Bölüm şarkısı: Onur Can Özcan/Hırka
Ƹ̵̡Ӝ̵̨̄Ʒ
Sabah ablamın odama gelip perdeleri çekmesiyle uyandım. Perdelerin çekilmesiyle güneş ışınları yavaş yavaş odama sızmıştı.
Ablam kahvaltının hazır olduğunu söyleyip gitti. Uyanmıştım ama hiç kalkmak istemiyordum. Sıcacık ve güvenli yatağımdan kalkıp da tekrar insanlar arasına karışmak istemiyordum. Eğer tekrar insanlarla iletişime geçersem yine güvenirdim ki ben onlara. Yine beni kırmalarına izin verirdim ki.
Sağa dönüp pencereden dışarı baktım. Odada fazla kalmış olmalıyım ki ablam tekrar odaya geldi.
"Levla hadi ama seni bekliyorum. Bak hala yataktan kalkmamış. Hadi kalk hazırlan biliyorsun bugün çok işimiz var."
Yavaş bir şekilde üstüme örttüğüm örtüyü kenara itip kalktım. Bugün yeni okulum için üniforma almaya gidicektik.
Korkuyordum. Çünkü yeni okul demek aynı zamanda yeni insanlar demekti. Ve o insanların hepsi de benim için kapalı bir kutuydu. Kutunun içinde ne olduğunu hiçbir zaman bilemezdin ki. Yeni insanlar demek bilinmezlikti benim için ve ben bilinmezliklerden çok korkardım. Kim korkmazdı ki.-------------
Kulağıma ulaşan şarkının melodisi ile dışarda koşuşturan insanlara baktım. Dışardan bakıldığında tek dertleri bir an önce girmek istedikleri yere varmak gibi görünüyordu. Kim bilir belki kimisi sevdiği insanı son kez görmek için koşuyordur belki arkadaşı ile olan buluşmasına geç kalmıştır belki de tek geçim kaynağı olan işine yetişmek için koşuyordur. Kim bilir belki de geç kalmışlıklarına koşuyorlardır.
Arabanın durması ile kulaklığımı kulağımdan çıkardım. Ablam da o esnada eşyalarını alıp inmeye hazırlanıyordu. Kulaklığımı çantama attıktan sonra çantamı da alıp arabadan indim. Benden sonra ablamda indi ve ilerlemeye başladı. Bende onun gittiği yöne doğru onu takip ettim. Bir süre sonra okul üniformalarının satıldığı bir mağazanın önünde durdu.
Ablam önde ben arkada mağazaya girdik. Satış görevlisi yanımıza geldiğinde kaç beden giydiğimi söyledim. Görevli benim bedenim olan üniformaları getirmek için yanımızdan ayrıldığında sağ tarafımda duran ablama baktım. Benim ona baktığımı görünce dudaklarında minik bir gülümseme peyda oldu. Sahte bir gülümsemeydi. Endişe dolu.
Ve içinde korku kırıntıları barındıran bir gülümseme. Haklıydı aslında. Korkmakta da endişelenmekte de...
Bir kaç ay önceki halimi göz önüne alırsak ne yapacağımı kestiremiyordu. Gerçi ben de ne yaptığımı pek de biliyor değildim. O sırada yanımıza gelen görevli ile ona odaklandım. Üniformaları bana verip denemem için bana boş bir kabin gösterdi. Kabine girip elimdeki üniformaları denedim. Bana tam olduklarını görünce tekrar kendi kıyafetlerimi giyip kabinden çıktım.
Üniformaların parasını ödeyip mağazadan ayrıldık.
Birkaç mağazaya daha uğrayıp yemek yedikten sonra arabayı park ettiğimiz yere geri dönmeye karar verdik.
Arabaya vardığımızda hafiften yağmur çiselemeye başlamıştı.
Arabaya bindiğimizde kulaklığımı takıp tekrar müzik dinlemeye başladım. Bir süre sonra yağmurun şidditi daha da arttı.
Ne çok severdim yağmuru eskiden. Çok çabuk hasta olan biri olmama rağmen her yağmur yağdığında dışarı çıkıp sırıl sıklam olan kadar yağmurda ıslanırdım. Yağmuru severdim çünkü ağladında gözyaşlarını başkası görmesin diye saklardı senin için. Kimse anlamazdı yağmurda ağladığını. Özgürdün yağmur yağdığında.
Sonra yanaklarımdaki ıslaklığı fark ettim. Ağlıyordum.
Ağlamamalıydım çünkü şu an gözyaşlarımı saklayacak kimsem yoktu.
O'na bir gün yağmurdan da nefret etmekten çok korktuğumu söylemiştim. Bana böyle bir şeyin olmayacağını söylemişti. Ama söylediği her şey gibi bu da bir yalandı.
Yalan olmasaydı şu anda yağmurdan nefret eder miydim?------------
Seviliyorsunuz😍😍