-7-

269 36 9
                                    

Başladığınız tarihi buraya bırakabilirsiniz!

Başladığınız tarihi buraya bırakabilirsiniz!

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Şarkı: Kansas - Dust in the Wind


Beklediğimin aksine aniden eve dalan kimse olmadı, böylece günümün çoğunluğunu kitap okuyarak geçirme fırsatını elde ettim. Normal şartlarda kurgusal kitaplardan pek haz etmesem de, Sedef'in kalemi ağırdı. Duyguları gibi...

Her bölüm, ince ince içine çekiyordu okuyanı. Bu yüzden ne zaman kitabı yarıladığımı bile fark etme fırsatım olmadı. En sonunda gözlerim yorulduğu için okumaya bir son vererek, kalkıp mutfağa geçme kararı aldım. Karnım acıkıyordu.

Ayrıca, bu evde Akın'la birlikte yaşamaya devam edeceksek birilerinin yemek yapması gerekiyordu ki sanırım bütün gününü evde geçiren kişi ben olduğum için de bu görev bana kalıyordu.

Çalan kapı ziliyle, mutfağın kapısından dönerek çelik kapıya doğru sekerek yürümeye başladım. Bileğim hâlâ daha hassastı bu yüzden çok yüklenmemeye çalışıyordum.

Gözetleme deliğinden bakma zahmeti göstermeksizin kapıyı araladığımda, karşımda duran yüzü görmek beni buna pişman etti. Zihnimin bir köşesine, 'Gözetleme deliğinden bakmadan kapıyı açma,' notunu yapıştırarak, Erhan'a baktım.

"Selam?" dedim sorarcasına. Koyu kahve gözlerini benden ayırmadan hafifçe gülümsedi, "Selam, içeri geçebilir miyim?" diye sordu.

'Hayır,' demek istiyor oluşuma rağmen kapıyı biraz daha açarak geçmesi için kenara çekildim. "Diğerleri yok mu?" diye sorduğumda, başımı dışarı uzatmış, sağa sola bakıyordum.

"Her zaman birlikte gelmiyoruz ya!" dediğinde, çoktan salondaki tekli koltukta kendine yer edindi. Ben de sekerek ondan en uzak köşeye yerleştiğimde, sehpanın üstünde duran kitaba baktı ve "Ne o? Kendi kitaplarını mı okuyorsun?" diye sordu.

Hafifçe omuz silkerek, "Yeni kurgum için araştırma yapıyorum... Bağlantılı hikâyeler olsun istiyorum. Seri olmayacak ama içinde geçen bir karakterin hikâyesi anlatılacak," dedim. Sedef böyle bir şey yapıyor muydu bilmiyorum ama yapılması hoş olabilirdi. Gerçi, ben ne anlardım ki kitap yazma işinden? Sadece Erhan duruma uyanmasın diye bahaneler üretiyordum.

"Hiçbir şey hatırlamıyorsun ama yazmaya olan hevesini de hiç kaybetmiyorsun ha?" dediğinde, koltukta biraz öne kayarak aramızdaki mesafeyi az da olsa kısalttı.

"Beni tanıyorsun, sen söyle. Bu hevesi kaybeder miyim?" diye sorduğumda, gözleri bir kez daha gözlerime kilitlendi. "Asla kaybetmezsin," dediğinde, yüzündeki hayranlık dolu ifadeye şaşkınlıkla baktım. Hayranlığı Sedef'e miydi yoksa yazdıklarına mıydı? Ya da yazma hırsına mı? Kafamı karıştırıyordu.

"Akın seni neden yalnız bıraktı?" diye sorduğunda, "Yalnız bırakmadı. İşe gitmesi gerekiyordu ve gitti..." dedim.

"Yine de, seni bana ya da Serralara bırakabilirdi... Bir başına mıydın bütün gün?"

MOIRA | Yıldızlarda Saklı MucizeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin