꧁4꧂

56 5 0
                                    

Arabaya giderken Yoongi çoğu poşeti elimden almış sadece tüy kadar hafif olanları bana bırakmıştı. Eşyaları arabanın bagajına yerleştirdikten sonra önce yerine oturan ben olmuştum. Yoongi de benden birkaç dakika sonra direksiyon başına geçmişti ve arabayı çalıştırmadan önce bana yemem için bir şeyler uzattı. Teşekkür edip edepsizlik yapmış gibi olmamak için bana uzattığı bisküvileri yurda gidene kadar sakince , abartmamaya çalışarak yedim. Kendimi biraz önceye göre daha iyi hissediyordum. Yol boyunca ikimizde konuşmamıştık. Yurda geldiğimizde Yoongi arabayı park etmişti ve poşetleri alıp apartmana girdik asansöre bindiğimizde ona bakacak cesareti kendimde bulamıyordum. Üçüncü kata yani kızlarla benim kaldığım kata geldiğimizde yere koyduğumuz poşetlerin hepsini almaya çalışacaktım fakat Yoongi'nin almasıyla ellerimi geri çektim ve ondan geriye kalan poşetleride ben aldım. Kapının önüne geldiğimizde ona dönüp , "Gerçekten çok teşekkür ederim. Sen olmasaydın büyük ihtimal şuan sokakta yerde baygın bir şekilde yatıyor olurdum. Sana borçlandım." dediğimde Yoongi , "Bizi olası bir fan saldırısından kurtarmıştınız. Bizde size borçluyduk. İçin rahat edecekse o yönden düşün. Tekrardan bir şeye ihtiyacınız olursa yukarıdayız. Markete gideceğinizde falan seslenin size bir araba ve şöför verilene kadar seve seve size eşlik ederiz." diyerek gülümsedi ve iyi geceler diyerek yukarıya çıktı. Evin anahtarı daha çoğaltılmamıştı ve bende zaten kızlar içerde diyerek anahtar almamıştım. Zili çaldığımda Jisoo , "Hoşgeldin Jen." diyerek karşıladı beni. İçeriye girdiğimde kızları hemen salona topladım ve olan her şeyi anlattım. Lisa , "Yaa , çok iyi. Keşke ben de biasımla alış veriş yapsam , sırf benim sağlığım için endişelense ve beni düşünüp aç kalmamam için bana yiyecek bir şeyler alsa." diyerek havayla bakışmaya başladı. Rose'de Lisa'ya hak verdikten sonra Jisoo ve ben yemek hazırladık yedikten sonra ise bugünden çok daha zor ve dolu bir güne -stajyerliğimizin ilk gününe- gözlerimizi açmak için uykuya dalmıştık.

Sabah saat 5.30
Alarmın çalmasıyla telaşla uyanmıştım. Resmen alarm sesinden korkmuştum ve kolumu hızla hareket ettirim kapatmaya çalışırken bileğimi çok kötü bir şekilde çarpmıştım ve ağırsından derhal uykum kaçmıştı. Kalkıp önce yüzümü yıkadım ardından dişlerimi fırçaladım. Banyoda işim bitince odamdan çıkıp mutfağa gittim ve buz almak için buz yerini açtım fakat buz diye bir şey yoktu maalesef. Bileğimin moraracağından ve şişeceğinden böylece emin oldum. Çarptığım bileğimi kullanmamaya çalışarak kahvaltı hazırladım ve kızları uyandırdım. Hepimiz kahvaltımızı ettikten sonra onlar hazırlanmaya giderken ben de bulaşıkları yıkayacaktım , çünkü çoktan kalktığım için hazırlanmıştım. Jisoo bileğimi fark etmiş olacak ki telaşla yanıma gelip bileğimi avucunun içine aldı. "Jennie naptın koluna?"diye sordu endişe dolu gözleriyle. "Unnie , merak etme ben iyiyim. Biliyorsun tenim çok hassas , sabah baş ucu komidinine çarptım. Buzda yoktu evde o yüzden bir şey koyamadım üzerine." diye açıkladım sakince. "Acaba BTS'den mi istesek?" diye sorduğunda. "Rahatsızlık vermeyelim ya iyiyim ben." diye direndim. "Jennie gözün de görmüyor senin bildiğin şu an bileğin komple mor farkında mısın?" diyerek birkaç laf daha söyledi ve sonunda beni evden postaladı. Saat daha 6.30'a yeni geliyordu ve onlar uyuyor olabilirler. Ben onları rahatsız etmek istemiyorum ama zorundayım elimde buz olmadan eve geri dönersem Jisoo beni eve almaz biliyorum ve 6.45'de evin önüne bizi almak için bir araba gelecekti. El mecbur yukarıya BTS'in olduğu kata çıktım ve kapıyı bir kaç kez sessizce tıklattım. Kulağımı kapıya dayayarak ses var mı diye baktım. Konuşma sesleri geliyordu o yüzden en azından uyanık bir kaç kişi olduğu için şükrettim. Bir kez daha biraz yüksek bir güçle tıkladım ve birkaç saniye sonra kapı açıldı ve karşımda Namjoon'u gördüm. "Günaydın." dedim gülümseyerek ve bana kızmamalarını umarak. "Jennie? Hoş geldin. Günaydın." dedi Namjoon şaşkınlığını saklayamayarak. "Mm şey. Ben rahatsız etmek istemezdim fakat buz yok da bizde. Sizde varsa biraz alabilir miyim diye soracaktım." diyerek utancımdan başımı yere çevirdim. "Tabi. Hemen getiriyorum. Ne kadar lazımdı." diyerek sordu ve ardından "Ya da sen gelip alsana. Yabancı değilsin zaten bize. Artık sık sık görüşeceğiz." diye ekledi. Ayakkabılarım yerine terliklerle evden çıktığım için içeriye geçtim ve kapıyı kapattım. Namjoon'u mutfağa doğru takip ettiğimde ortalığın batıp çıktığını görmemle gözlerim fal taşı gibi açılmıştı. "Siz burada ne yaptınız?" diye sordum fal taşı gibi açık şaşkın gözlerimle. Sesimi duyan Jungkook hızlı bir dönüş yaparak , "Noona! Hoş geldin. Nasılsın? Bizde kahvaltı hazırlıyorduk. Sanada bir şeyler hazırlayalım mı?" diye sordu gülümserken. Çok ama çok kısa zamanda beni kendine bu kadar yakın hissedip samimi davranması hoşuma gitmişti. "Kahvaltı hazırlarken savaş mı oluyordu. Bu ne hal?" diye sordum Jungkook'a. "Birazcık dağıtmış olabilirim. Ama çok değil gibi ya." diyerek solan gülümsemesini tekrar yerine koydu. Telefonumu cebimden çıkardım ve Jisoo'yu arayıp en azından gelecek olan arabayı yarım saat ertelemeye çalışmasını söylemiştim. Ardından "Mutfağı bana bırakabilir misin Jungkook-ah!?" diye sordum yumuşak çıkan sesimle. Jungkook kafasını evet anlamında sallayıp mutfaktan çıktı. Namjoon'a dönüp "Öncelikle havlu ve önlüklerin yerini öğrenebilir miyim?" diye sordum. Karşılık olarak Namjoon ilk önce yerlerini söyledi ve ardından "Jennie , cidden vaktini burda harcama. Ben hallederim. Zahmet olmasın sana." diyerek beni vazgeçirmeye çalıştı fakat hiçbir işe yaramadı. "Zahmet olmaz bana merak etme. Temizlik yapmayı seviyorum. Ayrıca Jin kalktığında burayı böyle görürse Jungkook için hiç iyi olmaz. Nerden bildiğimi soracaksanda army olduğumu hatırlatmak isterim." diyerek işe önce buz alıp bileğime koymakla başlamıştım. Tabi ki Namjoon çoktan beni dinleyerek beni yalnız bırakmıştı. Buzu bileğime havlu ile sardıktan sonra önce bangoları temizledim ardından bulaşıkları yıkadım. Sonrasında ise yerdeki unları , yumurta kabuklarını ve yemek artıklarını temziledim ve 7 kişilik bir kahvaltı hazırladım. Dönüp mutfağa uzaktan baktığımda her şey hallolmuş gibi görünüyordu. Bağladığım saçlarımı açtım koluma sardığım erimiş olan buzun sularını silerek havlunun kuruması için çamaşır teline astım. Ardından Jungkook ve Namjoon'a veda edip bizim kızlarla olan evimize gittim ve kapıyı çalmama kalmadan kapı açılmıştı ve Jisoo acele acele benim eşyalarımı elime tutuşturup merdivenlerden aşağıya sürükledi. 4'ümüz de gelen arabaya binip şirketin yoluna koyulmuştuk. Kızlara olanları anlattıktan sonra hepsi bana geçmiş olsun dileklerini ilettiler ve geri kalan 20 dakikalık yolda uykuya dalmışlardı. Çok yorgun olmam dışında uykumun gelmemesi benim bayağı bir sinirimi bozuyordu. Aynı zamanda çok yorgun olsam bile arabada , otobüste veya uçakta aralıksız uyuyamıyordum , uyuyabildiğim zamanlarda tabi ki. Genelde her 10 dakikada veya 5 dakikada uyanırdım. Şirkete geldiğimizde hepimizin bugün ayrı ayrı dersleri olduğunu söylediler ve hepimize kendi programımızı verdiler. İki ayrı dans ve vokal hocamız vardı. Bir tane de rap hocamız. Menajerimiz bize kişisel programlarımızı vermişti. Haftada en az 8 saat birlikte dans eğitimi alacaktık. Senkronize bir şekilde dans etmeye çok önem verdikleri için dansa ağırlık vereceklerini anlamıştık. Lisa ile benim rap derslerimiz genelde ortaktı. Yaklaşık iki buçuk saatlik bir şirket tanıtımı , yarım da olsa gezisi ve şuanki gruplar ve bizim çıkış yapacağımız grup hakkında bilgilendirmeden sonra saat 10 olmuştu ve programımız başlamıştı. Hepimiz dağılarak kendi derslerimizin olduğu odalara gitmiştik. Hepimizin ilk dersi kişiseldi ve 3.30 saat sürmüştü. Saat öğlen 1.30 olmuştu ve yarım saat yemek aramız vardı. Maskelerimizi takarak en yakın yerdeki restorana gittik. Yemeklerimizi yedikten sonra hızlı adımlarla sıradaki dersimiz olan dans dersimize girdik. Ortak bir eğitim olacağı için dans hocalarımızın 2'si de buradaydı. Önce ayrı ayrı dans ettik ve ardından yeni bir koreografi öğrendik. Lisa ve Rose için kolay olmuştu fakat Jisoo ve ben ezberleme kısmında zorlanmıştık. Sonunda ezberledik ve hep beraber bir kaç dans ettik. Ardından menajerimiz geldiğinde yeni öğrendiğimiz bu dansın yarın videosunun çekileceğini ve çıkış yapacağımızda yeteneklerimiz hakkında insanların bir fikri olması için çıkış tarihimizden kısa bir süre önce paylaşılacağını söyledi. Bir kaç kez daha pratik yaptıktan sonra saat akşam 8.30'a gelmişti. Tam olarak aralıksız 6.30 saattir pratik yapıyorduk ama ben kendi performansımdan memnun değildim. Menajerimiz evimize gidebileceğimizi istediğimizde aşağıdaki danışmana bize bir şöför vermesini veya taksi çağırmasını istersek yardımcı olacaklarını söyledikten sonra gitmişti. Kızlar çıkarken onlara gitmeleri gerektiğini birkaç saate benimde geleceğimi söyledim fakat onlar ikna etmek sandığımdan da zor olmuştu. Önce gidip Starbucks'dan bir kahve aldım. İçtikten sonra biraz ayıldım ve yarın çekilecek olan dansı çalışmaya devam ettim. Aradan bayağı bir zaman geçtikten sonra hareketler benim hatırlamama gerek kalmadan vücudum kendiliğinden şarkıya göre ezberlediği hareketleri gerçekleştiriyordu. Saate baktığımda çok geç olduğunu fark ettim. Eşyalarımı topladım ve girişteki danışmana bir taksi çağırıp çağıramayacağını sorduğumda aldığım cevap ise "Jennie hanım. Saat 1'de anlaşmalı olduğumuz taksi şirketi maalesef kapanıyor. Ben hemen size bir şöför ayarlayabilirim isterseniz." oldu. Yürümek aklıma gelmişti fakat 1 saatte eve gidebilir miydim bilmiyorum. Yolu iyi bilmiyordum ve çok da tehlikeli olabilirdi o yüzden "Lütfen." diyerek teklifini kabul ettiğimde 15 dakika içinde şöför gelmişti ve arabanın hazır olduğunu söylemişti. Şöför bizi ilk gün yeni evimize götüren kişiydi ve arabada yine aynıydı. Tek başıma olduğumdan koskoca arabada arkada tek başıma oturmak istemediğimden şöförün açtığı arka kapıya bakarken , öne oturacağımı söylediğimde hemen kapıyı kapatıp ön kapıyı açmaya yönelecekti ki ben ondan önce davranıp açmıştım ve oturmuştum. Radyodan gelen klasik müzik çok rahatlatıcıydı ve uykum çoktan gelmeye başlamıştı. Gözlerimi açık tutmakta zorlanıyordum. Aynı zamanda öğlenden beri açtım ve bünyem yine zayıf düşmüştü. Kızlara çoktan haber verdiğim için telaş yapmadıklarını biliyordum. Jisoo'ya çıkmadan yolda olduğumu haber vermiştim ve yanıtı 15 dakika sonra gelmişti. Attığı mesajda ise "BTS ve diğer çocuklar ile bangtanın apartmanındayız geldiğinde oraya gel. Yarın pazar günü yani programımız boş sadece akşam üstü bugün öğrendiğimiz dansın çekimi var. O yüzden kaynaşmak adına menajer şirketteki tüm grupların toplanıp yakınlaşmasını istedi." yazıyordu. Normalde olsa çok sevineceğim bir mesajdı fakat inanılmaz yorgundum ve tek yapmak istediğim uyumaktı. Yinede gitmek zorunda hissediyordum. Kaldığım apartmana geldiğimde şöföre bakarak gülümsedim ve eğilerek selam verdim ardından iyi geceler dileyip arabadan indim. Apartmandan girdiğimde zaten anahtarım olmadığı için direkt olarak bangtanın katına çıkmak zorunda kaldım. Kapıyı çaldığımda açan Jungkook'du. "Noona! Hoşgeldin. Bizde seni bekliyorduk. Yorgun görünüyorsun." dedi enerjik başlayan cümlesini yorgun görünen yüzüm yüzünden endişeyle bitirerek. "Biraz uykum var sadece." diyerek gülümsedim ve ayakkabılarımı çıkarıp içeriye girdim. Jungkook önde giderken onu takip ederek herkesin bulunduğu salona gitmiş oldum. Sadece iki kişilik boş bir yer vardı ayaktada sadece ben ve Jungkook kaldığımızdan sanırım ikimiz beraber oturacaktık. Herkesi selamlayarak Jungkook'un yanına oturdum. Ne konuştuklarını algılayamıyordum çünkü beynim kendini kapatmış durumdaydı , sadece uyumak istiyordum. Gözlerim artık dayanamayacak gibiydi. Tek anladığım şey korku filmi izleme kararı almışlardı ki ben çok korkardım. Zaten izlemeyi geç konuşup reddedecek halim yoktu. Film başlarında gözlerim kararmaya başlamıştı ve kendimi karanlığa bırakmıştım.

Yoonie's Story?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin