Saatler sonra elimden zor aldıkları Ali'ye; Sencer su içiriyor, Giray sıktığım boğazının kızarıklığı geçsin diye krem sürüyor, sekreter kız ise üzülmüş bakışlar ile bakıyordu. Ben ise sinirimi atmamış bir şekilde derin nefesler alıyordum.
Benden bir şeyler gizlenmesi zerre hoşuma gitmiyordu. Ali'ye neden patladığım hakkında ufak bir fikrim bile olmasa da huylanıyordum.
Hislerinde asla yanılmayan biri olarak haksız da sayılmazdım.
"Karen?" diyen Sencer idi. Sesi o kadar boğuk ve uzaktan geliyordu ki karman çorman bir ormanda ikimizin de birbirimizden kilometrelerce uzakta olduğumuzu düşündüm.
Bedenen değil fakat ruhen baya uzakta sayılırdık. İçimdeki karışıklık duvarları ruhumun üzerine barikat gibi kurulmuştu. Sesler boğuk, hareketler tutarsız ulaşıyordu duyularıma.
"Karen ne olduğunu anlatırsan sana yardım edebilirim." Bu ses Ali'nin mi yoksa Sencer'in miydi?
Firuze kızı Karen için.
Annen çok zeki bir kadındı. Babanın ulaştığı her şeyin başı annendi.
Ve Gurur'u öldüreceğim diyerek Ali'nin boğazına sarılan Sevim Yay.
Kollarında bir sürü morluk olan Faruk Yay.
İşin ucu bir şekilde Ali'ye teğet geçiyor, uyuşturucuya bağlanıyordu. Ali bu kadar şeyi bir uyuşturucu ağı ile mi öğrenmişti? Bu düşünce bana imkansız geliyor, arada oynayan bir kaç plan olduğu paronayasına kapılıyordum.
Mesele sadece Ali olsa yine iyiydi aslında. Bir de yıllardır adını duymadığım annem herkesin dilindeydi. Yıllarca arayıp bir izine bile rastlamadığım, öldü diye kabullendiğim annem.
"Sorun yok. İşler sarpa sarıyor gibi geldi. Kusura bakma Ali." dedim titreyen sesimle.
Önemli değil, der gibi kafasını salladı. "Biraz hassas bir yapın var gibi duruyor." Doktor Giray'a döndüm. Benden önce Sencer cevap verdi. "Aral bey öldüğü gün biz tüm hassaslığımızı rafa kaldırdık."
Kafamı salladım.
"Azad Kaya'nın kullandığı maddeyi ayarlamanın bir yolu var mı? Yani bu ölçüleri kan tahlillerinden almış olmamız lazım. Tutturabilir miyiz?" dedim.
"Zor. Oldukça zor. Yine de yapabileceğimi düşünüyorum."
"Yap o zaman." dedim neden kabul ettiğini bilmesem bile.
"Etken maddeler ile dolu bir odam yok maalesef. En kısa zamanda kesin ölçülerle yapabilirim."
"Bunu neden yapıyorsun?" lafı ağzımdan alan Sencer oldu. Giray Ali'den uzaklaşıp koltuğuna oturdu. Çekmeceden çıkardığı defteri bana uzatırken konuşuyordu.
"Bu alelade bir defter değil. Bu defter babamın defteri." defteri açtığımda iki tanıdık yüz karşıladı beni. Birinin adını çıkaramasam da çocukluk anlarımda geziniyordu. Yıllarca görmüşüm gibi kafamı patlatacak öngörüler kafamın içinde volta atıyordu.
Diğer yüz ise babamındı. Eskitilmiş bir sararmışlığa sahip resimde babam siyah bir gömlek giyiyordu. Bu gömleği biliyordum. Eve gelmeyeceği günler giyerdi siyah takımının içine. Yine aynıydı kıyafetler. Jilet gibi bir takım elbise, siyah gömlek. Ayakları gözükmese de sivri burunlu parlak iskarpinlerin olduğunu biliyordum.
"Aral amca ile babam çok yakındı. Babam bazen günlerce eve gelmezdi. Aral Amca ile olduğunu bilirdim hep. Camda beklerdim." Fotoğrafı elime alıp sayfayı çevirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GRİNİN KATİLİ
Детектив / Триллерİki ruh birbirini basit bir kazayla bulamazdı. Kırmızının en koyu tonuyla kaplanan ellerim bedenini sarmalarken gözümde endişeli parıltılar dolaşıyordu. Kana bulanmış bedeni bana da kendi rengini sıçratıyordu. Aslında bakarsanız, bu bir tesadüf de...