Bol şarkılı günlerle, sağlıcakla kalın!
Ömrüm boyunca sadece Rüzgar'ın yanında hissettiğim huzuru hissediyordum. Kaç saat geçti, bilmiyorum. Rüzgar'ın göğsüne kafamı koymuş, öylece duruyordum. Ağlamaktan gözlerim acımıştı.
Nasıl ayrılacağım ben senden, söylesene mükemmel adam?
Kollarımı Rüzgar'dan ayırdım. Öyle zor oldu ki bu, sanki Japon yapıştırıcısıyla beni kendine yapıştırmış gibi. Kafamı o çok hızlı atan kalbinin üzerinden çektim.
Bir insan hem zehir, hem de merhem olabilir mi? Oluyor işte...
Kafamı ona çevirdim. Siyaha yakın koyu kahve gözlerine diktim gözlerimi. Çok özledim ben seni Rüzgar, çok...
Öyle zavallıyım ki beni yerle bir eden adama sarılarak ağladım. Öyle acınası haldeyim ki, O adamdan ayrılmak istemiyorum.
Masanın üzerinde duran telefonumdan saate baktım. 13.47'ydi. Tekrar o çok özlediğim gözlere baktım. "Git Rüzgar. Vera gelmeden git!" dedim ve ayağa kalkıp odama doğru yürüdüm.
Arkamdan geliyordu. Gelmesindi... Ben yine gözyaşlarıma hakim olamıyordum. Odama girmeden gözyaşlarımı sildim, sonra hızla odama girip kapıyı kapatacakken Rüzgar kapatmama izin vermedi. Ne istiyordu benden? Daha çok üzülmemi, daha çok helak olmamı mı?
Odama girip arkasından kapıyı kapattı. "Git Rüzgar! Lütfen git!" dedim yalvarırcasına. Kaşlarını çatıp aramızdaki mesafeyi kapattı. Gözlerinde hüzün vardı. Sağ elimi iki eliyle tutup avuç içlime öpücükler kondurdu. Sarhoş oluyordum o beni öptükçe. O bana yaklaştıkça iyice duvara sinmiştim.
Kafasını boynuma getirip fısıldadı, "Lal..." diye. Zehirli dudaklarından ismim dökülüyordu. Ağzından verdiği sıcak nefesi boynuma çarpıyordu. Beni uyuşturup etkisiz hale getiriyordu.
"Git Rüzgar!.." dedim fısıldayarak. Sesim çıkmıyordu. Kıpırdayamıyordum. "N'olur git!".
Nefesi boynuma değmemeye başlayınca gözlerimi açtım. Burnunu burnuma değirdi. Yutkundu. "Lal ben seni çok özledim!" dedi sessizce. Kahretsin ki ben de seni çok özledim! Ama gitmen lazım... Bana yaptıklarını henüz sindirememişken seni nasıl affederim? Affedemem Rüzgar! Sindirsem de, sindirmesem de seni affedemem!.. İçimdeki öfke dinmez Rüzgar, çünkü sen en sevdiğimdin. Çünkü sen bana en büyük kötülüğü yaptın.
"Git!" dedim. Sesim öyle ince, öyle güçsüz çıkmıştı ki ben bile duymakta zorlanmıştım. Ama O duydu. Ve duymasına rağmen zehirli dudaklarını benimkilerle birleştirmekten geri kalmadı.
Ondan aldığım nefese muhtaçtım şimdi. O uzun hasret son bulmuştu. Ama o uzun hasretin daha beterini yaşayacaktım ben. Ben Rüzgarı çok seviyordum, hâlâ. Nasıl sevmem ki? Ama ben Rüzgar'ı istemiyordum.
Dudaklarımı o zehirli dudaklardan ayırmam gerekiyordu ama sanki mecalim kalmamıştı. Dudaklarım Ondan ayrılmayı asla kabul etmiyordu. Ellerim Onu ittirmeyi şiddetle reddediyordu. Bedenimi esir almıştı da kendi istediğini yaptırıyordu sanki...
Elini yanağıma koyup okşarken dudaklarımızı ayırdı. Gözlerimi açıp Ona bakmıyordum. Sağ yanağımı okşarken sol yanağıma çok hafif ama uzun öpücükler bırakıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yenge
Teen FictionMafya #1: 01.08.2020 Cinayet #5: 17.02.2021 Suç #2: 18.09.2021 Rüzgar #1: 09.11.2021 *** -TAMAMLANDI- Lal ve Rüzgar'ın sonsuzluğa uzanan öyküsü... (Çok da ciddiye almayın)