ÖZEL BÖLÜM- "Hoşuna gitmeye çalıştım."

1.4K 166 15
                                    

Birkaç ay sonra

"Küçüklükten beri özgüvenim yoktu. Toplum içinde konuşmak şöyle dursun biriyle göz göze gelsem yerin dibine girmek isterdim."

"Peki ne yaşadınız da özgüveniniz bu kadar kırıldı?"

"Hayal meyal hatırlıyorum, ilkokul birinci sınıf olması lazım. Öğretmenimiz sırayla cümle okutuyor, yanlış söyleyenlere cetvelle iki eline de vuruyordu. Peltek konuştuğum için illa dayak yiyeceğimi bildiğimden sıranın bana gelmesini korkuyla beklediğimi anımsıyorum. Sıra bana gelmeden arkadan biri bağırdı, öğretmenim Salih altına yapmış diye. Altıma yaptığımı o zaman anlamıştım. Benim o halimi gören bütün sınıf güldü bana. Bunun üstüne öğretmen dövdü beni, nasıl altına işersin diyerek. O günden sonra lakabım Korkak Salih oldu. Tüm ilkokul, ortaokul hayatım böyle çağrılmakla geçti. Bazen öğretmenler bile öyle derdi bana. Utancımdan onca yıl başım yere eğik şekilde yürüdüm. Kendime güvenim o zamanlarda kırılmış olmalı."

Defterime not ederken bir soru daha sordum.
"Sonrasında neler oldu?"

"Lisede kendimi kanıtlamak için çabaladım. Fakat eziklik üzerime yapışmıştı bir kere. Üst sınıflar beni hor görürken ve ayak işlerini yaptırmak için kullanırken ses çıkarmak iyice zorlaşmıştı. Üniversiteye de maddi sıkıntılardan dolayı gidemedim, hoş gitmek de istemiyordum ya. İş hayatımda aynı özgüvensizlikle geçti. Patron maaşımı eksik yatırdığında bir şey demez, susardım. Hatta bazı aylar yatırmadığı da olurdu, ben bir şey demezdim."

Ellerimi masanın üstünde birleştirdim.
"Salih Bey, insan önce kendine değer vermeli. Bir olay yüzünden size denilen şeylere siz karşı çıkmak yerine, kabul etmişsiniz. Böyle diyorlarsa böyleyimdir, diyerek kendinizi ilk önce siz ezmişsiniz. İnsanlar size öyle şeyler diyor diye siz öyle olacak değilsiniz."

Deftere birkaç not daha aldıktan sonra Salih Bey'e baktım.
"Bugünden itibaren başınız dik yürüyeceksiniz, mecaz anlamda değil, gerçekten öyle yürüyeceksiniz. Kendinizi tanımak için kendinizle vakit geçirin, seyahat edin, kitap okuyun, spor yapın, yemek yapın vs. Her gün ayna karşısına geçip "Kendimi seviyorum." deyin. Motive edin kendinizi. Oldu mu?"

Salih Bey oturduğu koltuktan kalkınca ben de kalktım. Tokalaştık.
"Teşekkür ederim Leyla Hanım. Dediklerinizi harfiyen yapacağım. Bir sonraki seans ne zaman?"

"İki hafta sonra gelin."

Kapıdan çıkmadan minnetle baktı bana Salih Bey. O kadar özgüven eksikliği içerisindeydi ve yargılanmak onun korkulu rüyasıydı ki olayları anlatırken kafasında hangisini anlatırsam beni yargılamaz diye düşünüyordu. Bu yüzden duraksayarak anlatıyordu.
Bu dördüncü seansımızda dahi anlatmadığı o kadar çok şey vardı ki ne zaman onu kendine güvenen bir birey olarak görecektik, merak ediyordum.
Toplumda kabul görmek için hata yapma lüksü yokmuş gibi hissediyordu kendini. Elalem ne der, diyerek büyütülen milyonlarca insandan sadece biriydi Salih Bey. Onu bu ruh halinden çıkarmak pek de kolay olmasa gerekti.

Salih Bey'in dosyasına bir şeyler daha yazdıktan sonra dosyayı diğer dosyaların yanına koydum. O sırada içeri Çağan girdi. Yanıma geldiğinde hemen sarıldık birbirimize. İşe başladığımdan beri yoğun mesai saatleri yüzünden sık sık görüşemiyorduk aynı yerde çalıştığımız halde.

