~7~

14 1 0
                                    

Multi Gizem.

...

Keyifli okumalar...





Okumayı bitirdiğim kitabı kapatıp yatağın yanındaki komodinin üstüne bıraktım. Ardından sıkıntıyla nefes verdim. Gündüz uyuduğum için şu an zerre uykum yoktu. Ben kıpırdayınca yanımda uyuyan Rüzgar gözlerini hafifçe araladı. Uykulu gözlerle bana bakıp "Güzelim, uyumadın mı sen?" Diye sordu. Kafamı olumsuz anlamda salladım. Hafifçe tebessüm edip beni kendine çekti.  Başımı göğsüne bastırıp saçlarımı öptü.

Gözlerimi kapatıp uyumaya çalıştım. Ama yok, uyuyamıyordum. Rüzgar ise çoktan tekrardan uykuya dalmıştı. Gözümü kapadığım anda sanki burnuma çilek kokusu geldi. Buram buram çilek kokuyor gibiydi. Canım o kadar çok çilek istedi ki, ne yapacağımı şaşırdım. Sonra aklıma Ocak ayında olduğumuz geldi. Umutsuzca nefes verdim. Uyumaya zorladım kendimi ama nafile. Gözümü kapadığım anda sanki çilekler dans ediyordu gözümün önünde. Burnumdan çilek kokusu gitmiyordu.

"Rüzgar" diye seslendim hafifçe. Uyanmadı. Tekrar seslendim. Tine uyanmadı. Sonra kolumla hafifçe dürttüm. Gözlerini aralayıp bana baktı.
"Efendim bir tanem." Yüzüme şirin bir gülümseme takınıp
"Aşkım benim canım çok çilek istiyor." Dedim. Gözlerini kırpıştırıp tekrar anlamak ister gibi baktı.
"Canın ne istiyor?" Şirince gülümseyip
"Çilek." Diye yineledim. Derin bir iç çekti. Sonra hafifçe doğruldu yatakta. Ben de onunla birlikte doğrulup ona döndüm. Tam kendimi savunmaya geçmek için ağzımı açmıştım ki, beni susturan onun dudakları oldu. Dudağıma küçük bir öpücük kondurup geri çekildi. Kafasıyla kapıyı işaret edip
"Demek ki oğlumuzun canı çilek istemiş. Hadi gidip çilek bulalım." Diye ekledi.

İşte bu yüzden onu çok seviyordum. Öz oğlu olmamasına rağmen karnımdaki çocuğu kendi çocuğu olarak görüyordu. Bir dediğimi iki etmiyordu. Beni mutlu etmek için elinden gelen her şeyi yapıyordu. Kalbi çok güzeldi sevgilimin.

Üstümüzü değiştirdikten sonra el ele tutuşup evden çıktık. Rüzgar garajdan arabayı çıkarınca ben de ön koltuğa oturdum ve kemerimi bağladım. Ve yola çıktık.

...

Bilmem kaçıncı manavdan çıkmıştık ve hiçbirinde çilek bulamamıştık. Ben umudumu yitirmiş bir şekilde arabada otururken manavdan çıkıp arabaya doğru yürüyen Rüzgar'ın ellerinin boş olduğunu görmemle birlikte yüzüm daha da asıldı. Rüzgar arabaya bindiğinde kafamı ona çevirdim. Onun da morali bozulmuştu.
"Rüzgar, istersen eve dönelim. Zaten Ocak ayındayız. Bulmamız imkansız."
Kafasını iki yana sallayıp dümdüz sürmeye devam etti. İyice yola odaklanmıştı.

"İleride bir tane daha manav var. Belki vardır orada."
Tam itiraz etmek için konuşacaktım ki, yaklaştığımız manavın tezgahında duran 3 paket çileği gördüm. Rüzgar da görmüş olmalıydı ki yüzüne geniş bir gülümseme yayılmıştı.
"Bulduk!" Diye bağırarak dönüp Rüzgar'a sarıldım. O da saçlarımı okşayıp
"Bulduk." Diye tekrarladı. Ardından arabadan inip tezgahtaki üç paket çileği satın aldı. Tekrar arabaya binip poşeti bana uzattı. Suratımda kocaman bir gülümsemeyle poşeti aldım ve çilekleri yemeye başladım.

...

Aynanın karşısına geçmiş kocaman olan karnıma bakıyordum. Bebek 7 aylık olmuştu ve ben peluş bir ayıcık gibi şişmiştim. Yanaklarımı şişirip nefes verdim. Akşam Rüzgar'ın şirketinin daveti vardı. Şirketin 50. Yılı kutlanacaktı. Boğaza karşı kocaman bir otelde olacaktı davet. Tüm iş camiası orada olacaktı ve ben hâlâ ne giyeceğime karar verememiştim.

Tüm kıyafetlerimi tek tek gözümün önünden geçirirken düşüncelerimden sıyrılmamı sağlayan Rüzgar'ın arkadan bana sarılması oldu. Ellerini karnımda birleştirdi ve yüzünü boynuma gömüp derin bir nefes aldı. Ellerimi onun ellerinin üstüne koyup gülümsedim. O da boynuma bir öpücük kondurup aynadan ikimize baktı.

Bir Varmış Bir YokmuşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin