Ertesi gün erken uyandım. Etrafta anormal bir şeyler gözükmüyordu, yatağımdan kalktım ve mutfağa gittim. Annem, tahmin ettiğim gibi oradaydı.
"Günaydın!" dedi neşeli bir sesle. Gülümsedim.
"Günaydın."
"Ağabeyim yok mu?"
Başını iki yana salladı. "İşe gitti."
"Omlet mi yapıyorsun?"
"Evet."
Kahvaltımızı yaparken, telefonuma gelen mesajla biraz tedirgin oldum.
Anka'nın, "Korumanın adı Asaf. Bugün binadaki boş daireye taşınacak. Onsuz bir yere gideyim deme." İçerikli mesajıyla koca bir siktir çektim. İşlerin ciddi olduğunu biliyordum ama başımda bir bebek bakıcısı ile gezmek de neydi?
"Böyle konuşmamıştık." diye yazdım. "Sadece dışarı çıkarken gerek olacağını söylemiştin."
"Ben evinin dışarısını kast etmiştim." Gönderdiği mesajla derin bir soluk çektim. Nasıl bu kadar yüzsüz olabiliyordu? Üstelik dertleri benim korunmam falan da değildi. Bu aşıyı kendi isteğimle olmadığımdan, polise gitmeyeceğime ya da halka açık bir alanda birtakım delilikler yapmayacağıma emin olmak istiyorlardı.
Birkaç dakika sonra bir tane daha mesaj geldi.
Anka: Okulun ne zaman başlıyor?
Ben: 29 Eylül.
Anka: Tamam, Asaf da seninle gelecek.
Ben: Ne? Derslere mi girecek?
Anka: Hayır, kapıda bekleyecek.
Sinirli bir nefes verdim. Benimle dalga mı geçiyordu? Üniversitenin ilk senesinde, her gün annesinin elini tutarak giden biri mi olacaktım?
Şizofreninin eşiğindeydim, yıllardır sevdiğim adam canavarın ta kendisi çıkmıştı ve bir de nur topu gibi bir bakıcım vardı!
Anka'ya bir mesaj daha gönderdim.
Ben: Senin yapacak başka işlerin yok mu? Neden benimle sen uğraşıyorsun? Babanın hastanesinde yapacak daha iyi bir görev yok muydu?
Saatler geçmesine rağmen Anka cevap vermedi, ben de üstelemedim. Sanırım bam teline basmıştım. Zengin babaları olan kızları az çok biliyordum. Baba sevgisinden çoğunlukla mahrum kalmış, bu yüzden de kendini alışverişe ve tam zamanlı bir salak olmaya adamış olurlardı.
Kahvaltıdan sonra içmem gereken hapları içtim. Şu ana kadar bir gariplik yok gibiydi.
Bütün günümü evde pinekleyerek ve dizi izleyerek geçirdim. Sanırım içtiğim ilaçlar, panik duygumu da yok etmişti çünkü şu an kafayı yemem gerekirken, ben oturmuş dizi izliyordum!
Akşamüstü, Anka'dan bir mesaj daha geldi.
Anka: Asaf taşındı. Numaran onda var. Onun numarası da bu: 05...
Cevap vermedim. Her şeyi düşünmüşlerdi ve bana hiçbir şey demek düşmüyordu. Hayatım tamamen onların elindeydi ama ağzımı bile açamıyordum.
Şu Asaf denen elemanı merak etmiyor değildim. Muhtemelen o da paraya ihtiyacı olan ve bana bayılarak bakıcılık yapmayacak biriydi.
Muhtemelen bir ailesi ve bakmak zorunda olduğu çocukları vardı.
Benim, girmemem gereken bir yere girmem ve sevmemem gereken birini sevmem, sadece benim hayatımı değil, birçok kişinin hayatını etkilemişti.
Bir şekilde, kendimi bu adama karşı suçlu hissetmiştim. Kim bilir bana göz kulak olmak için nelerden vazgeçmişti? Ani bir kararla ayağa kalktım ve portmantodaki anahtarımı aldım. Ayakkabılarımı giyip, koca apartmandaki tek boş -eskiden boş- olan eve yöneldim. Annem işteydi ve bunu ona söylemek zorunda değildim.
Adama ne söyleyeceğimi bilmiyordum, o an sadece onu görmek ve önümüzdeki birkaç ayın nasıl olacağını konuşmak istemiştim. Kafamda pek bir plan yoktu ama benim hayatımda planlara da yer yoktu.
Apartmandaki tek boş daire 17 numaraydı. Hızla oraya yöneldim.
Zili birkaç kez çaldım, açmasını beklerken ayağımı sallıyorum.
Çok geçmeden kapı açıldı.
Karşımdaki adam, beklediğim kadar büyük durmuyordu. 23-24 yaşlarında olmalıydı. Benden on santim uzundu ve yapılı bir vücudu vardı. Saçları siyaha yakın koyu kahveydi. Gözleri elaydı ve kirli sakalı vardı. Yüz hatları sivriydi.
Üstünde beyaz bir gömlek ve siyah bir pantolon vardı.
"Asaf Bey?" diye sordum kendimden emin bir şekilde.
"Benim."
"Merhaba." dedim elimi uzatarak. "Ben Aylin, bir süreliğine bakıcısı olacağınız kişi."
************
Asaf, pek şaşırmış görünmüyordu. Korumalığını yapacağı kişinin kim olduğunu elbette biliyor olmalıydı.Kapıdan biraz uzaklaşıp eliyle içeriyi gösterdi. "Girmek ister misin?"
Başımı olumlu anlamda salladım. İçeriye geçtik. Kapı direkt olarak oturma odasına açılıyordu. Odada çok eşya yoktu ama göze batmıyordu.
Karşılıklı koltuklara oturduk.
"Sana her şeyi anlattılar mı?" diye sordum.
"Evet." diye yanıtladı. "Sizi korumam için, neler olduğunu bilmem gerekiyordu. Sizin için çok üzgünüm, inanın. Siz istemediğiniz sürece bu konuyu açmam bile."
"Teşekkür ederim. Bu, benim de konuşmak için can attığım bir konu değil."
Anlayışlı bir biçimde başını sallayan Asaf'a birçok şey daha sormak istiyordum ama şu an sırası değildi. Merak ettiğim soruların cevaplarını öğreneceğim zamanlar elbet gelecekti.
"Ben artık gideyim." diye mırıldandım ayağa kalkmadan hemen önce. Bir şey demedi ve bana kapıya kadar eşlik etti.
"Yarın, sizi hastaneye bekliyorlar." dedi son anda ben kapıdan çıkmadan.
"Harika!" dedim yapmacık bir tavırla. "Demek artık onlarla aramda bir baykuş görevi göreceksin."
Hafifçe gülümseyince gözleri kısıldı ve ben birkaç saniyeliğine içinde olduğum durumu unuttum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ayın Karanlık Yüzü
Short StoryHiç tanışmadığı birini özleyebilir miydi insan? Cevabınız hayır ise daha önce ulaşamayacağınız birilerini sevmemişsiniz demektir. Bunu biliyorum çünkü ben de benim nefes aldığımdan haberi bile olmayan birine aşık oldum. Sonradan anladım ki bu yaptığ...