Nabzım korkuyla hızlandı ve yaşların gözlerime toplanması saniyeler almadı. Ağlamamak için kendimi kasıyor, nasıl bir cevap vermem gerektiğini düşünüyordum.
İnkâr etsem ya da ne söylediği hakkında bir fikrim olmadığını söylesem ne değişecekti ki? Eskiden ona hissettiğim duygulara yazık olmayacak mıydı? En çok da buna acıyordum sanırım; ona hissettiklerim o kadar güzeldi ki hepsine yazık olmuştu.
Sevgi, onunla bağdaştırılamayacak bir kelimeymiş meğer.
Merakla bana bakan mavi gözlerine dikkat kesildim. Bu kadar yakından bakabilmek için her şeyi feda etmeye hazırdım oysa.
"Nasıl anladın?" diye sorarken sesim titremesin diye büyük bir çaba sarf etmiştim.
"Adından. Hesaplarının hiçbirinde fotoğraf yoktu Bu yüzden kim olduğunu asla bilemedim ama adın hep vardı. Bir de, Anka'nın sana imzalattığı kağıtları gördüm. İmza olarak adını ve soyadını yazıyorsun. O şapkayı gönderdiğinde yanında bir de mektup vardı. O mektuptaki yazıyla imzan bire bir uyuşuyor."
Yutkundum. O şapkayı kendim örmüştüm ve üşümemesi için ördüğümü, onunla gurur duyduğumu falan söyleyen bir mektupla beraber ona göndermiştim. Emeklerime yazıktı.
Ben konuşmayınca sabırsızca devam etti.
"Onları hâlâ saklıyorum."
" Hala saklıyor musun?" samimiyetsiz derecede büyük bir kahkaha attım.
"Demek hâlâ saklıyorsun! Ne büyük şeref, çok teşekkür ederim! Bana bunca şey yaptın ve beni ilk gördüğün andan beri bana bir pislikmişim gibi davranıyorsun."
Sesimi git gide yükseltmiştim. Ellerini kaldırıp bana doğru yaklaşmaya çalışıyordu ama o geldikçe ben kaçıyordum.
"O zaman farklıydı." dedi sakinleştirmek istercesine. "O zaman bilmiyordum."
"Neyi bilmiyordun?" diye sordum bağırarak. "Eski bir hayranın olduğumu mu? Bekle, yoksa sana aşık olduğumu mu bilmiyordun? Öğrenince ne değişti? Geri alabildin mi her şeyi?"
"Aylin, çok özür dilerim. Gerçekten çok özür dilerim. Bunu düzeltmek için elimden geleni yapacağım. Lütfen, daha fazla kötü hissettirme beni."
"Seni kötü hissettirmeyeyim mi? Neden? Duymak ağırına mı gidiyor? İşte üzüleceğin bir şey daha Okay Boğacı; sen beni kaybettin! Ben seni kaybetmedim çünkü sen zaten benim değildin ama sen, ah sen!" Odada volta atıyor, ara sıra gözlerinin içine bakıyordum.
"Sen, seni her zaman sevecek birini kaybettin. Hiçbir beklentim yoktu senden, koşulsuz seviyordum seni! Sadece basit bir hayranlık değildi inan ki, ne yaparsan yap yanındaydım ama şimdi bak! Canlı yayına çıkacağın zaman sana mesaj atacak ya da üşüme diye şapka örecek biri yok artık.
Hadi itiraf et, sen de çok mutluydun bu ilgiden. Kendini önemli hissettirdim mi sana? Biri de bana, asla cevap alamayacağını bildiği mesajlar atsa ben de mutlu olurdum sanırım."
Kollarımı iki yana açtım. Bana üzgün bir şekilde bakıyordu.
"Ama artık ben yokum! Sana olan saçma sapan sevgim de yok! İlgim olmadan nasıl yaşayacaksın merak ediyorum."
Daha yakınıma geldi, bu sefer kaçmadım.
"Aylin..." diye fısıldadı. "Çok özür dilerim. Etrafımda senin gibi kimse yoktu, sen tektin. Lütfen, her şeyi düzeltmeme izin ver."
"Artık düzeltemezsin ki." diye mırıldandım. "Benim sevdiğim kişi senin gibi bir canavar değildi. Onu sevip sevmediğine bakmaksızın kimseyi tehlikeye atmazdı. Ben olduğumu bilseydin her şeyin farklı olabileceğini ima ettin ama benim sevdiğim adam, birine asla böyle bir şey yapmazdı.
Ben, kendi içimde bir dünya kurmuşum, seni de baş köşeye oturtturmuşum. Meğer benim sevdiğim kişi sen değilmişsin, senin yansımanmış sadece. Seni hayalimdeki kişiyle karıştırdığım için çok özür dilerim. Ama en çok kendimden özür dilerim, seni sevdiğim için."
Hışımla kapıya ilerledim. Arkamdan gelen ayak seslerini duyduğumda hızlandım ve hışımla kapıyı açıp dışarı çıktım.
Şu ana kadar ağlamadığım için kendimi tebrik etmem gerekirdi. Kendimi o kadar sıkmıştım ki şu an hüngür hüngür ağlamak geçiyordu içimden.
Asaf ile göz göze geldik. Bir şey demesine müsaade etmeden asansöre doğru ilerledim, o da arkamdan geldi. Asansörün kapısı kapanırken, buraya doğru koşan Okay'ı görmüştüm ama bize yetişemeden kapı kapanmıştı.
Arabaya oturana kadar ne Asaf'ın ne de benim ağzımdan tek kelime çıktı.
Asaf arabayı çalıştırdığında derin bir nefes verdim. Buradan bir an önce uzaklaşmak istiyordum.
"Aylin, iyi misin? Odadan gelen seslerini duydum. Bir şey mi oldu? Sana bir şey mi yaptı, bir şey mi dedi?"
İfadesiz bir yüzle ona baktım.
"Asaf, sahile gidelim mi?"
Yüzüme şaşkınca baktı. "Ne?"
Omuz silktim. "Duydun. Sahile gidelim mi? Orada anlatacağım her şeyi."
"Peki, Aylin. Sen nasıl istersen, nerde istersen dinlerim."
Ona bakıp gülümsedim. Saatlerce ağlamak isterken beni gülümsetmeyi nasıl başarıyordu?
Sahile geldiğimizde arabayı park ettik ve etrafa nazaran üstü daha boş olan bir kayanın üzerine oturduk. Bunu defalarca yapmama ve artık alışmama rağmen, kayalara çıkarken Asaf'ın yardımını reddetmemiş, elinden tutarak çıkmıştım.
Yan yana oturuyorduk, rüzgar esiyordu ve denizin kokusunu alabiliyordum. Düşüncelerimi engelleyebilseydim keşke, o zaman tam anlamıyla huzurlu olabilirdim.
"Eee?" diye sabırsızlığını belli etti. "Anlat artık lütfen."
Gülümsedim. İlk zamanlarda
"Sormayacağım, istersen anlat."
diyen adam, şimdi anlatmam için neredeyse yalvarıyordu."Benim, eskiden hayranı olduğumu ,yani saçma sapan hastalıklı sevgimi biliyormuş."
"Nasıl öğrenmiş?"
Omuz silkip cevap verdim.
"İpuçlarını takip etmiş. Bir yıl önce falan, saçını üç numaraya vurmuştu ve ben de öyle üşüyeceğini düşünüp ona şapka örmüştüm. Şapkayı tek göndermek olmaz diye bir de mektup yazmıştım."
Asaf ağır ağır kafasını salladı. Biraz gerilmiş gibiydi. Bakışlarını benden alıp denize çevirdi.
Devam ettim.
"İmza olarak adımı ve soyadımı kullanıyorum. İmzaladığım belgeleri görünce yazımı tanımış."
"Ne dedi peki?"
"Üzgün olduğunu. Eğer kim olduğumu bilseydi bir şeylerin farklı olabileceğini falan söyledi."
"İnanmadın değil mi ona?" diye sordu Asaf. "Lütfen inanmadığını söyle."
Başını bana doğru çevirmişti.
"İnansam da bir şey değişmez ki artık. Olan oldu, zamanı geri alamayız. Yapacağı ya da söyleyeceği hiçbir şey bir fark yaratmayacak."
Usul usul onayladı başıyla.
"Yanında ağlamamak için zor tuttum kendimi. Bir de onca şeyin üstüne ağlayamazdım önünde. Annemin önünde bile zor ağlıyorum ben. Ağlamam gerektiği zaman banyoya falan kaçıyorum ya da rastgele bir film açıp ona ağlıyormuş gibi yapıyorum."
Asaf, elini omzuma koyup sıktı. Dikkatle ona bakıyordum.
"Aylin..." dedi yumuşak sesiyle.
"Benim yanımda ağlayabilirsin."Tebessüm ettim başımı omzuna koydum ve akmaya hazır olan gözyaşlarımın düşmesine izin verdim.
Ben ağlarken yavaşça saçlarımı okşadı.
******************
Soru: Sizin Okay Boğacı'nız kimdi? Herkesin vardır bir tane eminim ki.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ayın Karanlık Yüzü
Short StoryHiç tanışmadığı birini özleyebilir miydi insan? Cevabınız hayır ise daha önce ulaşamayacağınız birilerini sevmemişsiniz demektir. Bunu biliyorum çünkü ben de benim nefes aldığımdan haberi bile olmayan birine aşık oldum. Sonradan anladım ki bu yaptığ...