Kai'den...
Jennie'yi görünce çok şaşırmıştım. Ona karşı ilgi duyduğum ortadaydı bence. Ne zaman onu görsem ona bakmadan duramıyordum. İlk performanslarını ödül töreninde izlediğim gün , Jennie'yi ilk gördüğüm günden beri içimdeki bir duygunun tekrar ortaya çıktığını fark ettim. Ondan hoşlandığımdan artık eminim fakat o benden hoşlanıyor mu hiç emin değildim. Öğlen onu gördüğümden beri bana gülümsediği andan beri zaten meşgul olan , hiç çıkmayan aklıma takılmıştı. Onu düşünmekten başka bir şey yapamıyorum. Şu an burada olduğuna inanamıyorum. Jennie konuşmaya başladığında güzel gözlerine bakmaktan kendimi alamadım. Dediklerini de dinlerken hemen dediğini yaptım ve yorganı aniden üstümden attım. Bu hareketim onu gülümsetmişti. Gülümsemesi içimi ısıtırken ayağa kalkmasıyla gitmemesi için dua ederken bulmuştum kendimi. Tam elini kapıya uzatacaktı ki ağrım olmasada acı bir inleme çıktı ağzımdan. Jennie hemen koşarak yanıma geldi. "İyi misin?" diye sordu telaşla. Tatlılığa bak ya , bu kadar telaş yaptırdığım için biraz kendime kızsam da bu tatlılığı görmeye değmişti. "İyiyim merak etme. Sadece hareket edince vücudumdaki kaslar ağrıyor. Zahmet olmazsa dolaptan tişört sen getirebilir misin kalkamıyorum." diye sorduğumda tabii diyerek hemen kalktı ve dolaba yönelde. Tişörtlerimin yerini söylediğimde bana bir tane getirdi. "Madem hareket edemiyorsun sanırım çorbayı da yalnız içemeyeceksin. İstersen yardım edebilirim." diye bir seçenek sununca hemen kafamı salladım. Neden küçük bir çocuk gibi davrandığımı bilmiyorum. Tepsideki çorba tabağını eline aldı ve kaşığı doldurup ağzıma doğru uzattığında ağzımı açtım ve beni yedirmesine izin verdim. Canım hiçbir şey çekmiyordu ama şu an Jennie'nin beni yedirmesine izin veriyorum. Baekhyun bunu yapmaya çalıştığında zorla tekme atarak odamdan atmıştım. Jennie cidden benim ayarlarımla oynuyordu. Sessizlik içerisinde Jennie beni yedirme işlemini bitirince , "Artık bende seni rahat bırakayım da üstünü değişip dinlenebilesin." dediğinde yüzüm düşse de ona belli etmemeye çalışarak teşekkür ettim. Tam aklına bir şey gelmiş gibi geri bana doğru yürüyüp elini alnıma koydu ve "Ateşin de düşüyor biraz uyuyunca düzelirsin. Kendini iyi hissetmezsen lütfen doktor çağırmalarına izin ver." dedi. Tamam sen iste yeter dedim fısıltıyla. "Efendim? Bir şey mi dedin?" diye soran Jennie ile pot kırmamış olmamı diledim. "Teşekkür ederim dedim." diyerek durumu idare etmeye çalıştım. "Hiç sorun değil. Kim olsa aynısını yapardı. Tekrardan geçmiş olsun." diyerek arkasını döndü ve elindeki tepsiyle dışarı çıktı.
Şimdi anlamadığım bir şey vardı. Öğlen benim kötü olduğumu görüp çorba yapıp bana mı getirmişti. Yoksa herkese yapıp Baekhyun hyung ı görmeye mi geldi. Yine kafamın içinde başrolü ve sebebi Jennie olan düşünceler dolaşmaya başlamıştı. En iyisi yatıp uyumak. Haftaya yine ödül töreni var ve pratiklere katılmam için iyileşmem gerek ve sanırım ilacım biraz önce beni iyileştirip kapıdan çıkıp gitmişti. Kendimi daha iyi hissediyordum. Jennie'nin bana getirdiği tişörtümü değişip yorganı da üzerime örtmemeye özen göstererek uyumaya çalıştım.
Jennie'den...
Kai'nin odasından çıktığımda mutfağa yöneldim. Girdiğimde daha masadan yeni kalkıyordular. Baekhyun elimdeki boş tabağı gördükten sonra kaş göz işareti yaparak sırıtmaya başladı. "Neden sırıtıyorsun sapık gibi." diye sordum bakışına gülmemek için. Küçüklükten beri hiç beceremiyordu böyle şeyleri. "Yine mi yapamadım? Niye olmuyor ya. Sen yapsan wow çok cool derler. Ben yapınca orangutana benziyorum , pardon sapığa." diye isyan etti. O sırada telefonum çaldı. Arayana baktığımda Yoongi'ydi. Yoongi beni neden arasın ki. Önemli bir şey olmasa aramazdı. Özellikle de bu saatte. Saat 9'a geliyordu. Bir programları yoktu ve şu an uyuyor olması gerekiyordu. Baekhyun yüzümdeki ifadeyi görünce kötü bir şey olup olmadığını sordu. "Bilmiyorum. Olmuş gibi hissediyorum." diye cevap verdim endişeli sesimle. Salonun terasına çıkarak aramayı cevaplandırdım. Yoongi'nin konuşmasına izin vermeden "Kötü bir şey mi oldu?" diye sorduğumda Yoongi'nin derin bir nefes verdiğini duydum karşılık olarak. "Olmuş." dedim o derin nefesi vermesinin sebebinin kötü bir şey olduğunu içten içe bildiğimden. "Önce sakin ol tamam mı?" dedi sakin sesiyle. "Yoongi uzatmadan söyle lütfen. Direkt söyle alıştırma falan yapma." dedim telaş ve endişe dolu sesimle. "Jisoo ve Jin önden hastaneye gitmek için yola çıktılar." çabucak anlatması için bölmedim ve devam etmesini bekledim. "Jisoo'nun annesi ve babası iş yemeğinden dönerken trafik kazası yapmış." dedi. "Lütfen durumları iyi de. Jisoo mahvolmuştur. Onun yanında olmam gerek Yoongi. Hangi hastanedeler?" diye sorduğumda "Durumlarını arabada konuşuruz seni almaya geliyorum. Sanırım EXO'nun yurdundasın." "Evet. Lisa evde yalnız şimdi ve ben bunu Rose'ye nasıl söyleyeceğim. Yarım saat sonra bitecek provaları." diye söyledim çaresizce Lisa'nın da şu an çok üzgün olduğunu bilerek. Arabaya bindiği ve yola çıktığı belli olan arabadan gelen ses eşliğinde "Lisa'yı merak etme Taehyung yanında." Neyseki yalnız değildi. Tam o sırada Rose'nin bana seslendiğini duydum. Gözlerimden yaşlar aktığını fark etmeden arkamı döndüğümde Rose endişelenerek yanıma geldi. "Rose geldi. Kapatıyorum ona anlatmam lazım." dedim ağladığımı belli etmemeye çalışarak. Çektiğim burnumdan bunu anlamış olacak ki "Ağlama. Geliyorum 10 dakika sonra oradayım." dedi. Sanki görecekmiş gibi kafamı sallayıp aramayı sonlandırdım. Rosenin ellerinden tutup hemen yanımızda olan koltuklara oturdum. O da oturduktan sonra "Öncelikle sakin ol tamam mı? Daha ne olacak bilmiyoruz durumları ne bilmiyorum. Jisoo'nun annesi ve babası kaza yapmış hastanedelermiş. Jisoo ve Jin önden gitmiş Yoongi'de beni almaya geliyor. Sen biraz daha burda kal şöförü ara ve eve git ben size haber veririm." diye her şeyi bir anda söylediğimde Rose'de ağlamaya başladı ve "İyiler mi değiller mi bilmiyorlar mı yani?" diye sordu Rose benimde merak ettiğim soruyu sorarak. "Büyük ihtimalle biliyorlar ama Yoongi bana söylemiyor. Gelince yüz yüze söyleyecekmiş. Ben size haber vereceğim." dediğimde kafasını salladı ve ardından gözyaşlarımızı silip salona herkesin olduğu yere gittik. Yüzümüzün düşüklüğünden bir şey olduğu anlaşılıyordu fakat bizimle yakın olmadıklarından sorma cesareti gösteremiyordular. Baekhyun geldiğimizi görünce hemen geldi ve sordu. Anlattığımda herkes geçmiş olsun dileklerini iletti. Teşekkür ettiğimizde zil çaldı ve tam o anda Kai'nin odasının kapısı da açılmıştı. Kafamı Kai'nin odasının olduğu tarafa çevirdiğimde Kai ile göz göze gelmiştik fakat gülümseyecek halim yoktu. Yoongi'nin geldiğini bilerek kapıyı açmaya gidecektim ki Baekhyun beni durdurarak açtı. Biliyordum Yoongi'ye baktığım an ağlamaya başlayacaktım. Kızlar dışında yanında ağlayabildiğim veya kendimi tutmama gerek olmadığını düşündüğüm kişi Yoongi'ydi. Neden bilmiyorum güçsüz görünmekten korksam da Yoongi ile beraberken sanki kızlar yanımdaymış gibi rahattım. Belkide şimdiye kadar her başım sıkıştığında yanımda olduğundan. Ne zaman birine ihtiyacım olsa karşıma çıktığı için de olabilir. "Jennie ve Rose içeride mi?" diye soran sesin sahibinin Yoongi olduğundan emindim. Rose ile kalkıp herkesle vedalaşmamızı genel olarak yaptık ve kapıya doğru önde Rose arkada ben yürüyorduk. Rose önden çıkınca kapıdan gelen şöförün arabasına doğru yürüdü ben kafamı kaldırıp bakamıyordum Yoongi'ye , ağlamak istemiyordum. Yine de kaldırdım ve göz göze geldiğim an gözlerinde daha önce şahit olmadığım duygu ile durumun beklediğimden daha ciddi olduğunu anladım ve gözlerimden yaşların akmasını engelleyemedim. Yanına gittiğimde direkt bana sarıldı bende direkt kollarımı boynuna doladım. "Şşş ağlama." dedi beni sakinleştiren sesiyle. Ayrıldığımızda arkamı dönmeden Baekhyun'a bay bay dedim ve önde ben Yoongi arkada arabaya doğru ilerledik. Arabaya bindiğimizde hemen durumlarını sordum. Yoongi arabayı çalıştırarak yola çıktığında "Babasının durumu iyi şu anda. Kolu kırılmış sadece. İç organlarında bir sorun yok." deyip konuşmasını durdurdu. Jisoo'nun annesinin durumu kötüydü eminim yoksa duraksamazdı. "Annesi ameliyatta kaburgasında kırıklar var ve iç kanaması varmış bazı organlarındada ezilme varmış durumu kritik ve hayati riski varmış. Ameliyattan çıkınca her şey daha net olur. Lütfen Jisoo zaten ağlıyor her şeyi kötü düşünüyor. Seni de böyle görürse kimse toplayamaz onu. Güçlü olman lazım ki Jisoo da senden güç alabilsin. Kötü düşünme. İyileşecekler." dediğinde ona hak verip kafamı salladım ve gözyaşlarımı sildim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yoonie's Story?
FanfictionKüçükken ailesi tarafından terk edilen ve psikolojik sıkıntıları olan Jennie'nin hayallerini gerçekleştirip ilk kez aşkla tanıştığı, ilk kez aşk acısı çektiği hikayesini anlatıyor.