I.BAŞLANGIÇ

1.4K 52 12
                                    

Okulun servisindeki camdan dışarı bakarken yaşadıklarım aklıma geldi.

O gün ailemle beraber seyahate çıkmıştık ve eve dönüş yolundaydık. Bardaktan boşalırcasına yağmur yağıyordu. Nükleer santrala yakın olmalıydık. Uçurumdaki yoldan geçerken radyodan şarkı dinliyor ve şarkıya eşlik ediyorduk. Ardından yıldırım çaktı. Çok yakından çaktığını hatırlıyorum. Yıldırım önümüzdeki kayalardan birine çarpmış olacak ki altımızdaki toprak kaymaya başladı. Sonra birden zaman yavaşladı sanki.

Uyandığımda hastanedeydim. Kazadan tek sağ çıkan ben olmuştum. Ablam,annem,babam ve küçük kız kardeşimi kaybettim. Sonra amcamla birlikte yaşamaya başladım. Neler yaşandığını o bana anlattı. Ama eksik bir şeyler vardı, silik anılar...

Beş ay boyunca kendime gelemedim. Günlerim uyumakla geçiyordu. Arada bir de kapının önüne yemek bırakıyordu yengem. Sonra "Artık bu böyle olmaz." dedim ve toparlanmaya karar verdim.

Servisin okula vardığını farkettiğimde düşüncelerimden sıyrıldım. Liseye başlayalı üç ay geçmişti. Alışmaya başlıyordum sanırım. Okula doğru yürümeye başladım. Büyük, turuncu renkli bir binaydı okul binası. Üzerinde beyaz şeritleri vardı. Bahçeyi çok beğenmiyordum çünkü üzeri çöplerle kaplıydı ve otlar almış başını gitmişti. Sınıfa geçtim ve sırama oturdum. Ardından yanımdaki şirin kıza gülümsedim. İsmi Daisy'di. Çok güzel bukle bukle sarı saçları vardı. Kocaman masmavi gözleriyle sizi her zaman anlıyor gibi bakardı. Minyondu; incecik ve kısacıktı. Teni pamuk gibiydi, onu tanımayan biri bile onun yanağına öpücük kondurmak isteyebilirdi. Onunla tanıştığım günden beri bana en yakın kişi olmuştu.

''Günaydıın!'' dedim.

''Günaydın'' dedi ve gülümsememe sırıtarak karşılık verdi.

Tam ''dün ki bölümü izledin mi?'' diyordum ki içeriye Joseph ve Sam girdi. Sözüm yarıda kalmıştı çünkü ikimiz de onlara baktık. Etkileyiciliğin yanı sıra cidden çok çekicilerdi. Ben Sam'le ilgilenmiyordum tabii, o Daisy'nindi. Joseph uzun boyluydu, kahverengi saçlıydı, yeşil gözlüydü ve okulun başından beri gönlümün sahibiydi. Acayip popüler olduğunu da eklemek gerekirdi. İnsana masummuş hissi veriyordu. Sam ise Joseph'in en yakın arkadaşıydı. Uzakdoğuluların sahip olduğu bütün çekiciliği bünyesinde barındırıyordu. Beyaz teni ve kuzgun siyahı saçları vardı. Yarı Japon yarı Amerikandı ve aksanı biraz ilginçti. Bazen ''stage'' gibi kelimeleri ''siteyjı' diye telafuz ediyordu. İkisi birlikte Ted isimli çocuğun arkasına oturdular.

Daisy'ye döndüğümde onun Sam'e bakarken etrafının pembe pembe parladığını gördüm gibi geldi.

Gözümü kırpıştırdığımda yok olmuştu. Herhalde iyi uyuyamamıştım.

''Bir şey diyordun?'' dedi Daisy.

''Dün ki bölümü izledin mi? Ao Haru Ride'ın?''

''izlemez olur muyum! Ne kadar güzeldi!'' Heyecanlanmıştı, gözleri parlıyordu.

''Değil mi ama! Özellikle Futaba'nın onun kalbinin kilidini kırmak istiyorum diye düşünmesi çok etkileciydi''

''Bence de ama-

Hoca çoktan içeri girmişti ve dik dik bize bakıyordu. Sustuğumuzu görünce yoklama almaya devam etti.

Joseph ''Buradayım'' deyip kolunu kaldırırken bile çok tatlıydı. Çenesi çok karakteristikti, belirli kıvrımları vardı çenesinin.

Joseph arkasını dönüp bana baktı! Onu izlediğimi farketti sanırım. Aman tanrım, çok utandım ve bakışlarımı hemen defterime çevirdim.

Ders bittiğinde Daisy'le hep yaptığımız gibi kafeteryaya indik ve kendimize kahve aldık. O sırada geçmişi düşünüyordum, hatırlayamadığım şeyleri. Ufak tefek şeyler vardı, renkler vardı... nereden gelmişti o renkler?

''Bence o kız baloya kırmızı elbiseyle- ''

durdu, bana baktı ve ''sen beni dinliyor musun?'' dedi.

''Dinliyorum, ne diyordun?''

''Dinlemiyormuşsun işte! Neyse, bence o elbise yerine pembe olanı giymeliydi.''

''hı hı'' Hala geçmişimi düşünüyordum.

''jasmine!'' Zil çaldı ve cevap vermekten kurtuldum.

Derslere girip çıkarken ve Daisy'le animelerden, onun garip annesinden, dizilerden konuşurken gün bitmişti bile.

Eve vardığımda amcam dizüstü bilgisayarından bir şeyler yapıyordu. Benim geldiğimi görünce dizüstü bilgisayarı kapattı.

Bana ''Jasmine, tam zamanında geldin, yanıma otur da konuşalım seninle.'' dedi.

''Amca, çok yorgunum ve-''

''Jasmine bu önemli. Kaza hakkında sana her şeyi anlatmadım.''

Her şeyi anlatmamış mıydı? İşte bunu merak etmiştim. Yanına oturdum.

BÖLÜM SONU

SIRA DIŞI (Extraordinary)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin