25.09.2017
Sabah hep birlikte pratik odasında yere uzanmış konuşuyorduk. "The 9th diye bir programımız olacakmış. Bugün lunaparkta ilk bölüm çekilecek. Survival Show'un eğlenceli ve sonsuza kadar 8 kişi hâli." Chan hyung gülerek elindeki muzu yerken bilgiyi bize veren Jeongin'e bakmıştı.
"Bunu benim söylemem lazımdı."
"Ha sen söylemişsin, ha ben. Ne farkı var?" Jeongin Chan hyungun elindeki muzun geri kalanını ısırıp yutmuş ve gülmüştü.
Chan hyungun kınayıcı bakışlarına maruz kaldığı birkaç dakikadan sonra birbirlerine gülümsemiş ve önlerine dönmüşlerdi. Onlar çok güzel görünüyordu, aralarında tartışma olmadığına emindim.
Tartışma demişken, Felix bir ay geçmesine rağmen soğuktu fakat canlı yayınlarda çok yakın davranıyordu... Bunu halletmem lazımdı ama nasıl olacak bilmiyordum.
Birden kolumdan çekilmemle kalktım. Jeongin kolumdan tutmuş beni kafeteryaya sürüklüyordu. Kuytu bir köşedeki masaya beni oturtup karşıma oturmuştu.
"Niye soğuksunuz siz Felix hyung ile bakayım?"
"Jeong..." Böyle başlayıp her şeyi dökmüştüm ortaya. Tuvalet kabininde olanlar hariç.
"Sen salak mısın hyung?"
Bir süre boş boş bana bakıp böyle deyince şaşırdım. Ben miydim salak? Felix de hatalıydı!
"Hayır."
"Emin misin peki?" Jeongin iç çekip o uzun konuşmasına başladı. "Felix hyung eşcinsel olmaktan korkmadan yaşamak istiyor, sınırlanmadan yaşamak istiyor. İdoşken tabii ki bu imkansız gibi bir şey fakat bu tür shipler pek ciddiye alınmıyor zaten. Ki grubumuz şu an için çok tanınmıyor da. Bırak da biraz yakınlaşsın. Her şeyde çocuğu uzaklaştırıyorsun, görmüyorum sanma. Gönlünü al ve bir daha böyle yapma."
"...Haklı olabilirsin."
"Haklıyım ben."
"Nasıl alacağım peki?"
"Randevuya çıkın."
"Zamanımız yok ki... Programlar çok yoğun." Bunu o da biliyordu ki sinsice gülüyordu karşımda.
"O zaman programı randevuya çevir." Ben şaşkınca bakarken o devam etmişti. "Lunaparka gideceğiz, Felix'in bir randevuyu seveceği bir yer."
Haklıydı, Felix severdi.
"Önce özür dile. Gerisini de sen düşün. Hadi gidelim şimdi."
Kafamda bir sürü şey dönmeye başlamıştı bile.
Pratik odasına gittiğimizde Lix yerde uzanmış, kollarını da iki yana açmış yatıyordu. Yanına eğildim ve gözünü örten saçını bir parmağımla kaldırdım. Şu an bu odadaki herkes çıktığımızı biliyordu. Burada edebilirdim teklif. Başka uygun yer de yoktu zaten.
"Yongbok, bugün lunapark randevusuna çıkalım mı?"
Jeongin'in bezmiş ifadesini gördüğümde önce özür dilemem gerektiğini hatırladım, ama çok geçti. Umarım kabul ederdi.
Yattığı yerde doğrulup bana şaşkınca baktı. "Bugün çekim varmış..."
"Çekim lunaparkta olacakmış zaten, birlikte gezeriz orada seninle. Mükemmel olmasa da elimizden gelen en güzel randevu yapalım işte. Olmaz mı?"
Üyelerin de bizi dinlediğini biliyordum. İlk defa onların gözü önünde sevgili olduğumuzu sahiden belli edecek şeyler diyordum.
"Kabul et! Kabul et! " Arkada Hyunjin ve Seungmin ikilisi tezahürat gibi bir şey yapıyordu. Felix gülüp onlara baktı.
"Ediyorum zaten! Tamam, çıkalım." Sona doğru bana dönünce saçını karıştırdım. Çok yumuşak görünüyordu, üyelerin yanında da yapamazdım daha fazlasını.
Ben de yere yatıp Felix'i de yanıma çektim. Gözümün ucuyla Chan hyungun Jeonginle beşlik çaktığını görmemle gülümsedim. Bizim için mi düşünmüşlerdi bunu? Onlara çok büyük teşekkür etmem gerekiyordu.
§§§§§§
"Gondolda bağırmayanlar el kaldırsın."
Felix kaldırmamıştı elini tabii. Yanımda olmasına rağmen o kadar korkmuştu ki... Çığlık çığlığa ama eğlenceli geçen gondol maceramızda ben de bağırmıştım. Nefret ederdim böyle şeylerden ama çekim için yapmak zorundaydım. Ayrıca yanımda Felix'in bebek suratı varken mükemmel bir macera olmuştu.
Şimdiyse hız treni gibi bir şeye biniyorduk. Benim arkama Lix oturmuş, elinde kamerasıyla bir şeyler diyordu. Ona biraz yaklaşıp ne dediğini anlamaya çalıştım.
"Ben çok eğleniyorum. Çünkü Changbin hyung yanımda!"
Bölüm onun çektiği şeyleri de içine alacaktı, fakat ilk defa bunun üzerinde durmamaya karar verdim. Çok tatlıydı, ben yanında olduğum için eğlendiğini söylerken çok güzel ve tatlıydı.
"Ne dedin?"
"Bir şey demedim, hyung."
Saklamaya çalışırken de çok tatlıydı. Keşke şeker olsaydı da yeseydim.
§§§§§§
Sonunda odamızda yalnız kaldığımızda benim masama oturmuş resim yapan Felix'in yanına gittim. Sandalyeye oturup ona baktım. Evet, o masaya oturmuştu. Genelde masaya oturuyordu zaten. Ben de anlamıyordum neden öyle yaptığını. Ama şikayetçi olmam gereken bir şey değildi.
"..."
Ondan özür dileyecektim ama onu incelemekten başka bir şey yapamıyordum şu an.
"Niye bana bakıp bir şey demiyorsun?" Rahatsız olmuş gibi kafasını kaldırdığında aynı anda kafamı eğdim. Özür dilemekte hiçbir zaman becerikli değildim.
"Bir ay boyunca benden uzak durmanı istedim..."
Konuşmadı. Devam etmemi istedi, açıklama yapmamı istedi. Belki de özrümü duymak istedi.
"Dediğim en saçma şeylere uymayıp bana yakın olduğun için teşekkür ederim, ve özür dilerim."
Kafamı kaldırmak için elini çeneme uzattı. Yüzünde o gerçekten mutlu olduğu gülüşü gördüğümde sevinmiştim.
"Hyung bizim bir şey saklamamıza gerek yok. Anlamak istemeyen anlamazlıktan gelsin. Diğer hiçbir şey umurumda değil. Endişeni anlıyorum ama... Ben seni seviyorum ve bunu göstermekten de çekinmeyeceğim. Sen de lütfen bir daha böyle saçma şeyler söyleme."
Sandalyeyle ona yaklaşıp beline sarıldım. O da omuzlarıma sarılıp ebsemdeki saçlarımı karıştırdı. Benim sevgilim gerçekten mükemmeldi. Mükemmelliği karşısında ölüyordum, beni öldürüyordu.
"Affettin mi?" Sarıldığım için sesim biraz boğuk çıkmıştı.
"Affettim."
Biraz daha sarıldım, ne kadar uzun sürdüğü umurumda değildi.
_____
ŞİMDİ OKUDUĞUN
firsts are memorable, changlix ✓
FanfictionSeo Changbin debutlarının çok öncesinden grup arkadaşı Lee Felix'i sevmeye başlamıştı. Fakat onlar idoldü ve bırak bir erkeği, bir kızla bile ilişkisi olması yasaktı.