta.
Bunu dememden sonra fark etmemiş gibi pijamalarımı süzdü.
"Bir şey konuşmamız lazım." Sessizce beni süzdükten birkaç dakika sonra konuştu.
"Ciddi mi?"
Genelde ciddi bir şey olmadığında yatağımızda sarılarak konuşurduk. Fakat bu biraz ciddi görünüyordu. Yine kızmış gibiydi.
Kafasıyla onaylayıp yatağıma oturdu, ben de yatağıma, onun karşısına oturdum.
"İyi misin Lix?"
"Uzaklaşmamız lazım."
"Ne?"
"Şirketteyiz, şu olmaz, bu olmaz. Bizi shiplerler, iş ciddiye döner..."
"Ne diyorsun Yongbok, anlamıyorum."
Cidden bir şey anlamıyordum. Benim dediğim şeyleri söyleyip duruyordu.
"Peki, diğerleri?"
"Diğerlerine ne olmuş?"
Şakağını ovalayıp gözlerime baktı.
"Diğerleriyle yaptığın temaslar, diyorum. ChangJin diye ship çıkarmışlar, farkında mısın? Yalnızca beni uyarıyorsun, kendin asla kaçmaya çalışmıyorsun. Geçen gün siz diğer arabada gelirken yaptığınız canlı yayını izledim. Hyunjin omzuna yatıyor, tamam ama sen niye yüzüne yaklaşıp uzun süre çekilmiyorsun? Hyunjin zaten kedi gibi her tarafta yatıyor. Ama dudaklarına baktığını da gördüm Changbin. Sen iyi misin? Hm? Beni uyardığın şeyleri kendin yapmıyorsun. Sonra da bana kızıyorsun."
Ayağa kalkıp kapıya yöneldi."Sen kendin dikkat etmiyorsan ben hiç etmem, ona göre." Sonra da çıktı.
Haklıydı, ne diyebilirdim ki. O an ne olmuştu ben de bilmiyordum ama hatırlıyordum, öyle bir şey yapmıştım.
Yastığıma kafamı gömüp nefes almamı zorlaştırdım, fakat aklıma Felix gelince geri kalktım. Telefonumdan gelen bildirim sesleriyle ne olduğunu merak ettim. Bizimkiler Twitter'da hayranlarla konuşuyordu. Öylesine bakınırken gözüm Felix'in bir hayrana verdiği cevaba takıldı. Felix'e Changbin'i iki kelimeyle açıklamasını söylemişti. Oysa 'O benim.' yazmıştı... Dikkat etmeyeceğini söylerken bu kadarını beklemiyordum. Beni Hyunjin'den kıskandığı çok barizdi ama bu kadarı da fazla değil miydi? Bir kez daha gözüme çarpan soruyla üstüne tıkladım. Felix buna da cevap vermişti. Soru 'Changbin'den neden bu kadar çok hoşlanıyorsun'du. Hayranların bizi shiplediğini biliyordum. Tek doğru shipleri bizdik zaten. Bir de JeongChan. Ha bir de kesin olmasa da MinSung...
Felix hayranın sorusuna' ondan hoşlanmak değil de, onu seviyorum diyelim' diyerek cevap vermişti. Daha fazla belli edemezdi, Tanrım... Felix'e bunları yazmasının amacını sormak için salona gittim. Tekli koltukta oturup telefonunda bir şeyler yapıyordu. Beni fark edince kafasını kaldırıp başını 'ne oldu' anlamında salladı.
"Ne yazdığını gördüm,hayranlara." Biri olmadığı için sesimi kısmadan konuşuyordum.
"Ne yazmışım?" İlgisizce telefonuna geri dönüp kulaklığını takarken ben sinirleniyordum. Beni takması gerekiyordu.
"Beni kastederek 'o benim' yazmışsın. Bir de 'hoşlanmaktan çok seviyorum diyelim' demişsin!" Sesimin yüksek çıkmasını umursamamıştım o an. Başını hâlâ kaldırmıyordu olduğu yerden ve ben nasıl davranmam gerektiğini kestiremiyordum. Ona sert çıkışmak istemiyordum ama sınırı aşmamış mıydı?
"Felix, deli olacağım! Kimse çıktığımızı bilmemeli diyorum sana, niye anlamıyorsun?! Eğer öğrenilirse ikimiz de biteriz!" Felix bir saniyeliğine bana bakıp tekrar kafasını telefonuna indirdi fakat yine hızlıca kaldırıp arkamdaki bir yere baktı.
"Neyi kimse bilmemeli dedin sen?!"
Sonunda telefonunu kapatıp ayağa kalktığında çok geçti, Hyunjin'in bağırması beni korkutmuştu.
§§§§§§
"Bunca zaman gizlediğinize inanmıyorum... Seungmin sen biliyormuşsun!" Hyunjin sitemle konuştuğunda yine biraz rahatlamıştım. Grubumuzda hiç kimse homofobik değildi. Sadece gizlemek istememize-
Pardon, istememe kızmışlardı.
"Başka bir çift varsa bilelim millet. Her şey göz önünde ama soruyorum işte..." Seungmin Jisung ve Minho hyung arasında göz gezdirirken ben Jeongin'e baktım. O beni görünce kaşlarını çattı. Anlaşılan söylememem lazımdı.
"Tamam, biz varız... Ama çıkmıyoruz. Ama ikimiz de birbirimizi sevdiğimizi biliyoruz. Bizimki garip biraz." Jisung mırıldanınca herkes gülmüştü.
"Biz de varız, madem herkes dökülüyor."
Bu ses Jeongin'in elini tutup havaya kaldıran Chan hyungdan gelmişti.
"Ya sen değil miydin bana saklayalım diyen?" Jeongin'in çemkirmesiyle daha çok güldük. Gülerken gözüm somurtan Felix'e takıldı.
Felix 10 dakika boyunca katılmadığı boş sohbetten sonra kalkıp banyoya gitti. Kötü hissetmiştim... Hem de çok.
_____
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
