3- "Yine mi sen?"

1.8K 164 2
                                    

Keyifli okumalar

Anayola çıkmıştık. Gelip geçen taksilere durması için el işareti yapıyordu. Sonunda iki boş taksi geldi. Öndeki taksiye bindi, arkasındakine de ben bindim.
"Öndeki aracı takip edelim." dediğimde şoför heyecanla "Film falan mı çekiyorsun abla?" diye sordu. Ben hala hareket etmememize sinirlenmiş, onu kaybedeceğim diye endişelenmiştim.
"Yoksa youtuber mısın? Video mu çekiyorsun?"

"Hayır amca, öndeki aracı takip etmemiz gerekiyor sadece. Lütfen, bir an önce harekete geçebilir miyiz?"

Şoförün hevesi kursağında kalmıştı. İsteksizce takip etmeye başladı. Öndeki iki koltuğun arasından taksiyi izliyordum. Yaklaşık on dakika sonra bir AVM'nin önünde durduk. Hırsız taksiden inip içeriye girdiğinde şoföre para verip peşinden ben de içeriye girdim. Bu alışveriş merkezi geçen onu hırsızlık yaparken gördüğüm alışveriş merkezi değildi.
İkinci kata çıkarken gördüm onu. Hızlı adımlarla yürüyen merdivenlere bindim. İlerideki giyim mağazasına girdi. Peşinden gittim, mağazaya girecekken telefonum çaldı.
Elim, ayağım birbirine girmişti telefonu çantanın içinde ararken. Ya beni görürse diye panik olmuştum. En sonunda bulup aramayı açtım.

"Efendim Fatih?"

"Bebeğim, öğle arasına çıktım şimdi. İş yerimin oradaki kafeye gideceğim, sen de gel."

"Canım gelemem ya. Tezimi bitirmem gerekiyor, biliyorsun."

"Ama Leyla ya. Dünden beri konuşamıyoruz. Öğle aramda buluşalım bari."

Çok ısrar edince dayanamayıp buluşmayı kabul ettim. Gitmeden hırsıza göz attığımda birkaç kıyafete baktığını gördüm. Pislik, çaldığı paralarla kendine kıyafet alacak ha?!

Kafeye geldiğimde Fatih'i köşedeki masada buldum. Son zamanlarda iş yüzünden stresli ve düşünceliydi. Bugün ise onu gülerken gördüm.
Selamlaşıp sarıldık. Sonra oturup bir şeyler yedik, konuştuk.

Fatih, bir inşaat şirketinde malzeme alım satım departmanının müdürüydü. Benden iki yaş büyüktü. Bu kadar genç olmasına rağmen müdür olması torpille açıklanırdı. Babasının ne iş yaptığını tam olarak bilmesem de zengindi. Babasının zengin olması işi almasında büyük bir etkendi zaten.
Üniversitede fotoğrafçılık kulübünde tanışmıştık. Şu zengin züppelerinden biriydi. Onu ilk gördüğümde öyle demiştim ama tanıdıkça biraz saf ve eğlenceli olduğunu görmüştüm. Fatih mezun olduğunda bile görüşmeye devam etmiştik. Ne zaman başı dertte olsa beni arar, yardım isterdi.

"Hani şu geçenki kız var ya..." dedi şekersiz Türk kahvesini yudumlarken.

"Seni affetmesi için yalvardığım kız mı?" hala bu konuda sinirli olduğumu belli edercesine konuşmuştum.

Özür dilercesine baktı. "Evet, bu akşam ona sürpriz yapmak istiyorum. Bana yardım eder misin?"
Yavru kedi bakışlarıyla bakıyordu bana. Derin bir nefes aldım.
"Tahminen ne zaman kendi başının çaresine bakacaksın Fatih?"

"Ya Leyla lütfen, bu son."

"Geçenki de sondu."

"Bu sefer gerçekten son. Ona vakit ayırmıyorum diye trip atıyor. Senin yardımın olmadan nasıl gönlünü alırım, bilmiyorum."

"Yemek yapmayı bilmiyorsun ki." Dediğimde şaşırdı.

"Ne alaka?"

"Onu evine yemeğe davet et. Mumlar falan, bir de hediye alırsın. Valla buna düşmeyen hiçbir kız yok. Hatta evlenmeye kadar gider iş."

Fatih korkarcasına konuştu.
"Evlenme mi? Leyla ne diyorsun sen? Daha otuz bile değilim ben, ne evlenmesi?"

"Tamam tamam, sakin ol, abarttım biraz. Bu kadar panik olacağını tahmin etmemiştim."

"Her neyse nasıl yapacağız şimdi?"

"Ben eve gidip size yemek yapıyorum. Sen kızı arayıp akşam sekizde sende olacağını söylüyorsun bir de hediye alıyorsun."

"Ne alayım, ne alayım?" Heyecanlanmıştı.

"Ne bileyim işte, al bir şeyler."

Bana evin anahtarını verdi sonra ayrıldık oradan. Ben doğru Fatih'in evine gittim. Akşam için sebze ağırlıklı menü hazırladım. Hava karardığında işim bitmişti. Fatih elinde mumlarla geldi. Ona mumları yakmasında yardım ettim. Her şey tamamlandığında Fatih'e şans dileyip oradan ayrıldım.
Eve gitmek için taksiye bindim ama bilin bakalım nereye gittim? Evet, hırsızın evine. Taksiden inip oraya doğru yürürken kapısının önünde birinin yerde öylece yattığını fark ettim. Karanlıktan ve kapüşonundan yüzünü göremiyordum. Yakınlaşıp kapşonunu çıkardığımda yerde yatan kişinin bizim hırsız olduğunu gördüm. Yüzü kanlar içindeydi. Kendinde değil gibiydi. Şok içerisinde ona bakıyordum. Kafasını kaldırıp yüzüme baktı: "Yine mi sen?" diye sordu.
Zar zor konuşmuştu. Ara sıra öksürüyor, nefes almakta zorlanıyordu.
Ben bir cevap vermeyince başını tekrar yere koydu. Gözleri kapanmadan önce söylediği son şey "Git başımdan." oldu.

*****

Sonraki bölümde görüşürüz.

Git Başımdan Leyla! Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin