1. Bölüm ~Ortaklık~

7.8K 237 32
                                    

"Lal hanım uyanın artık öğlen oldu! Murat beyler sizi salonda bekliyorlar." dedi şefkatli ama bana kızdığını belli eden bir sesle Fadime teyze.

"Tamam Fadiş, kalkıyorum." dedim uykulu sesimle yataktan doğrulup. Odamdaki ebeveyn banyosuna gidip duş aldım ve ne giyeceğime karar vermek için giyinme odama geçtim. Bugün babamla birlikte iş yerine gideceğim. Yani çok spor olmasın. Ama babasının işyerinde oyun oynamaya gelen küçük çocuk gibi de olmamalı. Sen Lal Aksoy'sun kimse senin hakkında böyle düşünemez zaten! Doğru. Yine iç sesimle konuşuyorum, deliriyorum galiba.

Siyah dar kot, siyah kazak, siyah topuklu bot ve siyah kaban! Siyahın içinde kendimi çok iyi hissediyorum, hem asil bir renk siyah

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Siyah dar kot, siyah kazak, siyah topuklu bot ve siyah kaban! Siyahın içinde kendimi çok iyi hissediyorum, hem asil bir renk siyah. Bana da yakışıyor! Evet. Siyah kol çantamı koluma asıp gözlüğümü de içine atıp aşağı indim.

Babam Cumartesi olduğu için beni beklemişti. Hafta içi bu kadar geciksem hayatta beklemezdi. Yine yemek masasında, tabletini eline almış büyük ihtimalle işle ilgili maillere falan bakıyordu. Yanağına bir öpücük kondurdum ve karşısına geçtim.

"Murat Aksoy. Yine her zamanki gibi yemek masasında bile işleri ile uğraşıyor." dedim sitem eder gibi, ama şaka yaptığımın farkındaydı.

Elinden tableti bırakıp bana bakarak: "Lal. Saatin kaç olduğundan haberin var mı kızım?" dedi.

Kolumdaki saate bakıp: "13.47." dedim umursamaz bir tavırla.

"Sen nasıl avukat olacaksın Lal? Bu kadar disiplinsiz bir avukatı kim neden istesin kızım?" dedi alaycı bir şekilde.

"Bir düşüneyim. Murat Aksoy'a avukatlık yapabilirim. Kızı olduğum için bana ayrıcalık gösterebilir." dedim gülerek. Babam çok disiplinliydi, hatırladığım kadarıyla annem de öyleydi. Açıkçası bana saçma geliyor. Neden bu kadar kasayım ki? Ben bunları düşünürken yeni geldiğini düşündüğüm bir yardımcı boş bir fincan getirdi ve içine çay doldurmaya başladı. Çay mı?!

"Canım ben sabahları çay içmem. Bunu sana söylemiş olmaları lazımdı." dedim kibar olmaya çalışarak. Ardından

Fadiş'in sesini duydum, "Ben kahvenizi getirdim. Siz onun kusuruna bakmayın Lal hanım." dedi Fadiş elinde Türk kahvemle.

"Sorun yok Fadiş." dedim Fadiş'in elinden kahve fincanını alarak.

"Ben çok özür dilerim Lal hanım. Aklımdan çıkmış." dedi yeni geldiğini tahmin ettiğim yardımcı.

Kafamı "sorun yok" anlamında salladım ve kahvemden bir yudum alıp kahvaltımı etmeye başladım. Kahvaltım bittikten sonra babam çıkmak için ayağa kalktı, kahvemden son bir yudum alıp hızlıca koluna girdim.

Yine her zaman olduğu gibi takım elbise giymiş, kol düğmelerini takmış ve hafif griye kaçan saçlarını sağ tarafa doğru taramış. Karizmanın öz evladı mısın be adam! Benim havalılığım kesin sana çekmiş.

Şöför kapımı açtı, ona teşekkür edip babamın arabasına bindim. Yaklaşık yarım saat sonra araba durduğunda vardığımızı anlayıp aşağıya indim ve tekrar babamın koluna girip kocaman binaya doğru yürümeye başladım. Burası otel değil, zaten babam otellerine de çok gitmez, burası bütün otellerin 'galiba finansal' yönetiminin yapıldığı yer.

Kapıdan girerken bizi gören korumalar düğmelerini iliklemeye başladılar. Bu benim hoşuma gidiyor. Herneyse.

Asansöre bindikten sonra Ayşen hanım 'babamın sekreteri' da bizi görüp yanımıza geldi: "Hoşgeldiniz Lal hanım." dedi bana doğru. Sinir şey, sanki ben misafirmişim gibi davranıyor. Burası benim babamın. Murat Aksoy'un. Unutuyor herhalde. Ona yapmacık bir şekilde gülümseyerek:

"Hoşbulduk." dedim. Ve Ayşen hanımla babam iş hakkında sıkıcı şeyler konuşmaya başladı. Babamın odasına girdik. Babamın masasının hemen karşısında duran tek kişilik kanepelerden birine oturdum. Kabanımı çıkardım ve bu sırada hala babamla konuşmakta olan Ayşen hanım kabanımı aldı ve askıya astı.

Konuşmalarını bitirdikten sonra Ayşen hanım babama, "Kahvenizi hemen getiriyorum." dedi ve odadan çıktı. Benim bu saatte bir şey içmediğimi biliyordu.

"Bugün çok işim yok. Sadece bir toplantım olacak ve ona senin de katılmanı istiyorum." dedi babam. Gözlerimi kocaman açmış ona bakıyordum. Neden benim toplantıya katılmamı istedi ki?

"Yeni çalışmaya başladığımız, restoranlar zincirine sahip ortaklarımız Sedat Demirtaş ve oğlu ile tanışmanı istiyorum." dedi. Ne zamandan beri beni işlerine karıştırmaya çalışıyor?

"O neden oğlu ile geliyor? 23 Nisan'da benim mi haberim yok?" dedim alaycı bir gülüşle.

"Oğlu 24 yaşında. Yakında babası işleri bıraktığında yerine o geçecek, bu yüzden oğlu ile geliyor." dedi ciddi bir şekilde. Peki ben neden katılıyorum toplantıya? Babam ne düşündüğümü anlamış olacak ki devam etti. "Oğlu avukat, iyi anlaşırsınız diye düşündüm. Hem onlarla daha çok görüşeceğimiz kesin, mesela bu akşam bize yemeğe geliyorlar." dedi kendinden emin bir şekilde.

"Ne? Akşam bize mi geliyorlar? Ama bu akşam için yeni açılan Fransız lokantasına rezervasyon yaptırmıştım." dedim şaşkınlığımı gizlemeden. Biraz sesimi yükseltmiştim galiba, ama oraya 1 ay önceden rezervasyon yaptırmıştım.

"Üzgünüm Lal ama bu yemeği erteleyemem." dedi. Hep iş hep iş. Of. Yanda duran A4 kağıtlarından birkaç tane alıp resim yapmaya başladım. Resim yapmayı çok seviyorum.

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum💚

Yenge Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin