Gözlerimi arabanın arka koltuğunda açtım. Epey bir sallandığımdan dolayı Asaf'ın hız yaptığını anlayabiliyordum. Midem ağzıma gelmişti ve kusmamak için kendimi zor tutuyordum. Hızla doğrulup oturdum ve Asaf'a dikiz aynasından bir bakış attım.
Arabanın hızını düşürdü, artık makul bir hızda gidiyorduk.
"Uyandın!" dedi heyecanla. "Ben de seni hastaneye götürecektim. Stresten bayıldığın ortadaydı ama yine de korktum."
"Okay da doktor." dedim sesimi düz tutmaya çalışarak. "Neden ona göstermedin beni?"
Omuz silkti.
"Yıkıldığını görmesin diye, onun önünde bayılmamak için kendini o kadar sıktın ki tam kapıdan çıktığımızda kendinden geçtin. Onun, seni o haldeyken muayene etmesindense ölmeyi tercih edeceğini biliyorum. Buna izin vermezdim tabii, 180 ile gidiyordum."
Acıklı bir gülümsemeyle elimi omzuna koyup sıktım.
"Asaf, çek sahile."
Dikiz aynasından bana tereddütle baktı.
"Emin misin? Hâlâ hastaneye gidebiliriz. Bence gitmeliyiz de."
Başımı iki yana salladım. "Hayır, iyiyim. Sahile sür, eve gitmek istemiyorum."
"İyi olduğuna eminsin değil mi?"
"İyiyim, Asaf. Bir kere daha söyletme lütfen! Gidelim artık."
Başını olumlu anlamda salladı. On beş dakika sonra bir marinaya gelmiştik. Arabadan inip gemilere bakarak yürümeye başladık.
"Neden deniz ve liman işletmeciliği okuyorum biliyor musun?" diye sordum. Okay Boğacı konusunu olabildiğince geciktirmek istiyordum.
"Puanın başka bir bölüme yetmediği için mi?" diye sordu muzip sesiyle. Beni eğlendirmeye çalışıyordu ve bu, yapabileceği en iyi şeydi.
"Tyt puanım yüksekti benim bir kere! Bu bölümü de kendi isteğimle yazdım."
"Eminim öyledir." dedi sırıtarak ama bu sırıtma yapmacıktı ve asıl soruları sormak için kıvrandığını görebiliyordum.
"Bu bölümü seçtim çünkü denize aşığım. Gemilere de öyle. Bir ara ciddi ciddi gemilerde çalışmayı da düşündüm ama aileme ve evime, onlardan uzak kalamayacak kadar çok bağlıyım. Bir gemide çalışmak hep hayalim olarak kalacak, gerçi.
Bir limanda ya da bunun gibi bir marinada çalışmak İstiyorum. Maaşları da iyi üstelik."Güldük. Saatlerdir en içten olarak yaptığımız şey buydu.
Yürümeyi kestik ve Asaf'a döndüm.
"İnsan hayallerinin peşinden gitmeli. Hepsinin değil tabii, bazıları çok saçma olabiliyor. Resim bölümü okuduğunu söyledin, hâlâ resim çiziyor musun?" diye sormam üzerine biraz durgunlaştı ama yine de cevap verdi.
"Aslında fırçayı elime elime almayalı uzun zaman oldu. Özlediğimi itiraf etmeliyim. Okulu 3 sene önce dondurdum ve o zamandan beri resim yapmaya çekiniyorum."
"Ama yapmalısın!" diye isyan ettim ellerimi iki yana açarak.
"Çalışmalarından hiçbirini görmedim ama yetenekli olduğuna eminim, aksi takdirde resim bölümünü kazanamazdın. Yeteneğini boşa harcamamalısın, Asaf.
Buradan dönüşte bir kırtasiyeye giriyoruz ve rutubetten muzdarip o küçük evini ressam eşyalarıyla dolduruyoruz!""Evde rutubet olduğunu nereden biliyorsun?" diye sordu şaşkınlıkla.
"Aynı apartmanda oturuyoruz, şaşkın. Biz de biraz rutubet hissediliyor. Annem bununla baş etmek için bazı yöntemler geliştirdi, bir ara sorarım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ayın Karanlık Yüzü
Short StoryHiç tanışmadığı birini özleyebilir miydi insan? Cevabınız hayır ise daha önce ulaşamayacağınız birilerini sevmemişsiniz demektir. Bunu biliyorum çünkü ben de benim nefes aldığımdan haberi bile olmayan birine aşık oldum. Sonradan anladım ki bu yaptığ...