41. Bölüm ~Nasıl?..~

561 27 10
                                    

Böyle güzel bir sabaha uyanmayalı çok olmuştu açıkçası. Ben sağda, kızım ortada, Rüzgar da solda yatıyordu. Yaşamak için tek sebeplerim yanımdaydı. Aile olmak neydi? Bence hakkını vererek sevmekti.

Ben onları izlerken Rüzgar uyandı. "Günaydın sevgilim." dedi boğuk çıkan uykulu sesiyle.

"Günaydın sevgilim." dedim dudağına bir öpücük kondurup. O da benim gibi dirseğini yastığa koyup kafasına destek verirken yana döndü. Gözlerime bakıyordu gülümseyerek. Ah şu mükemmelliğe bakın! Göz bebeklerindeki anlama bakın! Neyim ben, dünyanın en güzel kadını falan mı? "Neden bana öyle bakıyorsun?" dedim gülümseyerek.

"Nasıl?" diye sordu.

"Sanki dünyanın en güzel kadını benmişim gibi!" dedim.

"Öylesin zaten." dedi fısıldayarak.

"Değilim!" dedim.

Yüzünü yüzüme yaklaştırıp dudaklarını dudağıma değirdi. "Öylesin." dedi ve küçük bir öpücük bıraktı.
***
Üç ay sonra...

Gidiyorduk işte bu ülkeden de... Zaten pek kalmamıştım ya burada. Türkiye'ye dönüyorduk!

Birkaç ay önce sorsanız "Türkiye'ye döndüğümde ilk iş intikam alacağım!", derdim. Kardeşim dediğim insanlardan ve annemden...

Anneme bir şey yapmazdım, bir daha da görüşmezdim, bu ona en büyük ceza olurdu.

Kaan ve Eylül'den ise Eylül'ün ihanetini anlatarak intikam almayı düşünüyordum.

Bora'nın koluna sıkmak istiyordum, gebersindi! Şerefsiz...

Alara'ya yapacağım bir şey yoktu. Onu da bir zamanlar çok seviyordum, ama yapabileceğim hiçbir şey yoktu. Çünkü Alara'ya diğerlerine verdiğim kadar değer vermiyordum.

Sorun şu ki ben onların hepsini hâlâ çok seviyorum, zaten intikam arzumun altında da bu yatıyor; onları çok sevmem!
***
"Hazır mısın anneciğim? Topladın mı oyuncaklarını?" diye sordum Vera'ya.

"Topladım! Semih yardım etti!" dedi.

"Teşekkür ettin mi, Semih'e?" diye sordum.

"Ettim!" dedi bıkkınca.

"Etti etti!" dedi Semih.

"Morris? N'oldu?" diye sordum İngilizce bir şekilde. Semih'le Türkçe konuşasım gelmiyordu. Onu gördüğümde kendimi Monica gibi, ayni Amerikalı gibi ve onun kardeşiymişim gibi hissediyordum. Ha bu arada, ben evime taşınmıştım bu üç ay içerisinde, Rüzgar'ın yanına.

"Abi beni işe geri aldı!" dedi.

"Yaa! Çok sevindim!" dedim ona sarılıp. "Yani Türkiye'ye geliyorsun bizimle?" diye sordum.

"Evet!" dedi. Şarkı açıp dans edesin gelmişti sevinçten. Semih'i burada bırakmam istemiyordum.

"Mevkin ne? Yine Rüzgar'ın EN İYİ adamı olarak mı çalışacaksın?" diye sordum. Eğer öyleyse tıpkı Rüzgar gibi, onun da pek yüzünü göremeyecektim. Çünkü Rüzgar bey çok çalışıyor!

"Hayır..." dedi üzgün bir surat ifadesiyle. Sonra birden gülümsemeye başladı. "Senin koruman olacağım!" dedi.

"NE!" diye bağırıp daha sıkı sarıldım. İşte bu süper olmuştu! "Peki Carol?" diye sordum. Çıkmaya başlamışlardı, ayrılmalarını istemiyordum.

"Sen gittiğine göre Batu uzun bir süre duracak, yani burada bir işi kalmıyor. Yani o da geliyor!" dedi. Üst üste bu kadar iyi haber bünyeme iyi gelmiyordu!
***
Markete gitmek için çıkmıştım. Kendim gidiyordum çünkü biraz hava almak istiyordum. "Lal!" diye bağırdı arkamdan bir ses. Batu Demirtaş...

Yenge Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin