꧁5꧂

54 3 0
                                    

Saat 5.30'a gelirken eczaneden ilaçlarımı alıp eve geri dönmüştük. Cidden Yoongi'ye ne kadar teşekkür etsem yaptıklarının yanında az kalırdı. İkimiz de arabadan indik ve apartmana doğru yürürken "Tekrardan çok teşekkür ederim. Sen de benim yüzümden hastanelerde uykusuz kaldın." dedim. Kendimi çok borçlu ve yük hissediyordum. Yoongi yine olsa tekrar yapacağını söyleyerek beni eve bırakıp yukarı kattaki evine gitti. Eve girdiğimde kızların hepsi üstüme üşüşmüştü. Hepsini iyi olduğuma ve hastanede yemek verdiklerini önceki halime kıyasla daha iyi hissettiğimi söyledim. Ardından hepimiz yataklarımıza girdik.

Yoongi'ye yük olmuş gibi hissetmemin tek nedeni , benim hayatım boyunca bana bu kadar yardım eden biri hiç olmamıştı. Yanımda olan bana destek çıkan , göz kulak olan biri olmamıştı. Hep istenmeyendim. Annem ve babam , kim olduklarını bilmiyorum çünkü doğduğum gün beni kimsesizler yurduna bıraktılar. Teyzem , amcam , halam , dayım var mı bilmiyorum. Varsalar bile benden haberleri var mı? Hiç sanmıyorum. Küçükken hep dalga geçerlerdi benimle annem babam yok diye. 18 sene kendi başıma yaşadım. Kendi başıma büyüdüm. Söylenen sözler , yapılan eleştiriler , dedikodular yüzündende panik atağım var. Her ay en az bir kere bir şey tetikliyor beni. O yüzden yalnız kalmamam en doğrusuydu. İlkokulda Jisoo ile tanıştım. İlk başta bana herkesin davrandığı gibi kötü davranacağını sandım fakat o tam tersi çok iyi davranmıştı. Hatta çoğu kez ailesi gelip izin alır ve bazı geceler onlarda kalırdım. Ben annelik babalık nedir , nasıl bir şeydir bilmiyorum. Bana gösteren olmadı. Eskiden herkese karşı çok soğuktum ama kızlarla tanışınca benim de bir iyi yanımın olduğunu fark ettim. Bu dünyada beni de sevebilecek insanlar vardı. Hemde benim gibi olmadan. Onların anneleri babaları vardı. Kardeşleri vardı. Benimse kimsem yoktu. Bir gün hepsi her şeyim, yurdum, evim, sığınağım oldular. Aile oldular. Ben 24 senemin toplasan en az 10 senesini Jisoo ve ailesiyle geçirmiştim. Bana annelik babalık yapıp onların yerini almak istemediklerinden abilik , ablalık yapmışlardı. Kimsesiz çocuklar için bir vakıfları vardı. Hep en büyük hayalim anne ve babamla tanışmaktı. Onlarla yüzleşip , onlara beni niye bıraktıklarını sormak istiyorum. O yüzden hep idol olmak istedim. Adımı onlar koymuştu. Jennie'yi değil. Başka bir adım var ama onların koyduğu ismi kullanmak istemedim. Asıl adım Kim Yun. Bunu şirketle paylaşmıştım çünkü kim olduğumu öğrenmelerini istiyorum. Belki bir gün çıka gelirler diye umutlanmadan edemiyorum. Onlara karşı kin dahi tutamıyorum. 24 senede onlardan hem nefret ettim hem de kendi canımı hiçe sayacak kadar çok sevdim. Bir insan görmeden hissetmeden annesini ve babasını özleyebilir miydi , sevebilir miydi bilmiyorum ama ben hem sevmiş hem özlemiştim. Panik atak dışında depresyon teşhisimde var ve eskiden kendimi kestiğim zamanlar da olmuştu. Büyüdükçe saçma gelmeye başlamıştı her şey. Çaresizdim , tek başımaydım. Hareketlerimi sorgulayan , izin alacağım kimse yoktu. Hep istemiştim arkadaşlarım gibi annemden izin almayı onun vermediğinde onunla kavga etmeyi. Bunları düşünürken gözlerimden akan yaşları yeni fark etmiştim. Artık uyumam gerektiğini düşünerek yatağa girdim ve kendimi uykunun kollarına attım.

𑁍𑁍𑁍

Uyandığımda saatin kaç olduğunu kontrol etmek için telefonumu aldım ve saat öğlen 3 olmuştu. Kalkıp önce normalde sabah yaptığım rutinimi ve yüz bakımımı yaptıktan sonra kızlara bakmak için odamdan çıktım. Kızlarda yeni kalktıkları için kahvaltı masası kuruyordular. Gidip yardım etmeye yeltendiğimde hepsi bir ağızdan bağırmaya başladılar. "Yine ne yaptım da bağırıyorsunuz?" diye sordum. "Hastasın sen geç yat." dedi Jisoo. "Yok artık unnie. Ben gayet iyiyim. Sadece çok yorgundum. Önemli bir şeyim olmadığını doktor söyledi zaten." dedim bana bebekmişim gibi davranmaktan vazgeçmesi için. Uzun uğraşlar sonucu onu iyi olduğuma ikna etmiştim. Kahvaltı yaparken zil çalmıştı. En yakın ben oturuyordum ve hemen kapıya koşmaya başladım. Arkadan Jisoo'nun , Jennie koşma hastasın sen diye bağırıyordu ama umursamamıştım. Kapıyı açtığımda Jungkook'u görmeyi beklemiyordum. "Noona! Nasılsın? İyi misin?" diye sordu hemenden açar açmaz kapıyı. "İyiyim Jungkook. Sen nasılsın?" diye sordum ağzım doluyken. Jisoo her şeyi ağzıma dıkmıştı ve bu benim yeni kafama dank etmişti fakat sonuçta Jungkook du. Sorun olacağını düşünmediğimden ve o da cevap vermediğinden konuşmama ağzım dolu bir şekilde "Hayırdır? Ziyaretinizi neye borçluyuz?" devam ettim. "Dün seni öyle ölü gibi baygın görünce çok endişelendik bende gelip kendi gözlerimle iyi olduğunu görmek istedim." dedi gerçekten endişe dolu gözleriyle. Kıyamam ya benim için korkmuş muydu? Gerçekten bu kadar kısa sürede beni bu kadar sevmiş miydi. "Benim bir kardeşim veya ablam yok. Hep istemiştim ablam olmasını. Sen benim olmayan ablam gibisin. Ne bileyim yakın hissediyorum seni kendime." diyerek beni duygulandırmaya devam etti. Gözlerim dolduğunda görmemesi için hemen sarıldım ona. "Merak etme Jungkook-ah. Ablan olarak hep burada olacağım." dedim ve oda bana sarıldığında birkaç laf daha ettik ve o kendi katına çıktı bende sofraya geri döndüm. Birkaç sorgu ve kızma sonucunda şirkete gitme vaktimiz yaklaştığından giyindik ve şirkete gittik. Şirkette önce çekimi yapılacağı dansın pratiğini yaptık ardından çekimi. Günün sonunda ise eğlenme amacıyla şarkı söyleyip dans etmiştik. Ardından eve gitmek için yukarı kata çıkacaktık ki karşımıza çıkış yapacağı kesin olan erkek grubun üyelerinden ikisi çıktı. Dün akşam onlarla tam olarak tanışma fırsatı bulamamıştım. Karşılıklı selamlaştıktan sonra ilk sordukları şey benim nasıl olduğumdu. Ayak üstü kısa bir sohbetten sonra eve gitmek için arabaya bindik ve giderken onlar uyudular ben ise müzik dinledim.

Yoonie's Story?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin