"Unnie! Uyan artık işe geç kalıyorsun!" diye bağıran en yakın arkadaşım aynı zamanda ev arkadaşım olan Lisa sayesinde uyanmıştım. Saate baktığımda çalıştığım kafede olmak için tam olarak sadece 16 dakikam vardı. Alarmın çalmamış olmasına ve alarmı kurmayı unutmuş olan kendime kızarken hemen hazırlanmaya başladım. Tuvaletteki işimi hallettikten sonra hemen gardrobuma gidip kendime bir kıyafet seçtim.
Yaz geldiği için havalar ısınmaya başlamıştı ama yinede evden çıkmadan her ihtimale karşı ince beyaz bir hırka almıştım. Koşar adımlarla kafeye ulaştığımda saat 8'e gelmişti. Yetişmiştim. Bunun mutluluğuyla yüzümdeki gülümseme ve rahatlıkla içeri girdim. Beraber çalıştığım arkadaşım Rosé 'yi gördüğümde o da bana bir gülümseme yollamıştı. Arkamdan hemen müşteriler girmeye başladığı için doğruca kasanın yanından içecekleri yaptığımız yere girip önlüğümü taktım ve siparişleri almak için kâğıt, kalem aldım. Önce ilk girdiklerini tahmin ettiğim bir çiftin siparişlerini aldım. Ardından diğer müşterilerle ilgilendiğim sırada içeriye siyah giyinimli ve yüzlerinde maskeleri olan, sıklıkla buraya gelen 7 genç erkek girdi. Siparişlerini almaya gitmeden diğer siparişleri sahiplerine verdim.
"Merhaba! Siparişlerinizi alabilir miyim hazırsa?" diye sordum kibarca ve güler yüzle. Hepsinin siparişlerini alıp hazırlamaya gittim. 7'sinden sadece 4'ü şimdi hazır olduğu için onları aldım ve masaya götürürken bir adamın gelip beni sertçe itmesiyle yere düştüm ve normal olarak elimdeki sıcak kahvelerde üstüme düşüp beni yakmaya yetmişti. Hiç bir zaman öyle küçük şeylere çığlık atıp, ağlayan kızlardan değildim fakat bu cidden acıtmıştı. "Ah! Yandım." diye küçük ve sessiz olduğunu düşündüğüm bir inleme kaçtı ağzımdan. Ardından kolumda kalkmama yardım etmeye çalışan elleri hissedince kafamı kaldırıp baktığımda siparişlerini düşürdüğüm ve sık sık gelen gruptan biri olduğunu anladım. "Önüne bakarak yürü ve daha dikkatli ol. Böyle bir hareketi bir kıza yaparak ona saygısızlık yapmış oluyorsun." dedi bana ayağa kalkmama yardım eden adam sinirle bağırarak. Beni iten kişiye bağırıyor olduğunu gözlerinin baktığı yere baktığımda kesinleştirmiştim. Beni iten adam pişkin pişkin yüzümüze gülerek dışarıya çıktı, kendisinden gelen kokuya bakılırsa alkolu fazla alıp sarhoş olduğu ortadaydı. Kollarımdan tutan ve adını bilmediğim kişinin desteği ile ayağa kalktığımda ; "Bir şeyiniz var mı? İsterseniz üstünüzü değişin." diye konuşurken gözlerinin üstümde gezindiğini fark etmiştim. Yüzünü her ne kadar göremesem de gözlerinden hâlâ daha sinirli olduğu belli oluyordu. Saygımı göstermek için eğildim ve teşekkür ettim. Ardından hemen Rosé , "Çabucak eve gidip üstünü değiş zaten 10 dakika sonra öğlen arasına çıkacaktın ben patron sorarsa oyalarım onu zaten problem etmeyecektir merak etme." dedi. Eşyalarımı alıp eve gitmek için yola çıkacakken arkamı dönüp Rosé'ye seslendim arkasını döndüğünde "Düşürdüğüm kahvelerin ücretini almasak daha iyi olur bence ve yeniden yapmak lazım emin misin gitmesem de olur yardım etmek için kalabilirim, benim kendim umrumda değil biliyorsun." dedim ona bakarak. "Biliyorum şapşal zaten en çok da o yüzden gitmen gerekiyor. Biraz kendine önem vermelisin , beni düşünme hallederim zaten bak Jisoo'da geldi." diyerek beni ikna etti ve çıkışa doğru ittirdi. Jisoo benim bu halimi görünce hemen koşarak yanıma geldi ve "Ne oldu? Bu halin ne?" diye sordu telaşını ve endişesini belli etmemeye çalışarak. Jisoo her zaman bana bir şey olduğunda çok endişelenirdi eskiden beri hem ablam hemde annem olmuştu. Aile olmuştu bana. Yaşadıklarımı en küçük ayrıntısına kadar bilirdi ve kendimi değersiz bulduğumda beni değerli biriymişim gidi hissettirmek için her şeyi yapardı. "Sorun yok sadece biri beni itti ve elimdeki kahveler de üstüme düştü biraz yandım onun dışında sorun yok gibi." dediğim sırada Jisoo elini koluma değdirdi ve orası inanılmaz acıdı. Bunu Jisoo'ya belli etmemeye çalışsam da Jisoo anlamıştı. "Hani tamamdın ağrıyor işte. Hemen eve gidip üstünü değiş sonra eczaneden bir krem al ve eve geri dön bugün dinlen ben babama haber veririm." dediğinde ağzımı açıp inkar etmeye vakit kalmadan beni kapı dışarı etmeye başlamıştı. "Tamam gideceğim lütfen itmesene teşekkür etmem gereken biri var." dedim Jisoo'nun gözlerinin içine bakarken. O da peki deyip beni bıraktı. Masalarının önünde durduğumda önce "Rahatsız ettiğim için kusura bakmayın ama cidden özür dilemek istedim içecekleriniz için çok beklettim sizi içecekleriniz bizim ikramımızdır bir ücret istemeyeceğiz ve son olarak teşekkür ederim." dedim beni savunan ve bana yardım eden kişiye bakarak. Ardından hemen arkamı dönüp kafeden çıktım ve hızlı adımlarla eve doğru yürümeye başladım. Eve geldiğimde sıcak bir duş almak istedim fakat yaralarım buna izin vermediğinden soğuk suya çevirdim ve duşumu bitirdikten sonra altıma siyah dar bir kot üstüme de siyah bir tişört geçirdim. Saçlarımı tarayıp kuruttum. Biraz nemli kalmışlardı ama sorun değildi dışarısı yeterince güneşliydi hasta olacağımı düşünmüyorum. Ev anahtarımı , cüzdanımı ve telefonumu alıp eczaneye doğru yürümeye başladım. Gereken kremi alıp atıştırmalık bir şeyler almak için bir markete uğradım. Bir sandviç ve meyve suyu aldım ve kafenin yolunu tuttum. Rose büyük ihtimal öğlen arasına çıkmıştı ve Jisoo yalnızdı. Her ne kadar bana geri gelmememi söylesede evde boş boş oturamazdım. Bir işle uğraşmayınca kafam allak bullak oluyor ve düşünmemem gereken düşünceler kafamı kurcalamaya başlıyor. O yüzden bir şeyler yaparak kendimi meşgul etmem gerekiyordu. Kafenin dışından içeriye göz atınca içerisi ciddi anlamda çok kalabalık olduğunu ve Jisoo'nun hepsine tek başına yetişmesinin imkansız gibi görünmesiyle koşarak içeriye girerken gözüme o 7 maskeli adam çarptı , ben gittiğimden beri burada olmuş olmaları biraz garibime gitmişti. Yani yaklaşık 1.30 saat olmuştu. Yan gözle baktığım için tam olarak onlara baktığımı görmemişlerdi. Jisoo beni görünce önce kaşlarını çattı. Ardından "Tek başına bu kadar müşteriye bakabilmen biraz imkansız ve evde boş boş oturursam düşünmek istemediğimiz bir çok şeyi düşünmeye başlayacağım. O yüzden ne dersen de gitmiyorum." dedim bir çırpıda. Jisoo'da kafasını sallayarak bana yapılması gereken kahvelerin ve soğuk içeceklerin listesini verdi. Hemen hemen hepsi bitmişti. Ardından Jisoo tüm siparişleri müşteriler sinirlenip kaçıp gitmeden yetiştirmişti. Jisoo hâlâ daha burada olan 7 maskeli müşterinin masasına gideceğini ve bir istekleri olup olmadığını soracağını söylemişti. Gittikten sonra hepsinin kasaya doğru yürümeye başlamasıyla ne yapacağımı şaşırdım. Onlardan para almak istemiyordum. Hem onların içeceklerini düşürmüştüm hemde içeceklerinin gecikmesine sebep olmuştum. Aynı zamanda bana ettiği yardımdan dolayı teşekkür amaçlı istemiyordum ödeme yapmalarını. Jisoo'da benimle aynı düşündüğünden hemen kasada yanımda belirdi ve "İçeceklerinizi bizim ikramımız olarak düşünün lütfen. Bir ücret ödemeniz gerekmiyor." diyerek kibarca tekrar hatırlatma yapmıştı. Yinede beni yerden kaldıran ve beni iten adama sinirlenmiş olan cüzdanını çıkarıp ücreti bana uzattı. Almak istemediğimi anladığında elimi alıp parayı avucuma tutuşturdu ve kolay gelsin dikkat edin dedikten sonra çıkmışlardı kafeden. Jisoo bana imalı imalı bakarken Ne? bakışı attığım sırada kahkaha atmaya başlamıştı. "Komik olan ne Jisoo?" dediğimde dönüp "Bence bu çocuk seni beğendi. Yoksa niye hem seni savunup hemde senin için endişelensin. Hem kaç haftadır her gün buradalar." dediğinde zaten yeteri kadar düşünceyle boğuluyorum birde bunun eklenmesini istemediğim için arkamı döndüm ve bir bez alıp masaları silmeye başladım. Ardından başka müşteri gelmeyeceğini düşündüğümden Jisoo'ya artık gitmesi gerektiğini yerleri sildikten sonra benim de çıkacağımı söyledim. İlk başta itiraz etse de çok yorgun olduğu için kabul etmişti. Bende yerleri sildikten sonra eşyalarımı alıp kapıyı kilitledikten sonra eve gittim ve direkt yatağa atladım. Yarın hafta sonuydu ve öğlenden sonra açacaktık kafeyi o yüzden alarm kurmadan uyudum.
𑁍𑁍𑁍
Sabah yine Lisa'nın bana seslenmesiyle uyandım. Ardın salona gittiğimde Rose ve Jisoo'nunda burda olduğunu görmüştüm. Hepsi heyecanlı bir şekilde yüzüme bakıyordu. Ne oldu? bakışlarımı anlamış olacaklar ki hemen konuya girdiler. Jisoo , "Big Hit Entertainment seçmeleri var. Kız grubu çıkarmak istiyorlarmış. Onun için stajyer seçmeleri var." dediğinde heyecandan gözlerim dolmuştu. Şuan yaşama sebeplerim arasında ilk sırada şuan karşımda oturan bu 3 kız ondan sonra da müzik geliyordu. Hep 4ümüz bir gün acaba bizde o idoller gibi idol olabilir miyiz diye düşünürdük. Hayalini kurardık yüzlerce binlerce bizi destekleyen insanların karşısında performans sergilemeyi. Hep seçmelere giriyorduk ama hiç birinde 4ümüz birden kabul almadığımız için kabul alanlarda seçmiyordu tek başına eğitim almayı. Uzun süredir de bu heyecanı yaşamamıştık. Hepimiz ilk kez bu kadar çok olacakmış gibi hissediyorduk. Hepimizin gözlerinden bu sefer inanılmaz derecede hepimizinde kabul alacağı hissinin vücuduma yayıldığını görebiliyorduk.
"Peki ne zaman bu seçmeler?" diye sorduğumda yarın olduğunu söylediler. Hepimiz heyecanla yarın giyeceğimiz kıyafetleri , söyleyeceğimiz ve dans edeceğimiz şarkıları seçtik. Ardından zaten kafeyi açma zamanı gelmişti. Lisa'nın sürekli kaldığı bir dersi vardı ve geçmesi için o dersi tekrar ediyordu o yüzden bizimle çalışamıyordu fakat hafta sonları bizimle kafeye gelip bize yardım ediyordu. Son bir aydır sınavları olduğu için kafeye gelemiyordu ama tüm sınavlarını iyi bir notla tamamladığı için gelmesine izin vermiştik. Kafeye giderken komik anılarımızı konuşuyorduk en sonunda aklıma lisanın bir gün pijamasının altını üstüne , üstünüde altına giydiği zaman geldi ve bu anıya da hepimiz kahkahalarla gülüyorduk. Kafeye geldiğimizde açmamız gereken saati biraz gecikmiş olduğumuzu fark ettim. Aynı zamanda sık müşterilerimizden olan 7 maskeli bay yine kapıdaydılar ve tam arkalarını döndüklerinde bu kez aralarından birinin maske takmadığını gördüm ve o ........
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yoonie's Story?
FanfictionKüçükken ailesi tarafından terk edilen ve psikolojik sıkıntıları olan Jennie'nin hayallerini gerçekleştirip ilk kez aşkla tanıştığı, ilk kez aşk acısı çektiği hikayesini anlatıyor.