Boşluk. Sahip olduğum şey koskoca bir boşluk.
Ne yapacağımı, neye vakit ayıracağımı bilmediğim koskoca bir boşlukta sürünmekle meşgulüm. Artık günler daha hızlı geçiyormuş gibi hissediyorum. Dün geceyi erken kapatmıştık, ben Sedef'in kitabını bitirmek üzereyken Akın yine yatağı kapak atarak beni salonda bıraktı.
Açıkçası artık sorun değildi, ilk gün yatağı kaptırmayı istememiş olsam da salondaki koltuk rahattı ve garip bir şekilde kendimi bu koltuğa daha çok ait hissediyordum. Bundan dolayıdır ki, yatakta yatmaktansa koltukta yatmayı tercih eder oldum. Misafirdim ben burada ve genelde misafirlere koltuklar gösterilirdi.
Ayrıca, o yataktaki anıların varlığı da beni rahatsız ediyordu. Kendimi başkalarının anıları üstünde yatıyormuşum gibi hissetmek gerçekten tuhaf ve kötüydü. En nihayetinde, onların kâbusum olduklarını da söylemek mümkündü.
Akın'a henüz anlatmadım ama hâlâ daha onları rüyamda görüyorum.
Birlikte, el ele uçurumdan atlıyorlar. Hatta bir noktadan sonra onların Sedef ve Taha mı yoksa ben ve Akın mı olduğunu da ayırt edemez hale geliyorum. Kalbimde tuhaf bir baskı var ve ben bunun sebebini bulmaktan o kadar uzağım ki... Hoş, neredeyse hiçbir şeyin sebebini bilmiyordum.
Burada olmamızın bir sebebi varsa, neydi? Belki de eve dönüş yolumuzu gösterecek şey kuyruklu yıldızın tekrar dünyayı teğet geçmesi değildi... Bizim burada olma amacımızı çözmemiz gerekiyordu?
Fakat ne olabilirdi ki?
Son birkaç saattir en büyük merakımsa, acaba kaç alternatif evrende Akın'la birlikteydim? Belki de ayrı olduğumuz tek evrende, Tanrı bizi ayrı görmeye dayanamadı ve bir araya gelebilmemiz için bizi farklı bir evrene sürükleme kararı aldı?
Kulağa saçma geliyor, farkındayım ama şu sıralar gerçekleşen hangi durumda mantık arayabilirim ki? Gökyüzünde çıplak gözle görülemeyecek olan kuyruklu yıldızı, öylece üstüme gelirken gördüm ben. Bir anda bilincimi kaybederek uyandığım bu evren, benim dünyama ait değildi.
Bu, bu kadar mantıksızken aklımda mantıklı düşüncelerin yeşermesi mümkün değildi.
"Mira!"
"Efendim Akın?" diyerek aniden doğrulduğumda, bu kadar hızlı uyanmama şaşırarak geri çekildi ve "Kahvaltı hazırladım, katılmak ister misin?" diye sordu.
Uyku sersemi bir şekilde başımı onaylarcasına salladım ve üstümdeki örtüyü kenara atarak ayağa kalktım. Ağustos yazının son demlerinde sayılsak da dönemin en sıcak zamanıydı. Bu ayın, bu sıcağını ikinci kez yaşadığım için fazla gergindim. Yine de kabul etmek gerek ki bu ev serindi. Bir kere klima vardı ve bir ay sonra döneceğimiz için gelecek faturaları da dert etmiyordum.
Akın, "Uyanık mıydın?" diye sorduğunda lavaboya ilerlemeye başladım.
"Hayır. Ya da, bilincim açıkken uyumaya devam ediyordum diyelim biz ona. Bir şeyler düşünüyordum ama uyanık da sayılmazdım," diyerek lavabonun kapısını arkamdan kapattım. Bir cevap verdiyse dahi artık duymam imkânsızdı. Bu yüzden derin bir nefes alarak serin suyla hızla yüzümü yıkadım ve dün evi kurcalarken bulduğum temiz diş fırçasını alarak dişimi fırçalamaya başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MOIRA | Yıldızlarda Saklı Mucize
Novela JuvenilKendi dünyamızda birbirimizi tanımıyorduk bile, fakat bu dünyada gözlerimizi açtığımızda... Parmaklarımız birbirine kenetlenmiş bir şekilde el ele uyandık. ~*~ Dünyaya oldukça yakından geçen Moira kuyruklu yıldızı, kalbine kazınmış kaderi gerçekleşt...