"Özledim." Sesi o kadar yorgun çıkmıştı ki. Geri çekilip yüzünü ellerimin arasına aldım. Mor halkalarını okşadım "Yorulmuşlar." diyerek.

Muzip sesiyle "Bi öpsen geçer." dedi.

Güldüm."Emin misin, ruj izi çıkar bak."

"Sileriz, n'olcak?"

İki gözünden de öptüm. Geri çekildiğimde bile gözlerini açmadı.
"Bütün yorgunluğum hatta gelecekteki yorgunluklarım bile yok oldu."

Ciddi bir şekilde söylediği sözleri alaya aldım.
"Abartma sen de."

Gözlerini açtı ve "Valla." dedi.

"Neyse inandım. E ne zaman yemek yiyeceğiz, ben acıktım."

"Bak ya unuttum söylemeyi. Ben de seni çağırmak için gelmiştim siparişler geldi diye."

"Ayy gidelim hemen." Elinden tutup heyecanla odanın dışına sürekledim onu. Çalışma arkadaşlarımız büyük masa etrafında yemek yerken bizi gördüler. Elimi hemen çektim. Beni böyle gören Çağan keyifle gülmeye başladı. Onu susturayım derken diğerleri gülmeye başladı. Ne gülüyorsunuz, diye çıkışmak vardı ama sakinliğimi korudum. Boş yere oturup yemeğimi yedim. Çağan da karşımda sırıtarak yemeğini yedi.
Tamam, herkes ilişkimizi biliyordu da iş yerinde böyle görünmek istemiyordum. Bu yüzden Çağan'a "İşle özel hayatı birbirine karıştırırsak beni kov." demiştim. Büyük olasılıkla bu sözlerimi hatırlayıp gülüyordu.

Benden önce yemeğini bitirip -beş dakikada falan- keyifle arkasına yaslanırken ağzını oynattı. 'Kovuldun' cümlesini o kadar alayla söylemişti ki sinirlerimi bozmuştu. Göz devirip yemeğimi yemeğe devam ettim.

*****

Türk kahvesinden bir yudum alıp fincanı geri koydum. Merakla Çağan'a baktım. Yemekten sonra Çağan'ın odasında kahvelerimizi içmek rutin bir hal almıştı.

"Söyleyeyim, söyleyeyim diyorum bir türlü fırsat olmadı. Sen sigarayı mı bıraktın?"

Bilgisayara bakarken konuştu.
"Senden sonra o da anlamsız geldi. Diğer her şey gibi."

"Anlamsız geldi derken?"

Bilgisayardan gözlerini çekip bana baktı.
"Şöyle söyleyeyim, sigara bile içmek istemedim o kadar kaptırmıştım ki kendimi bu işe- iş dediği bu sirketti-. Hatta bir gün senin gelmeni umuyor olmalıydım ki aklımda hep geldiğin zaman beni nasıl görmeni istiyorsam öyle olmaya çalışıyordum: işlerini legal yollardan yapan, sigara içmeyen, beyefendi ve en önemlisi insanlar için kendini adamış biri... Geldiğinde beni böyle bulmanı istedim. Bir nevi hoşuna gitmeye çalıştım."

Hoşuma gitmeye çalıştı...

Bu cümle beni çok etkilemişti. Kimse benim için böyle bir şey yapmamıştı. Kalbimdeki yeri daha da sağlamlaştı o an. Her geçen gün beni kendine bağlıyordu. Sanki beş yıl boyunca birbirimizi görmemeyişimiz doğru değildi. Ona o kadar alışmıştım ki her anımda yanımda olsun istiyordum.

"Çağan?"

Bilgisayara odaklanmış olan Çağan "Hmm?" gibi mırıltılar çıkardı.

"Benimle evlensen ya."

Kafasını direkt bana çevirdi. Dediğim şey karşında şok oldu ama kendini toparladı hemen ve muzip bir şekilde aylar önce ilk karşılaşmamızda ona söylediğim cümleyi söyledi.
"Hiç sormayacaksın sandım."

******

Kendinizi sevin. Siz değerlisiniz.

Başka özel bölüm yazmayacağım sorry. Hayal gücüm bu hikaye adına tükendi.

Hoşça kalın.

Git Başımdan Leyla! Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin