Ertesi gün, telefonumdan gelen alarm sesiyle uyandım. Bütün gece beş bacaklı, dev kurbağalardan kaçtığım bir rüya görmüştüm ve kafamın içi kazan gibiydi.
Annem ve ağabeyim iş için çıkmış olmalıydı, evde kimse yoktu. Kendime kahvaltı hazırladım ve ardından hemen haplarımı içtim. Gün içinde de olmayan kurbağalardan kaçmak istemezdim.
Tam ayakkabılarımı giyiyordum ki Asaf mesaj attı.
Asaf: Hazır mısın?
Ben: Evet, geliyorum.
Anka Hanımlar ve Okay, beni olabildiğince erken görmek istedikleri için sabahın köründe kalkmıştım.
Söve söve ayakkabılarımı giydim ve aşağı indim. Asaf, çok da büyük ve yeni moda olmayan arabasının içinde beni bekliyordu, insanın ayağını yerden kesecek kadar bir arabaydı ve bu muhteşemdi. Bana Anka’yı, onun arabasını ya da Okay Boğacı’yı hatırlatacak hiçbir şey görmek istemiyordum.
Yolcu koltuğuna bindiğim gibi arabayı çalıştırdı. Aldığı emirlere çok bağlı olduğu belliydi zira bir günaydın bile demeden gazı köklemişti.
‘’Günaydın.’’ dedim arabanın içindeki sessizliği dağıtmak için.
‘’Günaydın.’’ diye karşılık verdi.
‘’Kusura bakmayın Aylin Hanım, Bu saatte trafik yoğun olacağı için yetişemezsek diye biraz panikledim.’’
‘’Lütfen...’’ diye mırıldandım onu süzerken. Dünkünün aynısına benzeyen siyah bir pantolon ve beyaz bir gömlek giymişti. Üzerinde deri bir ceket vardı. ‘’Gecekondularla bezeli 3. sınıf bir mahallede oturuyorum, birkaç manyak tarafından yanlışlıkla şizofrenleştirildim ve kahvaltıda iki tane gofret yedim. ‘Hanım’ diye hitap edilecek son kişiyim.’’
Kendini gülmemek için sıktı ama ben rahatça kahkaha attım.
‘’Peki, ne diye hitap etmemi önerirsiniz?’’
‘’Aylin.’’ dedim omuz silkerek. ‘’Sadece Aylin.’’
Başını olumlu anlamda salladı. Konuşmaya devam ettim.
‘’Ayrıca, ‘sen’ de diyebilirsin. Muhtemelen benden büyüksün değil mi? Ama ben yine de sana ‘siz’ demiyorum.’’
‘’Peki.’’ diye sıkıntılı bir nefes verdi. Çok konuştuğumdan olsa gerek, sıkılmıştı. ‘’Sen nasıl istersen. Ama Anka Hanım ve çevresinin yanında yine ‘Aylin Hanım’ olacaksın, tamam mı?’’
‘’Sen nasıl istersen. Ama bir şeyi merak ediyorum: Neden onlardan bu kadar korkuyorsun?’’
‘’Korkmak değil bu, saygı. Bana para ödüyorlar, aldığım paranın hakkını vermeliyim.’’
‘’Sana verdikleri para, muhtemelen Anka’nın iki günlük alışverişi parası. Neyse, zorlamayacağım.’’
Birkaç saniyelik sessizlikten sonra, bu sefer söze giren o oldu.
‘’Ben de bir şeyi merak ediyorum.’’
‘’Sorabilirsin.’’
‘’Yanlış anlamanı istemem.’’
Gözlerimi devirdim. ‘’Ben senin patronun değilim, yanlış anlamam kötü şeylere yol açmaz.’’
Kırmızı ışık yanıyor olduğundan durmuştuk. Yüzünü bana doğru çevirdi ve direkt gözlerime baktı.
‘’Oraya yanlışlıkla girdiğini biliyorum ama nasıl o kadar korunaklı bir yere yanlışlıkla girebilirsin? Birinden ya da bir şeyden mi kaçıyordun? Kaçmak nasıldır bilirim, o psikolojiyle her şeyi yapabilirsin. Seni buna iten neydi? Ne hale geldin ki gözün hiçbir şeyi görmedi?’’
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ayın Karanlık Yüzü
Short StoryHiç tanışmadığı birini özleyebilir miydi insan? Cevabınız hayır ise daha önce ulaşamayacağınız birilerini sevmemişsiniz demektir. Bunu biliyorum çünkü ben de benim nefes aldığımdan haberi bile olmayan birine aşık oldum. Sonradan anladım ki bu yaptığ...