Bugün, üniversitenin ilk günüydü.
Normalde olsa bugün çok heyecanlı olurdum ama içimde olumlu bir duyguya ait hiçbir iz yoktu. Her şeye rağmen bu günü güzel hatırlamak istiyordum, bu yüzden Bihter Ziyagil gibi , içim kan ağlayarak giyindim ve kendime çeki düzen verdim.
Rimel sürüyordum ki telefonumun melodisini duydum. Ekrana baktığımda Asaf arıyordu. Bunun “Hadi in.” Demek olduğunu bildiğim için acele ederek çıktım.
Yine evin önünde arabasıyla bekliyordu ama bu sefer arabaya yaslanmıştı. İki gün önce Ayça ile tanıştıktan ve sinir krizi geçirerek kendimi Asaf’a açtıktan sonra gittiğimiz alışverişten aldığımız siyah, kot gömleği giymişti. Baya da yakışmıştı doğrusu. Altında da yine siyah bir kot pantolon vardı.
Arabaya doğru yürürken gülümsedim.“Vay, çok şekil olmuşsunuz Asaf Bey.”
Güldü. Kapımı açarken konuştu. “Sen de fena değilsin.”Sürücü koltuğuna geçtiğinde hemen arabayı çalıştırdı.
“Heyecanlı mısın?” diye sordu merakla. Sesi benden daha heyecanlı gibiydi.
“Şey, biraz heyecan var tabi. Üniversitenin kapısından girerken bütün kötü düşünceleri bırakmayı hedefliyorum. Umarım başarabilirim.”
“Umarım. Senin bölüm neydi bu arada?”
“Deniz ve Liman İşletmeciliği. İki yıllık.”
Dudaklarından kısa bir kıkırtı çıktı. “İşsizler ordusuna bir asker daha, ha?”
Hışımla ona döndüm.
“Af buyur? Bu bölüm mezunlarının yapabileceği çok şey var bir kere!”
“Mesela?” diye sordu gözünü yoldan ayırmadan. Ben hâlâ ona bakıyordum.
“Mesela, deniz acenteleri ya da limanlarda, nakliyat şirketlerinde falan çalışabilirim. Deniz ve limanla ilgili aklına ne gelirse işte.”
“Anladım.” dedi ciddi bir sesle.
“İşsizsin yani.”“Hey!” diyerek koluna vurdum. Bir yandan da gülüyordum. O da sırıtıyordu.
Ne yaptığını anlamıştım. Kafamı biraz olsun dağıtmak için çabalıyordu ve ona minnettardım.
“Ben dersteyken sen ne yapacaksın?” diye sordum. “Bütün gün canın sıkılmayacak mı?”
“Sorun olmaz.” dedi “Kafeteryada otururum, okey falan oynarım.”
“Okey mi oynarsın?”
“Evet, telefonumda var.”
Omuz silktim. Sıkılmayacak olması iyiydi. Görünüşe bakılırsa benim için de sıkıntı olmayacaktı.
“İşin bittiğinde hastaneye gitmemiz gerekiyor. Anka Hanım, senin inmeni beklerken beni aradı.”
“Ben de tam ne kadar güzel bir gün olduğundan falan bahsedecektim. Anka bunun da içine sıçtı.”
Sessizce güldü. Üniversitenin önüne gelmiştik.
“Sen in.” dedi başıyla dışarıyı göstererek. “İçeriye park etmeme izin vermezler. Ben park yeri bulacağım.”
Başımı sallayıp elimle kapının açma yerini tutmuştum ki diğer elimde Asaf’ın elini hissettim. Ona döndüm. Gözlerindeki samimi pırıltıları görüyordum.“Aylin, bunu atlatacaksın. Tanıdığım kadarıyla sen çok güçlü bir kızsın. Umutsuzluğa düşme, tamam mı?”
Tebessüm ederek başımı salladım. Söylediklerine inandığı belliydi. Ben de ona inanmayı seçtim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ayın Karanlık Yüzü
Short StoryHiç tanışmadığı birini özleyebilir miydi insan? Cevabınız hayır ise daha önce ulaşamayacağınız birilerini sevmemişsiniz demektir. Bunu biliyorum çünkü ben de benim nefes aldığımdan haberi bile olmayan birine aşık oldum. Sonradan anladım ki bu yaptığ...