Sabah okula geç kaldığım için hızla evden çıkmıştım bu yüzden günüm başlar başlamaz bir atraksiyon yaşamıştım.
Otobüsü kaçırmış, telefonumu düşürmüş, kahvemi dökmüş, derse gecikmiş ve ders notlarımı kaybetmiştim.
Şimdi sırada ne var? Araba kazası mı geçireceğim? Tanrı korusun!
Aslında sabahtan beri olan tüm olaylar bana iyi gelmişti. Sanki uzun zamandan sonra ilk defa kanımın damarlarımda aktığını hissetmiştim. Bu güzel bir duygu.
Son dersime girerken huysuzlanıyordum fakat bugün şans ilk kez yüzüme gülmüş ve Profesör dersi erken bitirmişti. O anın heyecanıyla yüzümde kocaman bir gülümseme oluşmuştu.
Genelde aynı kişilerle aynı derse girerim ve beni genelde depresif görürler. Bu yüzden bugün böyle enerjik olmama hepsi şaşkındı.
Kitaplarımı elime alıp amfiden çıktıktan sonra hızla dolabıma gittim ve kitaplarımı dolaba yerleştirip ellerimi yıkamak için tuvalete girdim. Malum okul çok pis.
Tuvalette 3 kız vardı zaten onlarda bir gruplardı ve ben onları tanıyordum bu yüzden sorun etmeden onlara gülümseyip elimi yıkamaya başladım.
"Duydunuz mu Lucas sevgilisinden ayrılmış."
"Tanrım sadece o da değil! Geçen gün 2 çift daha ayrıldı."
"Hayır öyle değil. Duyduğuma göre kız onu aldatmış hem de onun gözü önünde."
"Evet bende öyle duydum."
"Tanrım çok kötü!"
"Neyse bizi ilgilendirmez. Hadi bir kafeye gidelim!"
Sessiz konuşmalarına rağmen duyduğum şeylerle çeşmeyi kapattım ve akan su gibi içimden akıp gıden o tuhaf hissin geçmesini bekledim.
Ellerimi kurularken tek düşündüğüm kızın neden böyle bir şey yaptığıydı.
Bu benim için iyi olabilirdi fakat ben onun mutlu olmasını istiyordum ve o sevgilisiyle mutluydu.
Tuvalete girerken dik olan sırtım şimdi kambur, heyecanla açık gözlerim şimdi hüzünlüydü. Bir anda insanın ruh hali değişebiliyordu.
Onun yanına gitmek istiyordum fakat ben onun hiçbir şeyiyim...
Ona sarılmak isterdim ama o benden tiksiniyor...
Şimdi düşününce daha mantıklı geliyor. Benim gibi bir kızdan kim tiksinmezki.
Ailesi hakkında yalan söyleyen, durmadan depresif davranan ve birini sevdiği için anında öpen bir kız... Evet insanların gördüğü bu.
Tanrım içimde bir aşk kitabı yazmalıydım fakat ben içimde bir psikoloji kitabı yazıyorum. Sanırım Lucas'ın yanına gitmeliyim. Sonucu ne olursa olsun o iyi olacaksa sorun değil.
Adım gibi bildiğin o yere doğru hızla adımlamaya başladığımda tek isteğim onun da orada olmasıydı. Umarım yanılmıyorumdur.
Üniversite şehrin biraz dış kesimlerinde, denize yakın bir yerde olduğu için buralarda çok güzel manzaralı yerler var. Lucas'ta o yerlerden birine sık sık gidiyor. Umarım şimdi de oradadır.
Havanın soğuğu beni üşütmeye başladığında ellerimi ince ceketimin içine soktum ve adımlarımı daha da hızlandırdım. Keşke güneşe kanmasaydım.
Hafif engebeli ve çimenlik alana geldiğimde kafamı kaldırdım ve onu aramaya başladım. Buranın biraz ilerisinde olmalıydı.
Adımlarımı daha da ilerlettiğinde küçük uçurumun en uç kısmında ayaklarını sarkıtarak oturduğunu gördüm. Oradan düşse bile en fazla bileğini incitebileceğini bildiğim için sorun etmedim çünkü en fazla benim boyum kadar yüksekti.
İlerideki manzaraya baktıktan sonra yanaklarımı okşayan rüzgar daha da anlamlı gelmeye başlamıştı. Sanki rüzgar insanların zor zaman arkadaşıymış gibiydi. Filmlerde bile bu böyle. Eğer ana karakter kötü hissediyorsa saçlarını uçuran bir rüzgar olurdu. Kitaplarda ise bu "yanaklatımı öpüyordu" şeklinde yazılırdı. Sanırım biz rüzgarı farkedemeyecek kadar bencil varlıklarız.
Usulca Lucas'ın yanına yaklaştığımda benim geldiğimi çoktan anladığını farkettim. Belkide geleceğimi bildiği için buraya gelmişti.
Ellerini önünde birleştirmiş denize doğru bakıyordu. Bulutlu fakat parlak bir kış günündeymişiz gibi hissediyordum başta... Şimdi ise asla güneş göremeyeceğiz diye umutsuzluğa kapılmışız gibi bir his vardı etrafta.
Yavaşça yanına oturup onun gibi ayaklarımı aşağı sarkıttığımda içli bir nefes aldığını duydum. Sıkıntıları hafifletmesede insanı birkaç saniyeliğine rahatlatırdı sıkıntılı durumlarda iç çekmek.
"Neyin var?"
"Cevabını bildiğin soruları neden soruyorsun?"
Dudağımı ısırarak önüme döndüğümde haklı olduğunu düşündüm.
"İyi olacaksın."
"Nereden biliyorsun?"
"Bilmiyorum... Sadece hissediyorum. Sen hissetmiyor musun?"
Bu sefer ben denizi izlerken o bana döndürmüştü bakışkarını.
"Nasıl hissetmeliyim?"
"O kadar dibe batmışsınki yukarı çıkmaktan başka çaren yokmuş gibi ve senin kaderinde ilerlemek yazılıymış gibi hissetmelisin."
"Peki neden denizin daha karanlık sularını görüyorum?"
"O deniz değil Lucas... O cehennem... Kendini kaybedersen gideceğin cehennem."
Sessizce ben de bakışlarımı ona çevirdiğimde rüzgar yavaşlamış sadece saçlarımı hafifçe dalgalandırmaya başlamıştı. Yanağımda rüzgarın ılıklığını hissederken istemsizce sürekli gözlerimi açıp kapatıyordum.
Yanağımda rüzgar dışında bir sıcaklık daha hissettiğimde bu sadece yanağımla kalmayıp kalbimi de ısıtmıştı. Elini yanağıma koymuştu.
"İyi olmamı sağlayabilir misin? Nasıl yapacağımı bilmiyorum."
•㊙㊙㊙㊙㊙•
18 Mart olduğu için tüm milletçe başımız sağ olsun. O gün bizim için canını vermiş olan tüm askerleri minnet ve saygı ile anıyoruz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Felony ぉ °luqi°
Fanfiction"Sen en ağır suçsun Yukhei çünkü seni öpmek tüm dünyanın beni öldürmek istemesine neden oldu. Senden nefret edemiyorum çünkü seni seviyorum ama bilmelisin ki ben bu dünyada sevdiklerine en az değer veren kişi olabilirim." "O halde senin kalbini kırs...