"Geceler uyumak için değil seni özlemek için var gibi baba. "
"Sanırım, bu inanman için yeterli bir sebep. Değil mi Dicle Can Acar?" Durgunluğumu fırsat bilip konuşmaya devam etti Fırat "Hadi, hava soğudu. Akşam Oldu. Gel yemek yiyelim. Sonra da uyuma vakti gelecek. Kaya - yani kötü yerine vurduğun çocuk - nöbetçi bugün. Merak etme yani sana bir şey olmaz prenses."
"Ben prenses değilim."
"Evet prenses değilsin. SEN BENİM PRENSESİMSİN." Bunu duyunca sinirlenen bedenimin yumuşadığını hissettim. Ama taviz veremezdim. "Sağ ol almayayım."
"Zaten yüzün de aynı şeyleri söylüyor." Kızardığımı o zaman anladım. Lanet olsun.
"Yok, güneş çarptı da." Gülümsedi. Ve kahkahalar eşliğinde aynı şu cümleyi kurdu "Güneş battı bile."
"Hadi ya!"
"Kızarınca çok tatlı oluyorsun."
Olayı kısa kesmek için "Gidelim mi? İnsanlar merakla bizi bekliyordur."
"A tabii..." Bir yandan da eli ensesindeydi. Keşke onun yüzüne sorabilseydim nasıl bu kadar tatlı olabildiğini. İçimden "Kızım, sakın tutulma. Zaten gitmeyecek misin?"
Yanlarına gittiğimizde kız direk soruya geçti "O muymuş, o muymuş?" Küçük çocuk beni anlıyordu ki "Selin Abla bir sakin olur musun? Belli ki o kız..."
Fırat beni sırayla herkesle tanıştırdı. Kötü yerine vurduğum çocuğun adı Kaya, küçük çocuğun adı Deniz imiş. Zaten diğerlerini tanımış kadar olmuştum. Yemek yedikten sonra uyumaya çalıştım ama uyuyamıyordum. Aklımda şu cümleler takılıyordu. "Geceler uyumak için değil seni özlemek için var gibi baba. "
Sonunda Fırat ile arkaya giderken gördüğüm çatıya gitmeye karar verdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DİCLE VE FIRAT(TAMAMLANDI)
Chick-LitACABA DİCLE'NİN DİCLE NEHRİ GİBİ AKAN GÖZYAŞLARINI FIRAT DİNDİREBİLECEK MİYDİ?