2- "O dediğin şeyi yapmıyorum"

1.9K 169 8
                                    

"Sizinle röportaj yapmak istiyorum."

Dediğim şey karşısında şaşırmıştı.

"Ne röportajı?"

"Bir tezim için."

"Benimle?"

"Evet."

Düşündü. Hala kafasında oturmayan şeyler olduğu belliydi.

"Benimle neden röportaj yapmak istiyorsun?"

"Tezimin konusu senin yaptığın şeyle ilgili."

"Ne yapıyormuşum ben?"

"Hırsızlık."

Dışarıya çıkıp biri dediğim şeyi duydu mu diye etrafı kolaçan etti. Sonra bana döndü ve "O dediğin şeyi yapmıyorum." dedi kısık sesle. Bana konuşma hakkı vermeden içeri girdi. Kapıyı kapatmadan önce şu sözleri sarf etti: "Bir daha buraya gelme."

Kapalı kapıya uzun uzun baktım. Haklıydı. Yaptığı şey illegaldi ve ben ondan bunu bana anlatmasını istiyordum. Hem de tezimde kullanmak için. Ben de olsam böyle bir tepki verirdim. Geri gitmek istiyordum. Eve gidip bugünü unutmak, üstüne hiçbir şey olmamış gibi Bilge'yle film izlemek istiyordum.
Fakat yapamıyordum. Beni burada tutan bir şey vardı: sorumluluk. Bu tezi er ya da geç yazmalıydım. Aklıma gelen bu 'çılgın' fikri yazmalıydım. Başka bir fikrim olsaydı kesinlikle onu yazardım.

Çaresizlikle eve gittim. Bilge odasında ders çalışıyordu. Benim geldiğimi görünce odasından çıktı.
"Leyla, neredeydin bu saate kadar?"
Endişelenmişti. Saate baktım. Akşam dokuzu çoktan geçmişti.

"Saatin farkında değildim."
Yorulmuştum. Kendimi kanepeye attım. Gözlerimi kapattım. Bilge cevaptan memnun olmamıştı ki başucuma oturdu.
"Ne demek farkında değildim? Ne kadar merak ettim seni. Aradım, kapalıydı."

"Sarjım bitmiş olmalı."

"E anlatsana. Bir şeyler bulmak için çıkmıştın. Bulabildin mi?"

"Sayılır."

"Anlaşılan senden bir laf alamayacağız. Anlatmak istediğinde anlatırsın." Odasına gitti. İşte bu yüzden seviyordum Bilge'yi. Üstelemiyor ve her şeyi akışına bırakıyordu.

Ertesi gün kanepede uyandım. Üstümde battaniye vardı. Bilge örtmüş olmalıydı. Tuvalete girip elimi, yüzümü yıkadım. Aynada kendime baktığımda dünkü yaşadıklarım geldi aklıma. Asla ve katiyen bir daha oraya gitmeyecektim. Kendi kendime söz de verdim. Odama gidip üstüme bir şeyler giydim. Makyaj yaparken aklım hep dündeydi. O kapıyı açtığında içeriden buram buram sigara kokusu geldiğini hatırladım. Aralıktan gördüğüm kadarıyla içeriyi gri dumanlar sarmıştı. Sarmakla kalmamış hatta duvarlara sinmişti sanki. O yüzden gri olmalıydı duvarlar.  Neden bilmiyorum, içimde orada olma arzusu vardı.
Silkelenip kendime geldim. Hayır, canım gitmeyecektim oraya. Ne münasebet. Hem bir daha gelme dedi.
Gitmeyecektim.

Birkaç saat sonra kendimi o gri duvarlı evlerin sokağında buldum. Ayaklarım beni buraya getirdi gibi saçma bir şey söylemek istemiyordum ama görünen oydu. Otobüse binmiş, buraya gelmiştim. Bir binanın duvarının ardından kapısını izliyordum. Sonra kapı açıldı. Kızlı-erkekli grup gülüşerek ayrıldı oradan.  Hırsızın ise mimiği bile oynamamıştı. Bu, daha da meraklanmama sebep oldu. Hırsız içeri girmeden siyah deri ceketini giyip kapıyı kapattı. Ellerini cebine koyup benim olduğum taraftaki kaldırıma doğru yürüdü. Gözden kaybolmasına izin vermeden onu takip ettim. Bu işin sonu hiç de iyiye gitmiyordu.

Git Başımdan Leyla! Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin