4. Bölüm ~Oyun~

3.7K 132 15
                                    

- Günaydııın! Dedim ve sarıldım mutfakta salatalık doğrayan Fadiş'e.
- Günaydın küçük hanım, bu neşeyi neye borçluyuz? Dedi Fadiş gülümseyerek. O da bana sarıldı.
- Hiç, mutlu uyandım. Özel bir nedeni yok. Dedim. Arkadan babamın sesi duyuldu:
- Çıkar yakında kokusu Fadime hanım. Lal sabahın bu saatinde mutlu olacak ha. Kesin bir nedeni vardır. Dedi. Muhattapa aldığı kişi ben değildim Fadiş'ti oysa ki benim hakkımda konuşuyordu, bana bakması gerekiyor. Hem bir nedeni de yoktu mutluluğumun. Mutlu olmak da mı yasak! Başka ne yasak ki? Lafın gelişi söyledim. Her neyse. Yemek masasına doğru gittim, babamın yanağına bir öpücük kondurdum ve yerime geçtim. Yaklaşık beş dakika sonra kahvem geldi ben de kahvaltı etmeye başladım. Ağzıma bir salatalık attığımda babam konuşmaya başladı:
- Siz Rüzgar'la iyi anlaştınız değil mi? Dedi.
- Yani şu an'a kadar bir sorun olmadı belki gelecekte iyi arkadaş oluruz. Dedim. Sen onunla arkadaş olmak mı istiyorsun? Yeme beni Lal.
- Niye ki? Dedim.
- Sordum sadece. Sabah sabah sırıtıyorsun. Bizim asık suratlı Lal normalde pek gülümseyen birisi değil. Alışık olmadığım şeyler bunlar. Dedi babam. Yok Lal sana gülümsemek yasak! Hele sabahları kaşın çatık dolaşmazsan benden çekeceğin var.
- Aa. Gülmeme de laf etmeye başladın. Dedim. Sonra bir kahkaha patlattım. Babam da gülmeye başladı.
- Ha bide, ben bu gece Bora'da kalacağım. Haberin olsun. Dedim. Haber vermeyince kızıyor.
- Tamam kızım selam söyle benden. Dedi babam. Kafamı "Tamam" anlamında salladım. Kahvaltımızı yaptıktan sonra babam işe gitti, ben de Rocky'yi dolaştırmak için hazırlandım. Hem yürüyüş yapmış olurum. Spor taytının üzerine swearshirt'ümü geçirdim ve spor ayakkabılarımı giydim. Rocky'nin tasmasını taktım ve dışarı çıktım. Birkaç saat yürüdükten sonra eve doğru geri yürümeye başladık. Bu sırada telefonum çalmaya başladı.
- Efendim Eylül. Dedim
- Kızımmm okula bir taş geldiii görmen gerek! Hayır yarım saattir burada bekliyor. Okula yeni mi başladı acaba? Çünkü bizim okulda okumuyor, bizim okuldan olsa kesin görürdüm. Dedi. Bunun için mi aradı beni? Cidden mi?
- Peki çok önemli bir şey soracağım, bundan banane? Dedim. Eylül benim lise ikiden beri arkadaşım. Genelde Bora ve benimle takılıyor, tabii sevgili yapmadıysa.
- Ayrıca sen sevgili yapmamış mıydın? Diye sordum.
- Kendim için mi diyorum ben ya, bunu sana ayarlayalım. Dedi. Yok artık!
- Yok artık! Beni bi salın ya! Ayrıca kendin dedin bizim okuldan değil diye. Yarım saattir neyi bekliyor olabilir? Dedim.
- Bilmem ki? Cidden neyi bekliyor olabilir? Dedi Eylül. Bu kızın beyni yok!
- Sevgilisini olabilir mi Eylül!? Dedim
- Korumaları falan da var. Dedi Eylül. Benim söylediklerimi takmayarak.
- Okulda görüşürüz Eylül. Dedim ve telefonu kapattım. Ben de Eylül bana birisini ayarlasın diye bekliyordum zaten, çattık ya!
Eve geldikten sonra duş alıp üzerimi değiştirdim.

 Ben de Eylül bana birisini ayarlasın diye bekliyordum zaten, çattık ya! Eve geldikten sonra duş alıp üzerimi değiştirdim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

İşte bunları giydim. Çok güzeller biliyorumm! Altına da gri ve krem karışımı stlettolarımı geçirdim. Arabama doğru yürümeye başladım. Arabamı beyaz renk almıştım; bütün kıyafetlerimle uyumlu olması için. Feyyaz abi:
- Siz mi süreceksiniz küçük hanım? Dedi. Feyyaz abi benim korumam ve şöförüm. Babamın çok güvendiği benim de çok uzun zamandır tanıdığım birisi Feyyaz abi, Fadiş gibi.
- Evet abi. Dedim ve şöför koltuğuna oturdum. Feyyaz abi de yanımdaki koltuğa geçti. Ben arabayı kullanırken telefonum çalmaya başladı. Feyyaz abi:
- Eylül hanım arıyor. Dedi. Telefonu elime alıp açtım ve arabaya bağladım.
- Yine ne var Eylül? Dedim.
- Lal bu çocuk hala burada, gitmiyor. Dedi. Bananeydi!?
- Banane elin adamından ya! Dedim sitemle. Feyyaz abi bana bakıyordu. Ama çok takmadı, o da biliyor Eylül'ün huylarını.
- Çocuğu görünce böyle düşünmeyeceksin ama. Dedi Eylül kendinden emin bir şekilde.
- Eylül yakışıklı dediğin hiç kimseye bakmadım, sevgili yapmayı düşünmüyorum sal artık beni! Dedim.
- Öyle olsun. Dedi ve çağrıyı sonlandırdı. Feyyaz abi:
- Sahi Lal, kocaman kız oldun artık evlenmeyecek misin? Dedi. Neden bütün herkes benim medeni durumumla ilgileniyor ya!?
- Yok abi. Evlenmeyeceğim ben, yani en azından şu an öyle bir planım yok. Hem daha 19 yaşındayım ben, neden evleneyim ki bu yaşta? Diye sordum.
- İyi yapıyorsun aslında. Senin yaşındakiler evlilik meraklısı oluyor ya genelde, ondan sordum. Dedi. Gülümsedim. Yaklaşık 45 dakika sonra okula vardık. Eylül kafeteryada oturuyordu. Ona gözükmeden derse gittim. Şu an hiç çekemeyeceğim onu ve yakışıklı bulduğu erkekleri.
Dersten çıktıktan sonra kafeteryaya, Eylül'ün yanına gittim.

İşte bu Eylül

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

İşte bu Eylül.
Masmavi gözlerini dikip bana bakıyordu. Konuşmaya başladı:
- Lal o çocuk buraya geliyor! Lal sana bakıyor. Dedi Eylül. Arkamı dönüp baktığımda kısa süreli bir şok geçirdim. Rüzgar'ın ne işi vardı burada! Ayağa kalktım. Rüzgar bana sarıldı. Fazla samimi değil mi bu? Yani dün tanıştık falan ya hani. Sonra masaya oturdu. Ben ayakta şaşkın şaşkın ona bakıyordum. Rüzgar:
- Otursana sevgilim. Dedi. Ne dedi? Sevgilim dedi. Sen yanlış duymuşsundur Lal! Öyle dedi, yanlış duymadım. Eylül:
- Sevgilim mi dedin sen? Dedi Rüzgar'a dönüp. Rüzgar:
- Sen Lal'in arkadaşı olmalısın, ben Rüzgar. Lal'in sevgilisi. Dedi. Yok bu sefer ben de duydum. Sandalyeye oturdum ve Rüzgar'ın ne yapmaya çalıştığını anlamaya çalışarak ona baktım. Eylül:
- Lal'in sevgilisi mi? Hahhahaha. Uzaktan akrabası falan mısın? Dedi. Dalga geçtiğini düşünüyordu ve Rüzgar'ın kim olduğunu anlamaya çalışıyordu. Bir sevgilim olsa ona söyleyeceğimi biliyordu. Rüzgar bana dönüp:
- Arkadaşına benden bahsetmedin mi sevgilim? Dedi ve sandalyemi kendisine doğru çekip bana sarıldı. Ne oluyor burada? Eylül bana "Bunu sonra konuşacağız" der gibi bir bakış attı. Eylül daha benim haberim yoktu bir sevgilim olduğundan sana ne ara söyleseydim. Rüzgar:
- Lal sana bir şey söylemem gerekiyor biraz gelir misin? Dedi ve ayağa kalktı. Bende ayağa kalktım. Elimden tutup beni bahçeye çıkarttı. Duvara yasladı ve konuşmaya başladı:
- Ben sana sormadım ama babandan duymuşsundur zaten, bir süre benim sevgilimsin. Dedi. Ne diyor bu ya?
- hı? Dedim.
- Rol icabı. Baban sana anlatmadı mı? Dedi. Neyi ya?
- Neyi anlatmadı mı babam? Diye sordum.
- Babam ve baban ortaklar ve düşmanları var. Birbirlerini satmayacaklarını bütün düşmanları anlasın diye biz bir süre sevgili rolü yapacağız. Dedi. Saçmalık, bunu tabii ki de kabul etmeyeceksin! Bu sırada boynuma yaklaştı ve bir öpücük bıraktı. İçim titredi bu sırada, hoşuma mı gitti bu? Lal kimse seni sen istemeden öpemez! Herkes haddini bilmeli. Kulağıma yaklaştı:
- Eylül bizi izliyor, tepki verme. Dedi. Ve gözlerime bakmaya başladı. Bu sırada Eylül yanımıza geldi.
- Ben gidiyorum Lal. Sonra konuşuruz. Dedi Eylül suratını asarak. Trip atıyordu. Haklı.
- Akşam Bora'ya gel. Ben orada kalacağım bu gece. Ve tabii sen de. Dedim Eylül'e.
- Bora'ya haber verdin mi? Sonra yanında kız falan getirir. Dedi Eylül.
- Arayacağım birazdan. Dedim. Eylül kafasını "Tamam" anlamında salladı ve bana sarılıp Rüzgar'a döndü:
- Tanıştığıma memnun oldum, biraz geç tanıştık ama. Dedi Eylül imalı bir şekilde.
- Ben de memnun oldum. Dedi Rüzgar. Eylül gittikten sonra hemen telefonumu çıkarıp babamı aradım.
- Baba, bu ne demek? Dedim, sesim biraz yüksek çıkmıştı.
- Sana söylemeyi unuttum, Rüzgar'la mı konuştun? Dedi.
- Doğru söylüyor yani Rüzgar? Dedim şaşkın bir şekilde. Bu bir saçmalık!
- Evet kızım. Eğer sen istemiyorsan zorlayamam ama bu bizim için çok önemli. Sadece bir süreliğine rol yapamaz mısın? Diye sordu. Gayet ciddi. Evet ciddi.
- Neden bu kadar önemli? Diye sordum. Bu sırada Rüzgar beni kafeteryaya yönlendiriyordu.
- Canlı kalabilmemiz için. Dedi babam. Gayet net bir ses tonuyla. Yutkundum. Babamı da kaybedemem, o hala bu kirli işlerin içinde. Ve benim yapacağım rol düşmanlarının işini zorlaştıracaksa, ben kabul ediyorum.
- Tamam. Dedim babama.
- Teşekkür ederim kızım. Sadece kısa bir süre için. Dedi. Çağrıyı sonlandırıp yanımda oturan Rüzgar'a döndüm. Bana bakıyor hiçbir şey söylemiyordu. Beş dakika sonra konuşmaya başladı.
- Bileğindeki tarih, neyin tarihi? Diye sordu ifadesiz bir sesle.
- Annemin ölüm tarihi. Dedim ve yutkundum.
- Özür dilerim. Dedi.
- Sorun yok. Bu tarihi bileğime kazıtırken bu sorunun sorulacağını biliyordum. Dedim.
- Başka dersin var mı bugün? Diye sordu.
- Yok. Dedim.
- Kahve içmeye gidelim mi? Diye sordu içten bir gülümseme ile.
- Olur. Dedim aynı içtenlikle.

Bu bölüm biraz erken geldi, neredeyse hepimiz karantinadayız. Şahsen canım çok sıkılıyor ve zamanımı yazarak geçiriyorum. Umarım beğenirsiniz oylarınızı ve yorumlarınızı bekliyorum💚

Yenge Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin