XXXVIII. (MİMOZA'NIN SIRRI)

497 34 1
                                    

Meri

Murat ve Ece. Bu nasıl olurdu?

Oturma odamızın içinde kanlar içinde yerde yatıyorlardı. Burak bizim çığlığımız birlikte dehşetle yanımızda belirmişti.

O da aynı görüntüyü görünce bir an nutku tutuldu ve bir şey diyemedi. Sonra kendini silkeleyerek bize:

"Sakin olun! Ben şimdi polisi arıyorum. Bu sırada hiçkimse içeri girmesin" dedi telaşla.

Elleri titriyordu ama aceleyle telefonunu eline alıp hemen polisi aradı. Sesini kontrolde tutmaya çalışarak polisle konuştu.

Elim ayağım korkudan titriyordu. Tüylerin diken diken olmuştu. Gözlerim de yaşla dolmuştu. Bu imkansızdı olamazdı.

"Gerçekten ölmüşler mi?" diye sordu Gonca ağlarken.

O da çok korkmuştu bu sesinden belliydi. Kim olsa korkardı. Salonumuzun ortasında iki ceset yatıyordu.

Ayrıca katil hala içeride olabilirdi. Melis ise gözünü kırpmadan donuk bir şekilde evin içine bakıyordu. Daha fazla bu manzarayı görmemek için evin kapısını kapattım ve geri çekildim. Burak bu sırada telaşdan volta atmaya başlamıştı.

10 dakika içinde polis arabaları ön kapımız da belirmişti. Cihangir Bey önde arkasından yine aynı ekibi arabalardan inerek bize doğru gelmeye başladılar.

Cihangir Bey bize inanmayan bir bakış atıp yanımızdan geçip gitti ve kapıdaki anahtarı çevirip içeri girdi. Ekibi de onun peşinden içeri girdiler ve arkalarından da kapıyı kapattılar.

Gonca'nın yüzü çok sararmıştı sanki şimdi kusacaktı.

"İyi misin Gonca?" diye sordum merakla.

"İyi değilim. Midem çok bulanıyor" dedi çaresizce, aynı zamanda sesi de titriyordu.

Ona sarılıp teselli etmeye çalıştım. Bu yaşananlar ona çok ağır gelmişti. Daha geçen gün ailesinin katiliyle karşılaşmıştı ve şimdi de bu olay hepsi de üst üste gelmişti.

"Hepsi geçecek merak etme" dedim onu yatıştırmak için. Melis ise bize hiç bakmıyordu şaşkın bir şekilde etrafı inceliyordu.

Bu arada Burak da arabaya kendini dayamış polislerin içerideki işlerini bitmesini bekliyordu. Bu sırada yoldan geçenler merakla bizim eve doğru bakıyorlardı.

Polislerin işlerinin bitmesi yarım saati bulmuştu. Evden ilk çıkan yine Cihangir Bey olmuştu. Cihangir Bey bunalmış bir şekilde dışarı çıkmıştı.

Elinde bir kanıt torbası vardı. Bizi yanına çağırdı ve elindeki kanıt torbasını bize doğru tutarak konuşmaya başladı:

"Bu davetiyeyi hiç görmüş müydünüz? Kurbanın elindeydi" dedi merakla.

Bize gösterdiği torbada dün bize gelen davetiyenin aynısı duruyordu.

Mimoza'nın Sırrı şimdi bütün kitapçılarda... ama gerisi kana bulandığı için okunmuyordu.

Tam ağzımı açmış bir şey diyecektim ki Melis hemen heyecanla ortaya atılıp:

"Hayır, ilk defa görüyoruz" dedi endişeyle.

Niye aniden yalan söylemişti? Onu bozuntuya vermemek için bende:

"Evet, hiç görmedik. Nedir o?" diye sordum merakla.

"Bir çeşit kitap açılışı davetiyesi gibi duruyor. Madem ne olduğunu bilmiyorsunuz boş verin o zaman" dedi ve konuyu değiştirdi:

"Siz bütün gece bizimle olduğunuz için suçlu değilsiniz. Ama yine de bu durum bariz bir şekilde garip kaçıyor. Eve gelir gelmez bizi aramış olduğunuzu teyit ettik. Peki, şimdi bana söyler misiniz bu iki cesedin sizin evinizde ne işi olabilir?" diye sordu sesi biraz yüksek çıkmıştı.

Mimoza'nın Sırrı (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin