•4•

5.2K 144 70
                                    

    Tahmin etmek zor değildir ama multideki Bihter kjdflkjdfaşlkdjşa 💖

   Dersin bittiğini ifade eden zil, sapık gibi Savaş'ı düşünmeme son vermişti. Öğlen arasına girdiğimizi hatırlayıp çantamı dizlerimin üzerine koydum ve pastel bir pembeye sahip cüzdanımı çıkardım. Sonrasında çantamın fermuarını kapatıp yerine koydum ve yerimden kalktım.

   Okul açılalı 1 hafta olmuştu. İlk haftada bile okula gelen inek 12. sınıf öğrencisi görünümü vermek istemesem de maalesef tam olarak bunu yapmıştım. Olsun, en azından yalnız değildim. Yani benimle beraber gelen 5-10 kişi de vardı çok şükür.

   Ayşe ailesiyle dönem yoğunlaşmadan Hatay'a, anneannesi ve diğer akrabalarını ziyarete gitmişti. Yine de burada kalsa bile okula geleceğinden emin değildim. Ece ise günlerce yalvarmama rağmen her seferinde ilk haftadan okula giden 12. sınıfların umutsuz vakalar olduğunu söylemişti. Muhtemelen de 1 haftadır kaykay parkında vaktini öldürüyordu.  Muhtemelen hiç eğlenmiyordu. Bense okulda çok mutluydum.

   Yalandan kim ölmüş ki?

  Okulda yalnız kalmak bir yandan iyi bir yandan da gerçekten sıkıcıydı. İyi yanı Savaş'ı düşünmediğim zamanlarda, boş derslerde ve teneffüslerde ders çalışabiliyordum. Bir yandan da yorulduğumda bulaşabileceğim, çileden çıkarabileceğim kimsem olmayışı oldukça can sıkıcıydı. Okulda hemen hemen tüm son sınıf öğrencilerini tanır ve onlarla sohbet ederdim. Ancak son sınıf olmamız nedeniyle neredeyse tamamı özel okula geçmişti. Bu durumda da bana konuşabileceğim tek bir kişi kalmıştı; hadememiz Şükran abla.

   Kendisi neredeyse 50 yaşında olsa da çoğu zaman okuldakilerden daha enerjik davranırdı. Ayrıca son derece sakin ve sessiz duruyor oluşu karakteriyle tamamen ters düşüyordu. Kendisi okulda olup biten en küçük gelişmeden dahi haberdar olur, tüm dedikoduları bilirdi. Eğer keyfi yerinde olursa bana, Ayşe ve Ece'ye anlatır onunla birlikte şaşırmamıza ya da eğlenmemize izin verirdi. Genelde neşeli olurdu ve bu zamanlarda neşesinin size bulaşmaması imkansız gibi bir şeydi. İşte tam olarak bu yüzden onunla sohbet etmeye ihtiyacım vardı.

   Kantinden kendime patates kızartması ve portakal suyu, yanına gideceğimden dolayı Şükran Abla'ya da en sevdiği bisküviden alıp hademe odasına doğru yürümeye başladım. Koridorda yürürken okul bittiğinden beri buradan hiç geçmediğimi fark edip etrafı incelemeye daldım. Görmeyeli burada olan tek değişiklik duvardaki soyulan boya parçalarına yenileri eklenmesiydi. Okulumun neredeyse 25 yıllık olduğunu düşünürsek bu oldukça normaldi.

   Hademe odasının önüne geldiğimde aldıklarımı bir elimde toplayıp diğer elimle kapıyı tıklattım. Kısa bir bekleyişin ardından kapıyı her zamanki gibi Kemal Amca açmıştı. Beni görünce yanakları iki yana kıvrılmıştı. Kapıyı kendisiyle beraber geriye getirip geçmem için izin verdiğinde ona sıcak bir şekilde gülümseyip konuştum.

   "Kemal amcam, nasılsın görüşmeyeli?"

   Kollarımı iki yana açarak ona sarılırken "Seni çook özledim ben." dedim. Anında sarılmama karşılık verip mutlu olduğunu belli eden bir kahkaha attı. Sonra beni elleriyle omuzlarımdan tutup kendinden uzaklaştırdı ve yorgun gözleriyle yüzümü inceledi.

   "Sen her sene daha bi' güzelleşiyorsun sanki Bihter, değişmeyen tek şey bu neşe saçan gözlerin."

   Söylediği sözle yüzüme büyükçe bir gülümseme yayılırken ben de onu inceledim. Göz altlarındaki torbalar daha bir irileşmiş saçları biraz daha dökülmüştü. Yine de gülümsemesi hiç değişmemişti.

   "Sen de gençleşmişsin sanki ama. N'aptın tatil boyunca maske falan mı yaptın bakayım?"

   Cümleme uzunca güldükten sonra saçlarımı karıştırdı.

Under the Moonlight | Daddy IssuesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin