-4-

318 39 9
                                    

Bölüme başladığınız tarihi buraya bırakabilirsiniz!

Kapıdan içeri geçtiğimizde evin düzeni bana o kadar yabancı geldi ki, eve girdiğim anda beklemeden çıkasım geldi

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Kapıdan içeri geçtiğimizde evin düzeni bana o kadar yabancı geldi ki, eve girdiğim anda beklemeden çıkasım geldi. Dağınık sayılmazdı ama simetriye dair hiçbir şey içermediği de kesindi. Renk uyumu yoktu, her şey karmakarışık geliyordu göze. Gözümün değdiği her nokta anında bunalmaya başlamama sebep oluyordu.

Akın beni salondaki koltuğa bıraktığında, "Anahtarı bize bırakır mısınız?" diye sordu.

Serra anahtarları, diğerlerinden hızlıca ayırırken, Erhan mutfağa geçti ve "Size bir şeyler hazırlayayım, açsınızdır..." dedi.

Akın, "Aslında yalnız kalabilirsek çok daha iyi olacak... Hem bileğiyle ilgilenip hem de ona bize dair hatırlamadığı neler varsa anlatmak istiyorum," dedi. Olabildiğince inandırıcı olmaya çalışıyordu. Artık oyuncu olduğunu bildiğim için onu izlerken neyin oyun olduğunu tahmin etmek zor gelmiyordu.

Erhan kalkık kaşlarla bir kez daha bize baktığında başımı koltuğun sırtlığına yaslayarak gözlerimi kapattım ve "Çok yorgunum..." diye mırıldandım.

"Pekâlâ. Telefonlarınızı mutfak masasının üstünde bırakmışsınız, bir şey olursa haberleşiriz," dedi Erhan. Adım seslerinin yaklaştığını duyunca gözlerimi araladım. Doğrudan bana bakarak, "Bir şeye ihtiyacınız olursa üst kattayım 21'nci daire," dedi.

Başımı onaylarcasına sallayarak, hafifçe gülümsedim. "Eh, biz de Kutay'la kendi evimize geçelim," dedi Serra. Kaşlarımı kaldırarak ikisine baktım, demek onlar da sevgiliydi. Gözlerim bir kez daha Erhan'a kaydığında, bana baktığını gördüm.

Beni ürkütüyordu. Onda bir şeyler vardı, bundan emindim. Sadece şüphelendiği için böyle bakıyor olamazdı. Sanki hatırlamamdan korktuğu bir şeyler vardı. Ya da hatırlamamı umduğu...

Akın, "Tamam, haberleşiriz sizlerle..." diyerek nazikçe üçlüyü kovduğunda, kapıya yöneldiler. Rahatlayarak koltuğa yayılırken, sol bacağımı da yukarı kaldırdım ve bileğime baktım. Hafifçe şişmiş ve belli belirsiz morluklar bileğimin çevresini sarıyordu. Burkulmalara neyin iyi geldiğinden pek emin değildim ama bandajla sarmak ve bir süre istirahat etmek işe yarayabilirdi.

"Gittiler," diyerek salona giren Akın'a bakarak, "Sence bu evde bandaj var mıdır?" diye sordum.

Gözlerini kısarak etrafa bakındı ve "Bilmiyorum ama buz kesin vardır," diyerek mutfağa yöneldi. "Bu arada, aç mısın?" diye seslendi mutfaktan. Henüz aç hissetmiyordum ama uzun bir konuşma yapacaksak bir şeyler atıştırmaya ihtiyacım olabilirdi.

"Önce konuşmamız gerekecek..." diyerek koltuğa iyice yayıldığımda, Akın elinde bir torba buzla birlikte salona girdi. Buz torbasını, diğer elindeki bezi ayak bileğimin üstüne koyduktan sonra bileğime bıraktığında ayakucuma oturup bana baktı.

MOIRA | Yıldızlarda Saklı MucizeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin