"Annemi özlemek mi? Gölgesini görsem sarılırım..."
"Ama bu sende o kitabın ne aradığını açıklamıyor. Yoksa... Yoksa babana bir şey mi oldu?" Bu olanları artık ona anlatamazdım. Ve kim olduğunu bilmiyordum. "Artık soru sorma sırası bana gelse diyorum?"
Eliyle beni işaret etti "A pardon. Söz hakkı senin."
"Babamı nereden tanıyorsun?"
"Aslında Dicle, ben bütün ailenizi tanıyorum." Bunu duymak korkmama yetmişti. Nereden tanıyordu annemi, beni ve daha da önemlisi babamı?
Suskunluğumu fırsat bilip konuşmaya devam etti Fırat. "Aslında biz ailecek yani babam Selim ve ben sizinle yaşıyorduk. Yani baban çok iyi bir insan olduğu için en yakın arkadaşını - yani babamı ve onun ailesini - eve almıştı. Yani senin doğumuna kadar her şeyi biliyorum. Zaten aramızda pek bir yaş farkı yok sadece senden bir yaş büyüğüm o kadar. Neyse, benim annem rahmetli olmuştu beni doğururken" durdu. Duygulandığını hissedebiliyordum. Tam anlatmasına gerek olmadığını söyleyecektim ki devam etti "Ve ölüm yıl dönümünde yani doğum günümde rahmetli babam benim büyüdüğüme kanaat getirdiği için ve sen de benden ayrılamadığın için..." Bunu söylerken bana göz kırptı. Yüzüm yanıyordu ve hiç hayra alamet değildi. "... birlikte gittik ve ben ağlamaya başladım. Her zamanki gibi beni fark etmemişti babam ve her zamanki gibi sen yanımdaydın Dicle Can Acar! Aysel Teyze'ye seslendin ama o sana sinirle geliyordu... Ve sen benim ağladığımı söyleyince o da babam gibi umursamadı ve seni yere attı. O yüzden o dikişin var..."
İstemsizce elim koluma gitti. Ama annemin ne olduğunu öğrenmiştim. Yeni müttefikim Fırat'tı. "Anneni özledin mi?" dedim. "Annemi özlemek mi? Gölgesini görsem sarılırım..." diye yanıtladı beni. "İşte ben de aynısını babam için hissediyorum" dedim. O da "Nasıl yani?" dedi. Başladım anlatmaya...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DİCLE VE FIRAT(TAMAMLANDI)
Chick-LitACABA DİCLE'NİN DİCLE NEHRİ GİBİ AKAN GÖZYAŞLARINI FIRAT DİNDİREBİLECEK MİYDİ?