•9•

3.3K 110 51
                                    

 "İyi geceler." deyip arabadan indim. Ama gitmiyordu, muhtemelen eve girmemi bekliyordu. Bu ihtimalden dolayı hızlıca anahtarlarımı çıkarıp kapıyı açtım ve içeri girdim. Girişle salonun ışığını açıp pencereden baktım. Tam o sırada arabasının ağırca hareket etmeye başladığını görüp gülümsedim. İçimden tüm öfkem, tüm stresim, tüm kötü enerjim alınmış gibi huzurlu ve mutluydum.

  Savaş'ı sevmek, istemsizce yaptığım en güzel şeydi ve şu anki huzurumu başka hiçbir şeye değişmezdim.

--------------------

  "Bence hayatının en büyük şansını bu adamda kullanıyorsun."

  Ece'nin söylediği şeye kocaman sırıtıp omuz silktim ve Ayşe'ye baktım. Elindeki mat gri ojenin fırçasını sağ elinin baş parmağı üzerinde gezdirirken konuştu.

  "Dün o fotoğrafı gördüğümde şoka girdim. Hayatımın en büyük şoklarındandı."

  Ayşe ve son derece normal, aksiyonsuz hayatını düşününce ona hak vermemek mümkün değildi. Lise boyunca bizimle olmasına rağmen hâlâ dersten kaçtığımızda korktuğu oluyordu. En yakın arkadaşının; takık olduğu adamla 'merhaba merhaba' seviyesinde olduğunu bilirken, o akşam aniden Savaş ile otururken çaktırmadan çektiğim fotoğraf onun için çok üst bir seviyeydi.

  Onu taklit ederek toz pembe ojenin fırçasını sağ elimin baş parmağında gezdirmeye başladım. Toz pembe... Şu anki hislerimi bir renkle ifade etmem istenseydi bu kesinlikle toz pembeydi. Resmen ruhuma ilk bahar gelmiş ve çiçek açmıştım. Savaş hakkımda ne hissediyordu bilmiyordum ama beni sevdiğini iddia eden herkesten beni daha çok mutlu ettiği açıktı.

  "Bir an ders çalışmaktan kafayı yediğimi düşündüm."

  Ayşe uzun sürmeyen sessizliğinden sonra tekrar konuştuğunda kıkırdadım. Sınav senesini fazla ciddiye almış ve şimdiden saatlerce çalışmaya başlamıştı. Ayrıca zeki bir kızdı da, iyi bir sonuç alacağından tamamen emindim. İmrenerek ona baktım, onun gibi olmayı isterdim.

 "Bu büyük bir olasılık."

  Ece konuştuğunda başlarımızı ona çevirdik. Çoktan iki elini de tamamlamış kurumasını bekliyordu. Neredeyse hiç ojesiz görmediğimiz Ece'nin hızlı sürüyor olması bir sürpriz değildi.

 "Ben şaşırmadım açıkçası, ani bir gelişme bekliyordum."

  Uzun parmak ve oval tırnaklara sahip elini kendine siper yapmış şekilde kendinden uzaklaştırıp onları incelerken devam etti.

 "Hep söylüyorum, Bihter bir şeyi kafasına koyduğunda dünyanın en deli insanı oluyor ve yaptıklarını asla sorgulamıyor."

  Bana dönüp sırıttı. Omzuyla dürtüp "Bazen çok bensin." dedi. Haksız sayılmazdı aslında ama Ece ile aramızdaki en büyük fark duygulardı. Beni duygular harekete geçirir ve yaptıklarımı duygularım için yapardım. Ece ise hiçbir duygunun kendini ele geçirmesine izin vermez, canı ne isterse yapar üstelik yaptıklarının sonuçlarından da etkilenmezdi.

  "Allah korusun, 2 Ece bu dünya için çok fazla."

  Ayşe sahte bir telaşla sözünü bitirip kurumak üzere olan ojelerinin bulaşmamasına dikkat ederek yüzünü kapattı. Ece, orta parmağını Ayşe'nin yüzüne tutarak dilini çıkardı.

 "Sen de kendin için bile çok azsın."

  Gülümseyip gözlerimi devirdim ve ikisini de kafalarından ittirip oturduğum puftan kalktım. Yerdeki, kiminin ağzı açık olan ojeleri devirmemek için dikkatli adımlarla boy aynasına ilerledim. Küçük atışmalarına çok uzun zamandır alışkındım ve bunu asla büyütmeyeceklerini biliyordum. İkisi de olduğu kişiyi tanıyor, seviyordu. Peki ya ben? Bana çizilen profil ortadan kalkmış olsaydı kimdim? Bu kızı seviyor muydum?

Under the Moonlight | Daddy IssuesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin