03.10.2017
Garip hissediyordum. Evde Chan hyung ve Jeongin ile tek kalmıştım çünkü. Felix sabah markete gitmek için beni uyandırmaya çalışmış ama ben uyanamayıp üstüne saçma şeyler söyleyerek ona gitmesini benim ona yetişeceğimi söylemişim, bana mesajla anlatmıştı bunları. Diğerleri de markete gitmişlerdi ayrıca. 5 kişi markete gidilir miydi ya? Ben de kalmıştım işte sevgilim olmadan sevgililerin arasında.
En azından onlar salondaydı, ben de odamdaydım. Ama canım fena sıkılıyordu. Salona gitsem ne olurdu ki? Umarım görmek istemediğim bir şeyler karşılaşmazdım... Yok ya, onlar yapmazdı. Yapmazdı onlar.
Odadan sessizce çıkıp salona yöneldim. Tam girecekken düşündüm. Ben namuslu bir arkadaş ve sevgiliydim, bu yüzden onlara görünmeden ne konuştuklarını dinleyecektim. Her iyi arkadaşın yapacağı gibi.
"Baş başa kalamıyoruz kolay kolay, delireceğim... Sizin odada Hyunjin hyung ve Seungmin hyung var. Bende de Changbin hyung ve Felix hyung."
Jeongin'in oflayarak ettiği şikayetten sonra kaşlarımı çattım. Sonra kendimi düzelttim. Chan hyung koltukta televizyonun karşısında oturuyordu. Jeongin de onun önüne, yere oturmuştu.
"Baş başayız ama şimdi." Chan hyung gülerek televizyona bakıp konuştu.
"Hayır değiliz. Changbin hyung var odasında."
"Odasında işte. Biz şu an burada baş başa değil miyiz sevgilim?"
Jeongin kafasını arkaya atıp Chan hyungun dizlerine koydu.
"Ama bu her an bir yerden çıkabilir demek... Seninle hiç rahat takılamıyoruz."
Chan hyung televizyonu kapatıp sevgilisinin gözlerine bakmak için kafasını aşağı eğdi ve sırıttı. Olamaz, bu normal bir gülüşden çok uzağa benziyordu... Umarım kötü şeyler görmezdim. "Rahat takılmak mı istersin?"
"Tabii ki! Sevgilimleyken rahat davranmak benim hakkım değil m- Bir dakika ne düşünüyorsun sen hyung?" Jeongin kafasını kaldırıp arkasına döndü ve kızgınca sarı saçlı hyunguma baktı.
"Bilmem, ne düşünüyor gibi görünüyorum?"
Chan hyungun böyle olduğunu hiç tahmin etmezdim... Bebek ekmeğimize hem de! Sevgilisi gerçi ama..
"Öyle şeyler düşünme hyung!" Jeongin'in kızardığı belli oluyordu. Buna rağmen hâlâ tatlı bir çift olduklarını düşünüyordum ben.
"Öyle şeyler düşündüğümü düşünerek öyle şeyler düşünen sensin!"
Ne dediğini anlamamıştım ama dedikten sonra kahkaha atarak gülmüştü.
"Ya... Yanaklarına bak! Niye bu kadar utandın sen ya?"
Jeongin Chan hyungun dizine vurup mırıldandı. "Neden acaba?"
Sonra yakınlaştılar. Baya yakınlaştılar. Ben buradan gitmeliydim. Ama drama izliyor gibiydim, en güzel anı geliyordu. Biraz daha kalsam olmaz mıydı ya?
"Changbin hyung gelecek..." Jeongin Chan hyung onun dibindeyken fısıldadı. Düşünmesi ne kadar da güzeldi böyle!
"Umurumda mı?"
Sağolasın hyung.
"Açıkçası, benim de umurumda değil." Jeongin gülerken Chan hyung onu gülüşünden öptü. Ben de odama kaçtım.
O an yakalanmamış olmam büyük şanstı. Ve baya K-drama izlemiş olmam gerçeği... Aklıma gelen şeyle odamda durdum. Hayır bunu düşünmemem lazımdı. Zamanı gelince olurdu ki zaten. Henüz Felix reşit değildi. Öpüşmek için reşit olmak mı lazımdı? Değil miydi?! Kendi kendime kafayı yerken çalan kapı ziliyle derin bir nefes aldım. Umarım sevgilim beni şu saçma düşüncelerimden kurtarırdı...
§§§§§§
Hiç yardımcı olmuyordu. Bana öncekinden daha çok yaklaşmıştı. Dans hareketi için çalışıyordum ve bana öğretmeye çalışıyordu. Diğerleri ayrı alemde dinleniyorlardı. Normal şekilde öğretmez miydi sanki? Bugün aklımda dolaşan ama kovduğum şeyler yine beynime işlemeye başlamıştı. Felix çok küçüktü... Aslında aramızda 1 yaş vardı. Ama o hâlâ küçüktü. Ama... Tamam biliyorum, onu öpmek istiyorum!
"Hyung sağ kolun yukarıda olacak, sol değil."
Ne? Ah, yanlış mı yapmıştım? Düzeltecekken kolumu, o tutup yukarı kaldırdı.
"Kafan dağınık gibi, bir sorun mu var?"
Vardı. Öpmek istediğim ama çekindiğim bir sevgilim vardı. Uzun süre yüzüne bakmış olacaktım ki kaşlarını kaldırdı. Sonra ben kafamı çevirip dans etmeye çalışırken yere kapaklandım...
"Hyung seninle konuşalım mı bir?" Felix beni yerden kaldırıp sordu. Kafamı salladım çünkü gerçekten düşüncelerimin arasında boğuluyordum.
Şirkette benim bilmediğim birinin olmadığı bir odaya götürdü beni. Bilmediğimi yüz ifadem yansıtmış olacak ki açıklama yaptı.
"Benim Korece çalıştığım yer burası. Pek kişi gelmiyor buraya. Senin neyin var hyung?" Son cümlesini söylerken elini yanağıma koymuştu. Şefkatini de hissettim sevgisini de. Onu öpmek istediğimi de hissettim. Sonra çok saçma bir şey sordum.
"Öpüşmek için kaç yaşında olmak gerekiyor?"
Yanağımı okşayan elini durdurup yüzümü incelemeyi bıraktı ve gözlerime baktı. "Ne?"
"Hayır, hayır. Sormadım farz et Felix.. Of, kendimi öldüreceğim!"
Felix gülümseyip kafasını iki yana salladı. "Niye öldürüyorsun kendini? Bu soru ne içindi peki?"
"Hiç... Hiçbir şey." Gözlerimi kaçırdığımın farkındaydım ve o da farkındaydı.
"Soruna cevap istiyorsan, bence öpüşmek için çok sevmek yeterli." Yüzüme yaklaşırken gerilmiştim. Bence de yeterliydi ama... Of, boşversene.
"Sanırım en mâkul cevap buydu." Fısıldayıp kolunu beline sardım. Ne yaptığımın farkında değildim çünkü güzelliğiyle körleşiyordum. O gözlerini kapattığında onu izledim, en güzel hali buydu. Çilleri belli, gözleri kapalı, yanakları kızarmış ve benim kollarımın arasında. Mükemmeldi. Yavaşça dudaklarımı onunkilerin üzerine koydum.
Geri çekildiğimde yanakları çok daha kızarmıştı. Fakat utanan tek kişi o değildi.
"Kalbim patladı gibi hissettim." Elimde olmadan söylediğim şeyi duymuş ve kahkaha atmıştı.
"Ben de, ben de kalbin patladı gibi hissettim." O gülerken hâlâ belinde olan kollarımı biraz gevşettim.
Pratik odasına yürürken mırıldandı. "Bu hissi sevdim."
"Hangi hissi?"
"Senin tarafından sarılma hissini."
Bunu demesiyle gülümseyip Kolumu omzuna attım. "Bir daha kurtulamayacaksın bu histen."
Ona daha fazla aşık oluyordum ve şikayetçi olasım gelmiyordu.
_____
ŞİMDİ OKUDUĞUN
firsts are memorable, changlix ✓
FanficSeo Changbin debutlarının çok öncesinden grup arkadaşı Lee Felix'i sevmeye başlamıştı. Fakat onlar idoldü ve bırak bir erkeği, bir kızla bile ilişkisi olması yasaktı.