6- "Geç kaldın."

1.6K 153 4
                                    


Nihayet zar zor bulduğu evimin önüne gelmiştik. Bina o kadar köşedeydi ki bulamamasını garipsememiştim.

Motorsikletten indim. Kaskı çıkarıp ona uzattım. O da indi ve verdiğim kaskı arkadaki yere koydu. Kendi kaskını çıkardı sonra.
"İyi akşamlar." dedi.

"İyi akşamlar. Bıraktığın için sağ ol."

"Ne demek."

Sessizlik oldu. Sokak lambasının altındaydık. Sarı ışık ona daha da gizemli bir hava vermişti. Yakışıklı da görünüyordu. İçimde ona karşı çok merak vardı. Röportaj sürecinde ona sormak istediğim o kadar şey vardı ki sorular aklıma geldikçe sormak için sabırsızlanıyordum.

"Görüşürüz." deyip apartmana yöneldim. Arkamdan biraz yüksek sesle "Yarın ikide görüşürüz." dedi.
Arkamı dönüp baktığımda motora binmişti bile. Bana bakmadan çalıştırıp gitti. Arkasından saçma bir şekilde bakmaya devam ettim. İçimde bir şeyler kıpırdıyordu. Hoşlanmaya mı başlamıştım? Şimdiden? Adını başkasından öğrendiğim birinden mi? Deli olmalıyım. Evet, evet deliyim.
Gizemli halleri beni ona çekmiş olabilir ama hoşlantı olamazdı.

Ertesi gün erken kalkıp okula gittim. Dersler geçmek bilmemişti. Saat ikiyi beklediğim için olmalı. Bir saatlik aramda kantine oturduk arkadaşlarla. Aralarında konuşuyorlar, gülüşüyorlardı ama ben pek onlara takılmıyordum. Merakla telefondan bugünkü ders programına baktım. Saat ikide dersim olduğunu gördüğümde gözlerim kocaman büyüdü.
Yüksek sesle "Bugün ikide İlyas hocanın dersi mi vardı?" diye sordum arkadaşlara.

Hepsi onayladı beni. Başımdan aşağıya kaynar sular döküldü sanki. Ben bunu nasıl unutmuştum? Haber versem desem veremem, numarasını almadım. Sonra dedim ki kasmaya gerek yok. Bir-iki saat geç kalsam çok mu büyük bir şey olur sanki? Ders kaçıramazdım. Hele İlyas hocanınkini asla.

*****

Onun evine geldiğimde saat beşe geliyordu. Çekinerek vurdum kapıya. Birkaç saniye içinde kapı açıldı. Karşımda gördüğüm yüz hiç memnun görünmüyordu. Yine sakin bir tonda "Geç kaldın." dedi.

"Afedersin, ikide dersim olduğunu unutmuşum. Anca gelebildim. Hem numaran yok ki sana haber vereyim."

Üste çıkmaya çalışmıştım ama sözleriyle beni yenmeyi başarmıştı.
"Benim ödevim değil ama senden daha sorumluluk sahibi olduğumu söyleyebilirim. Şimdi gitmem gerek. İşim var."

Yan tarafında duran askılıktan ceketini alıp dışarı çıktı. Kapıyı kapattı. Motoruna bindi. Gitmeden önce bana telefon numaramı sordu, söyledim. "Yarın yine anlaştığımız saatte bekliyor olacağım." Gürültülü motor sesiyle kayboldu gözden. Arkasından bağırdım.
"Zamanım çok az kaldı ama!"

Eğer duysaydı 'Bu senin sorunun.' derdi kesin. Hatta kulaklarımda yankılandı bile.

Boşu boşuna buraya kadar gelmiş mi oldum yani?
O kadar harcayacak zamanım var sanki. İçimde endişeyle otobüs durağına kadar yürüdüm. Onunla tanıştığımdan beri -pek bir tanışma sayılmaz- taksi ile gidip gelmek beni maddi anlamda zorlamıştı. Hem tezime dair elimde bir şeyler yok hem de cebimde para. Hayat mükemmel.

*****

Ertesi gün saat ikide kapısında bitmiştim. Eğer ona ihtiyacım olmasa bu kadar söz dinleyen biri olmazdım.  Kapıyı yine duygusuz suratıyla açtı. Ben neşeli olmaya çalışarak "Merhaba." desem de yine mimik oynamadı yüzünde. Oturma odasına geçtik. Karşı karşıya oturduk. Çantamdan dün eve gittiğimde hazırladığım soruların yazıldığı defteri çıkardım. Beni dikkatle izliyordu. Çantamı ağır görünce merakla sordu.
"Ne getirdin o kadar?"

"İnsan psikolojiyle ilgili yazılmış birkaç kitap."

"Birkaç kitap? Birkaç kitap az kalır."

"Biz işimize bakalım mı?"

"Olur. Bir dakika, başlamadan bir şey içer misin?"

"Su içerim."

"Tamam."

Hemen yandaki mutfağa gitti. Ben sorularıma göz gezdirirken su bardağını önümdeki masaya bıraktı, oturduğum koltuğun diğer ucuna oturdu. Alıp içtim. Geri masaya koydum.
"Başlayalım mı?" diye sorduğumda heyecanlı sesime karşılık yine duygu barındırmayan sesle cevap verdi.
"Başlayalım."

****

Şimdiden iyi bayramlar!

Git Başımdan Leyla! Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin