•11•

2.9K 116 35
                                    

Kalbim gümbür gümbür atarken gözlerimi Savaş'a çevirdim. O ise ellerimize bakıyordu. Yavaşça yüzünü buruşturup konuştu.

"Babanı sevmiyorum."

Şok içerisinde küçük bir "Hah!" nidası çıkarıp gülümsedim. Gözlerimi önce elimize sonra ona çevirdim. Gülümseyip "Ben de sevmiyorum." diye mırıldandım.

Savaş avucunun içerisinde minik kalan beyaz elimi baş parmağıyla okşarken "Keşke benim kızım olsaydın." diyerek güldü. Yüzündeki alaylı mı yoksa samimi bir ifade mi çözemesem de aniden gelen cesaretle şımarıkça gülümseyip konuştum.

"Olabilirim."

-----------------

"Ayrıca bu ifadenin türevini alırken... Bihter uyuma!"

Başımı son anda düşmekten kurtarıp aniden havaya kaldırdım ve elimden geldiğince gülümseyerek "Yok hocam, uyumuyordum ki." diyerek önümdeki açık defteri gösterdim. Sadece başlık attığımı da o an fark etmiştim. Tahtada ise başlıkla beraber en az 2 sayfalık yazı vardı. Aniden önümde beliren karaltıyla hocanın başımda dikildiğini anlayıp gevşek gülümsememi bozmadan ağır ağır ona baktım. Onaylamayan bakışlarını yüzümde gezdirirken umursamayacak kadar mutluydum. Ah bir de, uykusuz.

"Cumaya kadar, ya bana türevden 350 soru çözüp getiriyorsun ya da aileni."

Aptal gülüşüm yüzüme yapıştırılmış gibiydi, silemiyordum. Ayrıca o kadar uykum vardı ki uyumama izin verecekse 500 soru bile getirebilirdim. Başımı salladım. Çalan zille benden uzaklaşırken "O iş bende." diye mırıldanarak kafamı huzurla sıraya koydum.

   Nihayet kendimi uykunun kollarına bırakabileceğimi düşünürken aniden masama vurulmasıyla kafamı hızla kaldırdım. Ece ve Ayşe başımda dikilmiş; Ayşe kollarını bağlamış ve Ece ise tek kaşını kaldırmış, sorgulayan gözlerle bana bakıyorlardı. Yalvaran bakışlarımla "Ne olur bırakın biraz uyuyayım, anlatacağım her şeyi." diye söylendim. Ayşe olumsuz anlamda başını sallarken Ece onun yerine konuşmuştu bile.

"Gecenin o vakti o adamlasın ve her zamanki gibi gruba fotoğraf atıp kaçıyorsun." Ellerini omuz hizasına getirip sallarken "Aloo? Bir cevabı hak etmiyor muyuz?" dedi. Haklıydı, haklılardı. En yakın arkadaşlarımın her şeyi bilmek istediğinin farkındaydım. Gözlerimi devire devire telefonumu çantamdan çıkarıp saate baktım. 1 ders sonra öğlen arasına girecektik ve şimdiki ders bedendi. Hoca serbest bıraktığı için anlattıktan sonra uyuyabilirdim. Derin bir nefes vererek anlatmaya başladım.

"Bakın şimdi. Dün sınav sonucumu babam öğrenince evde bana..."

Her detayıyla beraber yarım saat sonra bile anlatmayı bitirmemişken Ayşe en sonunda omuzlarımdan tutup beni salladı ve "Artık bitir şunu." diye yakındı. Gözlerimi devirip "İyi be tamam." dedikten sonra eve girdiğimde olanlardan bahsedip bitirdim.

"Allahtan merdivenlerden yeni iniyordu da fark etmedi dışardan geldiğimi. Ödüm kopmuştu zaten babamı orda görünce."

Ece son dediğimi, hatta sondan önceki pek çok cümlemi de es geçerek "Demek kızın olabilirim ha?" dedi ve sırıttı. Saçımı geriye atıp şımarıkça gülerken Ayşe de mutlu bir ifadeyle bana bakıyordu. Savaş dün geceki hareketleriyle sadece benim değil, onların da hayranlığını kazanmıştı. Hoş, bu adam hiçbir şey yapmadan otursa bile ona hayran olmamak mümkün değildi.

"Umarım yanlış anlamamıştır." diyen Ayşe'ye baktım. Saf mıydı yoksa ironi mi yapıyordu anlamasam da başta, ciddi surat ifadesini koruduğunu fark ettiğimde sinsice sırıtıp "Aslında hiç fark etmez." dedim. Ece kahkaha patlatırken Ayşe de cık cıklayarak güldü. Nihayet artık uyuyabileceğimi fark ettiğimde kızlara başka bir şey deme gereği duymadan kafamı yoğun bir huzurla sıraya koydum. Konuşmak beni yormuştu ilk defa. Huzurla uykuya dalmadan önce Ece'nin uzaklaşan sesini duydum:

"Uyu tabii uyu. Yorgun düştün yürümekten."

------------------------

İsyan edercesine kalemimi fırlatırken "Of!" diye bağırdım. Uykum varken türevden 350 soru gözüme bu kadar da çok görünmemişti. Yaklaşık 2 saattir sorularla boğuşurken kaçırdığım derse de yakınmıyor değildim. Fakat ne yapabilirdim ki? Uykum vardı! Dudaklarımı bükerek kaç soru çözdüğüme bakmak adına çözdüğüm testlerdeki soru sayılarını toplamaya başladım. 12,12,11,11,14,10... 2 saatte sadece 70 soru çözebildiğimi görünce canım iyice sıkılmıştı. Konuyu ve soru tiplerini görmeyince böyle oluyordu demek ki. Cumaya yalnızca 2 gün olduğu gerçeğini görmezden geldim ve yerimden kalktım. Belimi kütletip adımlarımı odamdan dışarıya yönlendirdim. Araya ihtiyacım vardı.

Salondaki koltukta kitap okuyan annemi ve televizyon seyreden ablamı görünce yanlarına gidip herhangi bir koltuğa uzandım. Uzanınca belimdeki ağrı kendini daha da hissettirmişti.

"Belim ağrıyor anne."

Annem ya kitaba dalmış olduğundan ya da takmadığından "Hıhım." gibi bir ses çıkardı ve başka bir şey demedi. Dudaklarımı büzüp ablama baktım. Gözü televizyondaydı fakat aklı pek orada değil gibiydi."Belim ağrıyor abla." diyerek bir de şansımı onda denedim. Gözlerini televizyondan ayırmadan "İyi." diye mırıldandı. Gözlerimi devirip televizyondakine odaklandım. Futbol muhabbeti... Ablam takım bile tutmazken bu kanalı izlemesine imkan yoktu. Moralinin bozuk olduğunu anladığımda konuşmak için zaman geçmesi gerektiğini düşündüm.

   10 dakika kadar aynı kanalı seyrettikten sonra sıkıldım ve kanalı değiştirmek için çaprazımdaki koltuğun ucundaki kumandaya uzandım. Yerimden kalkıp almam işimi büyük ölçüde kolaylaştıracaktı fakat o kadar üşeniyordum ki kalkmadım. Uzana uzana nihayet kumandayı aldıktan sonra koltukta düzleştim ve kanalları değiştirmeye başladım. 2 saniye kadar göz atıp değiştirirken ilgimi çekecek bir şey bulmayı umuyordum ki aniden ekranda Savaş ve belinden tuttuğu bir kızı görünce donakaldım. Kalbim şok içerisinde küt küt atarken sesi açtım ve dinledim.

"Ünlü girişimciler arasında Savaş Barkat da vardı. Mekana girerken yalnız olsa da çıkışta başkasıyla beraberdi. İkilinin magazincilere yakalanmamak adına aceleyle mekanı terk etmeleri merak uyandırdı."

Duyduklarım ve gördüklerim karşısında ne düşüneceğimi bilmeden yavaşça yerimden doğruldum. Kalkıp gitmeden önce son bir kez ekrana baktım. Esmer, uzun boylu bir kadındı. Güzel bir fiziği vardı üzerindeki kırmızı straplez elbise onu çekici göstermişti. Belki de en önemlisi, yaşı Savaş'ın yaşına yakındı.

Yutkunup kafamı çevirdim ve merdivenleri tek tek yavaşça çıktım. Ağır bir hüzünle dolmuştum ve boğazıma bir yumru oturmuştu. Odamdan içeri girip kapıyı kapattım ve sessizce kitledim. Yatağa uzanıp gözlerimi kapattığımda sol gözümden bir damla eş zamanlı olarak yanağımdan aşağıya yol aldı.

Zaten ne olacağını düşünüyordum ki...

———————————

Yazıklar olsun sana Savaş.

Bu bölüm biraz kısaydı ama en azından atmış olayım dedim. Yeni bölüm kasım gibi gelir.

Hoşunuza gitmeyen bir durum var mı?

Bihter'in yerinde olsaydınız ne düşünürdünüz?

Öpüyorum hepinizi kocamannn 💋❤️

Under the Moonlight | Daddy IssuesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin