"Ağladıysan, ağlamak istiyorsan ve buna sebep bensem. Akan her damla gözyaşın için senden özür diliyorum..."
Sabah uyandığımda etrafta kimseyi bulamadım. Geç kalkmış olmalıydım. Kolay mı gece geç yatmıştım. Bir an gözlerim Fırat'ı aradı. Ama sonra dün geceki konuşmalar aklıma gelince bundan kendimi - biraz zor olsa da - vazgeçirdim. Etrafa bakındım. Etraf ne kadar kirliydi böyle? E normal burası bir belediye çöplüğü diyeceksiniz ama burayı öyle güzel dekore etmişlerdi ki bir ev hissi uyandırmıştı bende... İçimden "Çok alışma. Gideceksin zaten." desem de etrafı toplamaya başlamıştım. Neredeyse çöplüğün sonlarına doğru gelmiştim. Zaten küçük bir çöplüktü. Düzeltmeye devam ederken elime bir peluş ayı ilişti. Dikkatimi çok çekmişti. Elimde evirip çeviriyor bir yandan şarkı mırıldanıyordum.
"Ne güzelmiş sesin prenses!" Bu ses... Hayır Fırat... "Teşekkürler!" Sesim nefretle çıkmıştı. Bunu Fırat da fark etmişti ki kolumu tuttu. Kolumu geri çektim. "Bak Dicle, senle konuşmalıyız."
"Benim seninle konuşacak hiç bir şeyim yok anladın mı? Zaten gideceğim buradan!"
"Birincisi ben seni buradan yollamam. İkincisi de kalmak istediğin buradan çok belli oluyor."
Merak etmiştim. Evet, insanın başına ne gelirse meraktan gelirmiş ama bunu ben yaşamadan öğrenemeyecektim herhalde. "Çöplüğü toplaman için bu kadar uğraşman ve o güzel sesinle şarkılar mırıldanman...Bence çok anaç bir davranış."
Utançla başımı öne eğdim. "Konuşman bittiyse gidip biraz daha ağlamaya... yani şey düzeltmeye gidebilir miyim?"
Ve o içimi eriten cümleyi kurdu: "Ağladıysan, ağlamak istiyorsan ve buna sebep bensem. Akan her damla gözyaşın için senden özür diliyorum..."
"Ben artık... gitsem diyorum."
"Cevabımı almadan mı?"
"Zaten suçlu olan bendim farkındaysan... Hayatına dahil etmen gerekmezdi beni. Zaten baksana babanın ölümünden ve sokakta yaşamanın sorumlusu bizleriz."
Fırat'ın kaşları çatıldı. "Dicle,öyle deme..."
"Ben demedim. Sen bunu, bizzat kendi ağzınla söyledin Fırat ARSLAN!"
Fırat "Hatırlıyorsun. İyi ama nasıl?"
"Bunun bir önemi yok."
Ayağa kalktım gidecekken "Gidiyor musun?"
Umursamadan yürümeye devam ettim. "Sen benim kaderimsin. İster yar ol, ister yara. Lütfun da başım üstüne, kahrın da."
Durdum. Gözlerimden bir damla yaş süzüldü. Allah'ım bu bir çıkma teklifi miydi?
Fırat beni kendine döndürdü. "Ben ... ben ne diyeceğimi bilemiyorum."
"Sana her şeyi anlatacağım. Yeter ki yanıma otur!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DİCLE VE FIRAT(TAMAMLANDI)
ChickLitACABA DİCLE'NİN DİCLE NEHRİ GİBİ AKAN GÖZYAŞLARINI FIRAT DİNDİREBİLECEK MİYDİ?