İyi okumalar...
𓍯
"Jihyung, o dünkü adamlar ne iş yapıyor?" diye sordum, kahvaltımı ederken. O ise telefonuna bakıyor, arada saatini yokluyordu.
"Yurt dışına silah kaçakcılığında çok iyiler. Gümrük kapılarında adamları var. Bu yüzden kolaylıkla her ülkeye silah satıyorlar. İyi da para kazanıyorlar."
Bana bakmadan yanıtladığında onu kafam ile onayladım.
"Şu sarı saçlı olan? O da mı?" diye devam ettim.
"Jimin mi? O iyi çocuktur. Fransa'ya bir mafyanın arasına sızmaya gitti. Sağlam adam bırakmadı. Sen niye bunları soruyorsun?"
Demek adı Jimin'di.
"Hiç, onu birine benzettim de. Sanırım Jisoo'nun sevgilisiyle karıştırdım. O da sarı saçlıydı. Adını hatırlamıyorum." dedim.
"İyi o halde ben gidiyorum. Kahvaltını iyi yap." dedi kalkarken. Gitmeden önce yanıma yaklaştı ve dudağıma ufak bir öpücük bıraktı.
Ona gülümsedim.
"Görüşürüz, kendini fazla yorma." dedim. Alt kata indiğini gördüğüm an peçete ile dudaklarımı sildim ve sinirle peçeteyi masaya attım.
İğrençti!
"Kahya! Topla şu masayı!"
"Hemen, efendim."
Masadan kalktım ve çantamı alıp köşkten çıktım. Garaja indim ve siyah arabanın anahtarlarını aldım.
𓍯
"Chae, nerede kaldın?" diye sordu Lisa.
Sorusuna cevap vermeden çantamı masaya koydum ve sandalyeyi çekip oturdum. Elim ile alnımı ovuşturmaya başladım.
"O adam seni boğuyor, öyle değil mi?" diye sordu Jennie.
"Aynen öyle! Rezil hissediyorum." dediğimde Jisoo elini omzuma koyup sıvazladı.
"Chae, biliyorsun hep iyiyi oynamak zorunda değilsin."
"Sizin için söylemesi kolay. Sizin gibi genç bir kocam olmadığı için sizi kıskanıyorum." diyip kafamı masaya gömdüm.
"Aman canım, senden yirmi yaş büyük bir adamla sevişmek çokta kötü olmasa gerek. Asıl küçük olanlar sorun. Ben lise sondayken 16 yaşında bir çocukla sevişmiştim. Taehyung ile tanıştığımızda bundan haberi yoktu ama öğrenince baya kızmıştı." diyip kıkırdadı kendi haline Jennie.
Ona ters ters baktım.
"Bu öyle değil işte. Bütün gece, seviştiğimiz yetmiyor gibi, bir de sabah çıplak vücuduma laf atıyor. Yok neymiş 'tanrıça gibiymişim', 'ona verilmiş bir nimetmişim', 'beni hiç bırakmazmış'."
"Jisoo unnie haklı, iyiyi oynamak zorunda değilsin." dedi Lisa.
"Neden bahsediyorsun?" diye sordum.
"Bu adam kalp hastası ama durumu iyiye gidiyor değil mi?" diye sordu Jisoo. Onu kafamla onayladım.
"Yarın evine bir kargo göndereceğim. Ama kimse görmesin bunu tamam mı? Hemen al. O Jihyung'da evde olmasın."
"Ne göndereceksin?"
"İlaç, zehirli bir ilaç. Kalp ilacı ile aynı görünüyor. Ama yavaşça öldürücek. "
"Ben..bunu yapamam. Birini öldüremem." dedim gerilerek.
"Chaeyoung, evli olduğun adam borcunu alamadığı kişileri teker teker vuruyor. Ondan biraz acımasızlık kapmalısın." dedi Jennie.
"İlaç saati geldiğinde gönderdiğimiz ilacı ver ona."
"Evet, ilgini de eksik etme, şüphelenmesin." diye onayladı Lisa.
"Belki o öldükten sonra bizim gibi genç bir adamla evlenirsin." dedi Jisoo.
Sırıttım. Aklımda direk yanan ışıkta Jimin yazıyordu.
Doğrusu aklımı kurcalayan tek husustu.
Adam öldürebilir miydim?
Bu kişi bakireliğimi ve ilk evliliğimi elimden alıyorsa, evet.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
that bitch | jirosé
Fanfiction"Bir zamanlar sefil bir ailede büyüyüp, zengin olmak için yaşlı bir adamın 'o sürtüğü' olmuştum." pcy & pjm