~8~

13 1 0
                                    




Multi Burak
(ya da Burak sanılan kişi :))




Keyifli okumalar...




Gözlerimi yakan gözyaşlarını daha fazla tutamadım. Gözlerimden yaşlar birer birer akarken düğümlenmiş boğazım yüzünden konuşamadım. Sanki dünyanın en zor şeyini yapıyormuşum gibi, fısıltı şeklinde çıkan sesimle koridorda ilerleyen kişinin adını söyleyebildim.

"Burak?"

...

Rüzgar'ın arkamdan adımı seslenmesine aldırmadan koridora koştum. Arkamdan gelen adım sesleriyle Rüzgar'ın da peşimden geldiğini fark ettim.

Bir yandan ağlıyor bir yandan da Burak'a yetişmek için koşuyordum. Nefes nefese kalmıştım. Sesimi duyabileceği mesafeye geldiğimde
"Burak!" Diye bağırdım. Adını seslenmemle olduğu yerde durdu. Arkasını dönüp hafifçe beni süzdü.

Evet, oydu. Biraz değişmişti ama hissediyordum. Saçlarını kısaltmış ve giyim tarzını değiştirmişti ama oydu.

Kaşlarını hafifçe çatıp dikkatlice bana baktı.
"Bana mı seslendiniz?"
Gözyaşlarımın arasında hafifçe tebessüm ettim. Yavaşça ona doğru yaklaştım.

"Burak, sensin. Çok şükür, sen nerelerdeydin. Çok değişmişsin. Burak ned-" sözümü kesen onun sert sesi oldu.
"Hanımefendi kimden bahsettiğinizi anlayamıyorum. Sanırım beni biriyle karıştırdınız."

Gülümsemem donuklaşırken birden paniğe kapıldım.
"Hayır, hayır karıştırmadım. Buraksın sen. Sensin işte. Tanımadın mı beni? Gizem ben. Sevgil-"
Bu sefer sözümü kesen Burak değildi.

"Gizem yeter!" Yavaşça arkamı döndüm. Rüzgar kaşlarını çatmış bize bakıyordu. Sağ eli yumruk şeklini almıştı. Kalbim hızlanırken telaşla alt dudağımı dişledim.
"Rüzgar ama sen de görüyorsun. Burak işte. Burada. Ölmem-"

"Gizem yeter artık! İnsan insana benzer. Adam ben o değilim diyor. Saçmalamayı kes artık!" Bana bağırmasıyla gözlerimi yumdum. Bu kadarı fazlaydı. Evet, insan insana benzerdi ama bu benzerlikyen öteydi. O olduğunu görebiliyordum ve o, beni tanımıyordu. Aniden aklıma gelen fikirle gözlerimi açtım. Tabii ya, nasıl düşünemedim. Dövmesi...

"Şimdi sana o olduğunu kanıtlayacağım."
Hızla arkamı dönüp Burak'a doğru ilerledim. Tam dibine geldiğimde titreyen ellerimle gömleğinin düğmelerini açmaya başladım. Evet yaptığım yanlış anlaşılabilirdi fakat onun Burak olduğunu ancak bu şekilde ispatlayabilirdim.

"Hanımefendi kendinize gelir misiniz lütfen!?" Üçüncü düğmeyi de açtığım sırada Burak bana engel olmaya çalıştı. Sert bir şekilde ellerini itip düğmeleri açmaya devam ettim.

"Gizem yeter! Ne yaptığının farkında mısın sen?" Rüzgarın bağırmasıyla sinir tepeme ulaşmıştı. Susmaktan vazgeçip yüzümü bile çevirmeden
"Farkındayım!" Diye bağırdım.

Son düğmeyi de açtıktan sonra gömleği kenara çekip gülen gözlerimle sol göğsündeki dövmeye baktım. Ardından sağ işaret parmağımı dövmeye değdirdim ve kafamı kaldırıp yüzüne baktım.

"Roxy, ölen köpeğinin ismi." Dedim.
Tam Burak bir şey söyleyecekken arkamdan Rüzgar'ın bağırışını işittim.

"Ne halin varsa gör Gizem. Ayrıca, bugünü mahvettiğin için de teşekkürler." Buruk çıkmıştı sesi. Kırılmıştı. Ama bebeğimin babası karşımda duruyordu. Ne yapmamı bekliyordu ki?

Bir Varmış Bir YokmuşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin