İyi okumalar...
𓍯
"Yoona sen de Jimin. Biliyorsun, bu konularda iyi değilim" Jimin yavaşça kafasını sallayıp, eli ile saçını taradı.
Az önce, ölü bir bedenin önünde sevişmiştik. Bu umrumda bile değildi çünkü onun yanında hiçbir şeyi umursamıyordum.
"Bugün arkadaşım Lalisa'nın yanına gideceğim. Sizi tanıştırmak istiyorum. Belki sevgilisi ile iyi anlaşırsın."
Gülümseyerek kafasını sallamış ve sarı saçlarımdan bir tutam alıp parmağına sarmıştı. "Çok güzelsin."
Kısık sesle söylediği bu söz, ölüm sebebimdi. Sessizliğine karşı gözlerimi kapatıp, başımı göğsüne yasladım. Kendine öz kokusunu içime çekerken, sadece onunla güzel bir gelecek kurmayı düşünüyordum.
"Şu zamana kadar gördüğüm bütün varlıklardan farklısın. Tanrıya şükürlerimi sunuyorum, bana ay ışığında kanatları açan bu meleği verdiği için."
Sözleri kalbime öyle bir işliyordu ki, kendimi cennette gibi hissediyordum. Sadece o ve ben, cennette...
Kapalı gözlerimle dudaklarımı boynuna götürüp, uzunca bir öpücük kondurdum fakat dudaklarımı geri çekmedim. "Tanrıya şükürlerimi sunuyorum, bana bu kanatları açtıran ay ışığını verdiği için."
Kıkırdamıştı.
Dudaklarını alnıma bastırıp, geri çekildi. Yavaşça doğrulup ayağa kalktım. "Ben çıkıyorum, yerde yatan türünün son örneği olan ölüyü ne yaparsan yap, yok et sevgilim. Seni seviyorum."
Ceketimi giyip, çantamı elime almıştım ve Jimin'in yanağına bir öpücük kondurup odadan çıkmıştım.
Telefonu çıkarıp Lalisa'yı aradım. Üçüncü çalışta açmıştı.
"Aşkım, nasılsın?"
"Jungkook bir gün beni öldürecek, Lalisa."
"Hiçbir şey yapamaz o! Her neyse, geliyor musun akşam?"
"Evet, hem de yanımda sevgilimi getireceğim."
"Ne?! Gelince bütün detayları ile anlatacaksın, öptüm."
Telefonu kapatıp, cebime koydum ve arabama doğru ilerledim. Bugün çok yorucuydu ve sıcak bir duş iyi gelebilirdi.
Arabayı eve doğru sürmeye başladığımda, hızlıca gelmek istediğim yere varmıştım. Arabayı garaja park edip, eve girdim ve odama doğru adımladım.
Oda tamamen onun kokusuyla dolmuştu. Derince içime çekip, gülümsedim. Ona ait olan her şey beni mutlu ediyordu.
𓍯
Duştan çıkıp üstüme eflatun, kolsuz mini bir elbise giyip, saçlarımı salık bıraktım. Jimin birazdan gelir diye umuyordum. Kendi evinde hazırlanıp geleceğine dair bir mesaj atmıştı.
Ben de boş boş onu beklemek yerine telefonda, adıma çıkan haberlere bakmaya başladım. Bütün sitelerde benim Jihyung için çok üzüldüğüm yazıyordu. Ne üzülmek ama! O kadar çok üzülüyordum ki, mezardan çıkarıp tekrar onu öldürmek istiyordum.
Zevk meselesi.
Kapı çaldığında, hizmetçileri beklemeden telefonu siyah çantama koyup, aşağı indim. Kapıyı açtığımda karşımda bütün mükemmelliği ile bana bakan Jimin'i gördüm.
Tanrım, sana sonsuz teşekkürlerimi sunarım, böyle mükemmel birini karşıma çıkardığın için.
☘
Çok tedirginim. Beğenmemenizden çok korkuyorum. Çok fazla düşünerek yazdığım bir bölüm, umarım beğenmişsinizdir. Sizi seviyorum.🌹
ŞİMDİ OKUDUĞUN
that bitch | jirosé
Fanfiction"Bir zamanlar sefil bir ailede büyüyüp, zengin olmak için yaşlı bir adamın 'o sürtüğü' olmuştum." pcy & pjm