『First Sight』

5.8K 491 383
                                    

06.02.2017

"Neden toplandığımızı bilen var mı?"

Uzun bir sessizlikten sonra tombul yanakları olan çocuk konuşmuştu. Garip hissediyordum çünkü bu pratik odasındaki stajyerlerden hiçbirini tanımıyordum, Chan hyung dışında.

Herkes en uzun staj gören kişiye, Chan hyunga bakmaya başlayınca o da oturduğu yerden kalkmış ve açıklamaya başlamıştı.

"PD-nim siz stajyerleri toplamamı istedi, ben de yaptım. Henüz ne olduğundan benim de tam bilgim yok ama sandığım kadarıyla, biz grup arkadaşı olacağız. Bir kişi daha olması gerekiyordu fakat maalesef gecikti... Bu yüzden biraz geç başladım konuşmaya. Sorusu olan var m-"

Chan hyung sözünü bitirmek üzereyken kapı sertçe açıldı ve içeri kahve saçlı, çilli bir çocuk girdi. Onu ilk orada gördüm işte, koştuğu için terlemiş ve yorulmuştu ama güzel görüntüsünü bozmamıştı bu yorgunluğu. Bu odadaki stajyerleri şirkette, sağda solda görmüştüm ama onu hiç görmemiştim. Görünüşüne ters olan sesi ve tatlı, bozuk korecesiyle konuşmaya başladı.

"Çok, çok özür dilerim; geciktim..." Gerçekten üzgün olduğu gözlerinden okunuyordu. Sırf geciktiği için bu kadar üzülmesini tuhaf bulmuştum.

"Önemli değil... Felix'ti, değil mi?" Chan hyung şüpheyle sorunca yere, benim yanıma otururken kafasını salladı.

"Şey, sana da özet geçeyim. Zannımca bu odadaki kişilerle grup arkadaşı olacağız fakat tam kesin değil. Yine de ilk olarak kendimizi tanıtabiliriz diye düşünüyorum. Öncelikle çoğunuz biliyorsunuzdur, 7 yıldır buradayım sonuçta. Ben Bang Chan, ingilizce adımla Chris Bang. Hem Koreli, hem Avustralyalıyım. 20 yaşındayım, 3 Ekim'de 21 olacağım."

Chan hyung, tombul yanaklı çocuğa baktı.

"Han Jisung. 3 yıldır stajyerim. 18 yaşına gireceğim Eylül ayında. Bu kadar." Yere bakan bakışlarını yanındakine çevirdi.

"Adım Hwang Hyunjin. 2 yıldır staj görüyorum. 18 yaşına gireceğim yakında ben de." Bu Hyunjin cidden yakışıklı çocuktu, söylemeden geçemeyeceğim.

"Lee Minho. 1 yıldır stajyerim. 19 yaşındayım, 20'ye az kaldı." Minho hyung da yakışıklıymış gerçi.

"Adım Yang Jeongin. 2 yıldır stajyerim ve yakında 17 olacağım." 17'yi duyunca herkes dikkatlice ona bakmaya başladı. O daha bebekti, bebek. 17 ne ya? Bir de diş teli vardı, ne tatlı.

"Kim Seungmin ben. 1 yıldır staj görüyorum ve ben de 18 olacağım." 2000'lilerden bayağı kişi vardı anlaşılan.

Sonunda sıra bana gelmişti, bugün fazla yorulmuştum bu yüzden hemen eve gitmek istiyordum.

"Seo Changbin. 2 yıldır stajyerim. 99'luyum." Felix bana karışmış bir ifadeyle baktı. Neden öyle olduğunu anlamadım fakat sorma gereği de duymadım.

"Ah... Ben Lee Felix. Korece adım Yongbok fakat o adı sevmiyorum. Ben de Avustralyalı ve Koreliyim. Korecem biraz bozuk, bunun için üzgünüm. 1 yıldır stajyerim ve 2000'liyim."

Ah.. Şimdi anladım neden öyle baktığını. Dediğim bir şeyi anlamamış olmalıydı.

Chan hyung herkesin kendini tanıtması bittiğinde el çırptı ve PD-nim'i beklememiz gerektiğini söyleyip o da yere oturdu.

Ben gözlerimle hem odayı hem de olası üyelerimizi inceliyordum. Gözüm Felix'e çarptığında durdum. Elleriyle oynuyordu. Ne kadar da minikti elleri. Saçları minik çillerini kapatmıştı biraz, sevmemiştim kapatmasını. Çillerini biraz daha görmek istedim. Ona yaklaştığımın farkında değildim. Elimi uzatıp saçını kaldırdığımın farkında değildim. Bana anlamazca bakan gözlerini gördüğümde fark etmiştim. Elimi çektim hızlıca. Üyeler bizden biraz uzakta olduğu için pek bir şey fark etmemişlerdi.

"A-ah... Hello... I... I can't speak English but... I want to talk with you in... Umm... In English." Bana 'ne diyorsun ya sen' diye bakan çocuğu görünce utanmış ve kızarmıştım. Rahat konuşabilmesi için İngilizce konuşmak istemiştim ama sanırım becerememiştim.

" Ah.. Hello.. Changbin hyung? It's okay, you can speak English." Gülerek bana anlamadığım bir şeyler söyleyince ben de güldüm.

"Üzgünüm, sanırım ne dediğini anlayamadım."

"Sorun değil, bence güzel konuşuyorsun hyung. Endişelenme. Ben de Korece konuşabilirim, yani sanırım..." Üzgün gözlerini fark etmiştim. Düzgün konuşamadığı için üzülüyor olmalıydı. Yanlış telaffuz ettiği birkaç kelimeyi görmezden gelerek gülümsedim. O da bana gülümsedi.

Birbirimize gülümsedik.

Kapı açılınca üyelerle birlikte ayağa kalktım. PD-nim gelmişti.

"Çocuklar, Chan size neden burada olduğunuzu söylemiştir. 'Stray Kids' adıyla bir grup kuracağım. Buradaki kişiler, grup arkadaşı olacaksınız. Fakat, şu an burada 8 kişi var. Grup 6 kişi olacak. 2 kişi çıkış yapmadan elenecek. Bu elemeyi de Survival Show ile yapacağız. Televizyonlarda yayımlanacak ve pratik odanıza kamera yerleştirilecek. Survival Show'da size verilen görevleri yerine getirmek zorundasınız. Düzgün yapamayan 2 kişiyi eleyeceğim. Başarılar dilerim. Bu arada, artık yurtta kalmak zorundasınız. 8 kişi olarak kalacaksınız. Yurdun adresini size sonra atacağım."

Bizi kabak gibi ortada bırakıp gitmişti. Çıkış yapmamıza az olduğu anlamına geliyordu bu, ama buradaki 2 kişinin elenmesi fikri korkunçtu. O kadar yıl stajdan sonra elenmek, korkunçtu.

Umarım birbirimize çok alışıp sonrasında üzülmezdik, umarım.

Chan hyungun bir şeyler söyleyip odadan çıkmasıyla kendime geldim. Artık dağılma vakti gelmişti sanırım ve benim de vokal eğitimim vardı. Kafamın biraz dağılması gerekiyordu. Müzik her şeyde işe yaradığı gibi, bunda da işe yarayacaktı.

Odadan çıkmadan önce kalan son kişiye, Felix'e baktım. Elindeki kağıdı incelerken güzel görünüyordu. Tebessüm edip odanın kapısını kapattım. İçimdeki garip heyecanla dersimin olacağı yere yürümeye başladım. Önümde güzel günler var gibi geliyordu.

______

firsts are memorable, changlix ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin