Birinin kucağına alındığımı hissettiğimde uyku ile uyanıklık arasında bir yerlerdeydim. Başım omzu ile boynu arasında bir yerde dururken uykuma devam etmenin peşindeydim.
"Yağız, odası nerede?"
"Koridorun sonundaki oda kardeşim. Sen bekler misin uyanana kadar, Aras ile Efe benimle gelsinler."
"Tamamdır, selam söyle sizinkilere."
Sesler kulağıma boğuk boğuk geliyor, hiçbir şey anlamıyordum.
Az sonra yatağıma bırakıldığımı hissettiğimde başımı yastığa sürtüp mırıldanma gibi sesler çıkardım.
Aradan ne kadar zaman geçti bilmesem de yastığımın altında bangır bangır çalmaya başlayan alarm sayesinde irkilerek uyanmıştım. Hemen alarmı susturup yatakta oturur pozisyona geçtim.
Saat gecenin biriydi ve neden alarm kurduğumu kesinlikle hatırlamıyordum.
Boğazımın kuruduğunu hissettiğimde su almak için odamdan çıktım. Tam mutfağa girecekken oturma odasında fark ettiğim şeyle adımlarım bıçak gibi kesildi.
Gözlerim şokla açılırken bir adım geri gelip tekrardan baktım. Oradaydı.
Acaba ben hâlâ uyuyor olabilir miydim? Ellerimle gözlerimi ovuşturup sessiz olmaya dikkat ederek parmak uçlarımda odanın içine doğru ilerledim.
Acaba şizofren olmuş da, halüsinasyon falan mı görüyordum?
Çünkü Yiğit buradaydı!
Koltukta uyuyordu. Benim koltuğumda uyuyordu! Yiğit buradaydı!
Çığlık atacağımı fark ettiğim anda ellerimle ağzımı kapattım. Kesin şizofren olmuştum ben, yoksa Yiğit'in burada ne işi vardı ki?
Daha da yanına yaklaşıp sağ elimin işaret parmağını korka korka yaklaştırdım, gerçek olup olmadığını kontrol etmek için.
Parmağım derisine çarptığında ateşe değmişim gibi hızla çektim.
"Hiih, gerçek. Vallahi gerçek."
Elimi kalbime atıp yavaşlaması için kendi kendimi telkin etmeye çalışırken sevinçten yerimde tepinmemek için zor tutuyordum kendimi.
Hayal meyal de olsa aklıma ben uyurken yapılan konuşmalar geldiğinde Yiğit'in neden burada olduğunu anlamış oldum.
Sehpanın üzerine oturup yüzüne bakınca istemsizce tebessüm ettim.
'Düşünsene Rüya' dedim kendi kendime 'evlenmişsiniz ve sen her Allah'ın günü bu görüntü ile uyuyorsun.'
Tebessümüm buruk bir hâl aldı. Benim karamsarlığımdan mı bilmiyorum ama böyle bir şeyin gerçekleşeceğine dair umudum yoktu. Aslında vardı ama düşününce ihtimal dahi vermiyordum.
Onun beni sevmesi, onun beni Galatasaray gibi sevmesi... Düşününce bile ölecekmiş gibi hissediyordum, gerçek olsa kim bilir nasıl olurdum.
Bildiğim kadarıyla şu ana kadar hiç sevgilisi olmamıştı.
Bi ara İnstagram hesabını stalklarken 3-4 sene önceki gönderisinde şu açıklamayı görmüştüm: Tek sevdamız GalatasarayO zaman demiştim kendi kendime, beni de Galatasaray gibi sevsin diye.
İlk kez Türk Telekom Arena'da görmüştüm onu. Şampiyonluk maçındaydık, kazansaydık şampiyonduk.
Biz o maçı kazanmıştık. Ben onu gol sevincinde görmüş, o an sevmiştim.
Yağız onlarca defa demişti sizi tanıştırayım diye ama bir türlü cesaret edememiştim. Hatta tribünde hemen arka taraflarımdaki yerdelerdi hepsi ama ben tanışmaya cesaret edemediğimden dolayı Yağız'la bile hiç konuşamamıştık tribündeyken.
Acaba tanışmış olsaydık her şey daha farklı olur muydu? O beni sever miydi ki? Sanırım cevap vermekten korktuğum konu bu değildi.
Benim cevap vermekten korktuğum, düşünmek dahi istemediğim tek konu, onun başka birini sevme ihtimaliydi.
Çünkü Yiğit duygularını fazla dışa vuran bir insan değildi. Eğer öyle biri varsa bile, fark etmem çok zordu.
Kafamı olumsuz anlamda sallayıp sessizce mırıldandım.
"Kendine gel Rüya. Sevdiğin adam karşında, senin evinde uyuyor, sen burada oturmuş saçma sapan şeyler düşünüp kendini üzüyorsun boş yere."Elimi saçlarına doğru götürüp çok hafif değecek şekilde okşamaya başladım. Bu fırsat bi daha geçmezdi elime.
Yumuşacık saçları ellerimin altındayken inanamazcasına baktım.
"Allah'ım ne olur rüya olmasın bunlar."
Burnunu saçlarına yaklaştırıp kokladım.
Hmm, sanırım Clear kullanıyordu.Şu an yanına uzanmamak için zor tutuyordum kendimi. Eşofman altımın cebinden telefonumu çıkartıp flaşın ve sesin açık olmadığından emin olduktan sonra fotoğrafını çektim.
Zamanlayıcıyı ayarladıktan sonra telefonu sehpanın üzerine yerleştirip koltuğa sağ tarafımı yaslayarak oturdum. Elimi de çeneme koyup yüzünü seyrederken fotoğrafın çekilmiş olması gerekiyordu.
Aslında şu an telefonumu alıp uyanma ihtimaline karşı artık gitmeliydim ama pozisyonumu bozamıyordum bile.
Zor da olsa yerimden kalkıp bu defa uyanacağını düşünmeden hareket ettim.
Dudaklarım yanağıyla buluştuğunda gözlerimi kapattım.
Eğer şimdi uyansaydı bunun nedeni yanağındaki dudaklarım değil, kalbimin sesi olurdu. O kadar hızlı atıyordu ki, yemin ederim canımı acıtıyordu.
Doğrulduktan sonra telefonumu alıp çıkacakken yerimde durdum. Acaba yanına uzansa mıydım, sabah olunca o benden erken uyanırsa da 'uyurgezerim ben' diye kandırırdım.
Kendime gözlerimi devirip mutfağa gittim. Zaten uyuyamazdım artık, belki su içmek için uyanır da beni görünce sohbet ederiz diye burada kalacaktım.
Çektiğim fotoğraflara bakıp gülümsedim. Zamanlayıcıyı ayarladığım fotoğraf, tam istediğim gibi çıkmıştı.
Fotoğrafı incelerken gülümsememi engelleyemedim, hakikaten yakışıyorduk biz.
Bi an gelen deli cesaretiyle kendi kendime söz verdim. Eğer bu gece uyanıp buraya gelirse, her şeyi anlatacaktım ona.
O bilmese de onu bekledim. Hep yaptığım gibi.
O gece sabaha kadar onu bekledim; belki gelir de ufacık bi an da olsa geceleri nasıl göründüğünü görürüm diye, ona itiraf ederim diye.
Ben bekledim beklemesine, ama o yine gelmedi.
Instagram: Hyersya
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Galatasaray Gibi || Yarı Texting [TAMAMLANDI]
General Fiction0531*******: Aklın yok, keyf ediyorsun. Yiğit: Allah Allah, sen nereden biliyorsun?! 0531*******: Ha yani aklının olmadığını kabul ediyorsun? ••• 0531*******: Sana, beni Galatasaray'dan daha çok sev demiyorum. 0531*******: Beni Galatasaray gibi se...