"Baba ne kadar sağlamsa kızı o kadar dik durur, baba ne kadar gülerse kızı o kadar hayat saçar, baba ne kadar hayattaysa kızı o kadar yaşar..."
Garip yollara girdik çıktık. Artık evimden iyice uzaklaşmıştık. Korkmaya başlıyordum. Bir yere gideceğim zaman hep babamla giderdim. Acaba Ali beni kaçırıyor muydu? Ona güvenmekle hata mı etmiştim? O benim dostum değil miydi? Evet, dostumdu. E o zaman niçin korkuyordum? Aman zaten hep 'Dostum!' dediklerimizden olmuyor muydu? Bu düşünce beni yatıştırmamış, aksine daha da korkutmuştu. Ali ise düşüncelerimi okumuş gibi "İşte burası! Evsizlerin evine hoş geldin!" Başımı kaldırdığımda bir de ne göreyim! 'DİKKAT!BELEDİYE ÇÖPLÜĞÜ GİRİLMEZ!'
"Ali, ama burası..." Ali beni tek eliyle susturdu. "Biliyorum. Evinden sonra burası pek konforlu değil ama ne yapayım? Seni öylece bırakamazdım."
ALİ'NİN DİLİNDEN:
Evet sanırım Dicle'yi yine kandırmış oldum. Ama bu sefer kandırılan tek o değildi. Bu sefer ben de kendi kendimi kandırmıştım. Ondan artık - hele de bu son anlattıklarından sonra - ayrılamazdım. Her ne kadar o beni bir kardeş olarak görse bile ben yine ona ağabeylik yapmaya hazırdım. Ama yine bir ağabeyden fazla sevecektim onu. O beni arkadan bıçaklayan olarak görse bile, ki ben bunu ona yaptım tamamen haklı olsa bile, ben aynı hatayı bir kere daha yapamazdım. Buna ne ben ne de benim vicdanım izin verirdi. Artık o bana bağlıydı ben de ona. Ama böyle olunca da hata yapıyordum. Olsun o benim yanımda olsun da...
Ali' ye minnettardım. Ama sanki bunun altında gizli bir şey varmış gibi hissediyordum. Ama üstünde fazla durmadım. Ali' yi es geçerken şöyle düşünüyordum:"Baba ne kadar sağlamsa kızı o kadar dik durur, baba ne kadar gülerse kızı o kadar hayat saçar, baba ne kadar hayattaysa kızı o kadar yaşar..."
Ama o sırada beni yıkan o sözü duydum: "52. savunma! Herkes yerlerini alsın!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DİCLE VE FIRAT(TAMAMLANDI)
ChickLitACABA DİCLE'NİN DİCLE NEHRİ GİBİ AKAN GÖZYAŞLARINI FIRAT DİNDİREBİLECEK MİYDİ?