Multi: Gizem
Büyük gün gelip çatmıştı. Evet, bugün evleniyordum. Büyük bir düğün yapmayacaktık. Kendi aramızda küçük bir nikah. Davetli bile yoktu. Sadece şahit olarak Defne'yi çağırmıştım. Rüzgar da şahit olarak yakın arkadaşı Efe'yi çağırmıştı.
Beyaz elbisemi giymiş makyajımı tamamlıyordum. İzlendiğimi hissetmemle birlikte kafamı kapıya çevirdim. Rüzgar kapının kenarına yaslanmış gülümseyerek bana bakıyordu. Ben de ona gülümsedim ve makyajıma devam ettim.
Rujumu da sürdüğümde makyajım bitmişti. Son bir kez aynaya bakıp Rüzgar'a döndüm. "Hazırım."
Kollarını belime dolayı beni görebilecek şekilde hafifçe uzaklaştı. Ben de kollarımı omuzlarına yerleştirdim. Çok yakışıklı görünüyordu. Yanağıma derin bir öpücük bıraktı ve geri çekilip gülümsedi. "Çok güzelsin."
Gülümseyip "Sen de çok yakışıklısın." Diye karşılık verdim. Ardında sıkıca sarıldım. Sarılmamla birlikte akşamki rüya aklıma geldi. Ona bir şey olursa yaşayamazdım ben. Düşüncelerimden sıyrılmamı sağlayan şey Rüzgar'ın çalan telefonuydu. Efe arıyordu. Efe'yi çok tanımıyordum. Sadece birkaç kez görüşmüştük. Ama Rüzgar'ın anlattığı kadarıyla çok iyi biriydi. Rügar kardeşi gibi seviyordu onu.Telefonu kapatıp bana döndü. "Efe oradaymış. Sanırım Defne de orada yani Efe bir kızın orada beklediğini söyledi. Hadi biz de çıkalım."
Nikah dairesine girdiğimizde Efe ile Defne'yi sohbet ederken bulduk. Demek tanışmışlardı. Bizim içeri girmemizle bize döndüler. Defne koşarak bana sarıldı. Efeyle de Rüzgar sarılmıştı. Ardından nikah memurunun gelmesiyle hepimiz içeri girdik.
Nikah memurunun konuşmasıyla kalbim yerinden çıkacak gibi atmaya başlamıştı. Mutluydum. Hem de hiç olmadığım kadar. Ama bir yandan da içimde hafif bir burukluk vardı. Aileme evleneceğimi haber verememiştim. Çok ani gelişmişti her şey. Gerçi onların da Rüzgar ile evlenmemi hoş karşılayacaklarını sanmıyordum. Sonuçta Rüzgar beni terkettikten sonraki intihar girişimlerime şahit olmuşlardı. Bir de dün öğrendiğim mevzu vardı tabii. Rüzgar'ın babası...
"Siz Gizem Demir hastalıkta ve sağlıkta Rüzgar Şahin'i eş olarak kabul ediyor musunuz?"
Kafamı rüzgara çevirdim ve kocaman gülümsedim. Elini tuttum ve mikrofona yaklaştım.
"Evet!"
Ardından aynı soru Rüzgar'a yöneltildi. Mikrofona yaklaştı ve gözlerini gözlerime dikti.
"Evet!"
"Sizler de şahitlik ediyor musunuz?"
Efe ve Defne de evet dedikten sonra imzalar atıldı. Ardından Rüzgar'a doyasıya sarıldım. Sıkı sıkı sardı o da beni. Dudaklarını kulağıma yaklaştırıp
"Seni seviyorum." Diye fısıldadı. Yüzüme kocaman bir sırıtış eklendi.
"Ben de seni." Diye karşılık verdim.Nikahı kutlamak için dördümüz dışarı çıkacaktık. Salondan çıkıp koridora ulaştığımızda tuvalete gitmem gerektiğini fark ettim.
"Siz arabaya gidin. Ben lavaboya gidip geleceğim hemen."
Herkes beni onaylarken Defne onun da gelebileceğini söyledi. Gerek olmadığını söylemem üzerine ben lavaboya onlar ise arabaya gittiler.İhtiyacımı giderdikten sonra ellerimi yıkadım. Rujumu da tazeledikten sonra lavabodan çıktım. Çıktığımda gördüğüm manzarayla dondum kaldım. Dar koridora tam karşımda orta yaşlarında bir adam elindeki silahı bana doğrultmuştu. Titreyen sesimle
"K-kimsiniz? Ne istiyorsunuz b-benden?" Diyebildim. Adam sanki beni duymuyordu. Dolu dolu olan gözleriyle bana bakıp
"Demek oğlumun beni dinlemeyip evlendiği kız sensin." Dedi. İşte o an korku tüm vücudumu ele geçirmişti. Beni öldürecekti. Gözlerimden bir bir akan yaşlar çaresizliğimi gösteriyordu.
"Biliyor musun, annene çok benziyorsun." Ne yapacağımı şaşırmıştım.
"Bakın silahı indirin. Konuşalım. Konuşarak çözebiliriz." Ben adamı ikna etmeye çalışırken adamın dolu olan gözleri taşmıştı. Gözyaşları birer birer akıyordu. O sırada koridorun sonunda koşar adımlarla bize doğru gelen Rüzgar'ı görmemle gözlerim parlamıştı resmen.
"Baba!" Adam yaşlı gözlerle oğluna döndü.
"Oğlum. Niye beni dinlemedin? Şimdi her şey çok farklı olabilirdi."
Gözyaşlarım akmaya devam ederken ellerimi karnıma götürdüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Varmış Bir Yokmuş
Roman d'amourAşk sadece bir kez kapıyı çalmaz. Ama sen sadece bir kez gerçekten aşık olursun. Diğerleri ise birer kalp yanılmasıdır...