Takip

1.5K 231 56
                                    

     Arjin'nin ne sakladığını kısmen öğrenmiştim. Kendisi İranlı bir askerdi. Ama bunu benden neden saklıyordu? Bu konudaki en güçlü fikrim: bir asker kaçağı olarak saklanmasıydı. Kimbilir ne sebeple iran'dan kaçmıştı. Bunları düşünmek Arjin'i kaybetme korkusuna sebep oluyordu. Bilinç altımın en ücra köşelerine itmeye, gördüklerimi o bana anlatana kadar unutmaya karar vermiştim. Hem alışmıştım onun çekingen tavırlarına. Artık rahatsız etmiyordu beni.

                                                                                               &

     Violette ile birbirimizden kopamayacak derece sıkı bir dost olmuştuk. Ona Arjin'den bahsetmiştim. Benim geçmişte yaşadıklarımından Arjin ile kurtulduğumu söylüyordu. Geçekten de aynaya baktığımda gördüğüm kadın parlıyordu. Sönük kahverengi saçlarım gürleşmiş ve dalgaları belirginleşmişti. Gözlerimin altındaki morluklar yok olmuştu. Yüzüme pembelik gelmiş, suratımda yüreğimdeki mutluluğun bir gülümsemesi vardı.

     Dik duran sırtımı sıvazlayarak;

"Leyla inanamıyorum duruşun bile değişmiş. Bu çocuk sana yaradı." Şen kahkaları martıların çığlıklarına karıştı.

     Ona isminden ve bulduğum gizli kimlikten bahsedemezdim. Bu Arjin'i tehlikeye atardı. En son yapacağım şey onu ifşa etmekti. Kaçmasının bir sebebi vardı elbet. Ama bu kaçış bizi bir gelecek kurmaktan uzaklaştırıyordu. Bu düşünceyi zihnen ne kadar redetsemde bunu biliyordum. Sonumuzun bizi nereye götüreceğini az çok tahmin ediyor, onu er ya da geç kaybedecek olmanın hüznünü yaşıyordum. Bir B planı bile kurmuştu beynim onunla birlikte bende kaçacaktım.

"Violette henüz Kamil Beyle tanışmadık. Onu hiç görmedim." Dedim. Çok özel olduğunu hissettiğimden utandım.

"Leylacığım inan bir proje aldılar. Sanırım baya büyük bir iş. Amerikalı dostlarıyla sürekli İran Amerika Türkiye arasında mekik dokuyorlar. En son petrol işleme inşaatı için irana uçtu. Yüzünü ben bile doğru dürüst görmüyorum. Aman böylece biraz kafamı dinliyorum." Diyerek küçük bir çığlık attı.

"Demek bu kadar yoğun çalışıyor. Özlemiyor musun onu?"

"Özlüyorum elbette. Aklımda hep onu otelin lobisinde ilk gördüğüm anda. Benden tam 14 yaş büyük. Ama onu görür görmez aşık oldum. Onun benimle ilgilenmediği pek aşikardı. Neticede ben resepsiyonist, sosyete olmayan, bir kızdım. Ama ilerleyen zamanlarda beni fark etti. Oda bana aşık oldu Leyla. Pariste evlendik. Sonra buraya geldik."

     İlk defa anlatmıştı bunları bana. Şaşırmakla kalmamış aşkın insanların hayatlarını nasıl değiştirdiğini de saygıyla selamlamıştım.

"ah violette aşk insanın hayatını kökünden değiştiriyor" diyerek hayıflandım.

                                                                                     &

     Violette ne kadar ısrar etsede şöförle eve gitmeyi reddettim. Yürümek, boğaz havası almak, düşünmek iyi geliyordu. Soğuğa aldırmadan metroya kadar yürümeye başladım. Düşüncelere dalmış yürüken arkamdan iki kişinin beni takip ettiği hissine kapıldım. Adımlarımı hızlandırdıkça onlarda hızlanıyorlardı. Köşeyi hızlıca döndüm ve deliler gibi koşmaya başladım. Soğuk hava boğazımı yakıyordu. Bacak kaslarım yorgunluğa dayanamayacak hale gelene kadar koştum. Küçük salaş bir ciğerciden içeri attım kendimi. Beni gören garson koşarak yanıma geldi ve su ikram etti. Boğazımdaki kuruluğu giderdikten sonra;

"Taksi. Bir taksi çağırır mısınız?" diyebildim.

     Taksiye bindiğimde bu takibin Arjin'le alakalı olabileceğinden emindim. Korktuğum başıma geliyordu. Onu bulmuş ve benimle görmüş olmalıydılar. Olanları Arjin'e anlatmalıydım ve beraber kaçmalıydık buradan. Onu bırakamazdım. Onsuz yaşamaktansa kaçak yaşamayı tercih ederim. Yaşadığım korkuya rağmen pembe hayaller kuruyordum. Küçük bir kasabaya yerleşir tarım bile yapabilirdik beraber.

     Binanın güç bela açılan kapısını omzumla ittirerek açtım. Dairemin bulunduğu kata ağır adımarla çıkabildim. Bacaklarım et kesiği olmuştu. Anahtarı çantamı epey karıştırdıktan sonra bulabildim. Arjin'in bana hediye ettiği kitabevinin anahtarlığını görünce gözlerim doldu. Arjin'i öper gibi öptüm anahtarlığı. Kapıyı açmaya yöneldiğimde kapının zaten açık olduğunu fark ettim. Kalbim sanki kulaklarımda atıyordu. İçeri girmeden ittirdim kapıyı. İçerisi darmadağın edilmişti. Her şey dağılmıştı. İçeri adımımı atmadan polis ekiplerini aradım.

"Çalınan bir şey var mı Leyla Hanım?"

" Hayır yok.

" Kapıda zorlama var mı?"

" Hayır yok."

" Bir gelişme olursa biz sizi arayacağız. İfadenizi imzalayabilirsiniz." Dedi ve bütün ekip günün yorgunluğundan kaçarsacına çıkıp gittiler evimden.

     Koca bir yalan olduğunu biliyordum. Kimbilir kaçıncı vakaydı böylesi. Benim ölümü bile bulsalar dosya rafları arasında tozlanacaktı ismim. Teleşla evin içerisnde dolanırken içeriye daldı Arjin. Kapıyı kapatmayı unutmuş olmalıydım.

"Leyla." Diye haykırdı Arjin. Üzerime atıldı ve beni kollarının arasında sıkıca sardı.

" Toparlan bu gece kitabevinde kalıyoruz."

     Hiçbir eşyama elimi sürmeye halim yoktu. Üzerlerinden atlayarak kapıya ulaştık. Kapıyı birkaç kez kitledikten sonra bu geceyi atlatmak için Arjinle gittim.

     Ne kadar ısrar etsemde beraber gitmeyi kabullenmedi. Bana itiraz etme vakti bırakmadan taksiye bindirdi ve anahtarını veririp kitapçıda beklememi söyledi. O kadar telaşlı hareket ediyordu ki. Bugün yaşadığım her şeyin onunla alakalı olduğunu daha kolay anlıyordum. Sürekli tetikte ve etrafı süzüyordu.

"Arjin. Ya sana bir şey olursa." Dedim ve pişman oldum. Ya onun kaçak olduğunu anladığımı fark ederse bunu ona nasıl açıklardım. Evini karıştırdığımı anlarsa aramızdaki bütün büyü bozulurdu.

"Leyla ben senin için telaşlandım. Benim için korkma." Dedi şüpheci bir tavırla.

     Ondan ayrıkalmaktan hiç bu kadar korkmamıştım. Korku ve yüreğimdeki acıyla Arjin'nin odasına girdim. Yatağa henüz yeni oturmuştum ki telaşlı adımlarla Arjin girdi odaya.

"Leyla burası İstanbul ve burada bu tip olaylar sıklıkla olur. Korkacak bir durum olduğunu sanmıyorum. Yarın gider kilidini değiştiririm." Dedi. Ağzından çıkanlara kendisi de inanmıyordu belli. Onu hiç bukadar korkarken görmemiştim.

"Peki." Diyebildim. Eğer o anlatmak istese anlatırdı bana. Takip edildiğimi söylememe bile gerek yoktu. Pekala oda biliyordu zaten.

     Bu olayı konuşmak istemediği belliydi yüzüme kondurduğu öpücüklerden. Onu hiç bu kadar girişken görmemiştim. Hep ilk arzulayan taraf ben oluyordum. Bluzumu yavaşça sıyırdı. Ölmek üzere olan bir hastanın son isteğiymişçesine süzüyordu beni. Sımsıkı sarıldı. Uzun olan saçlarımı parmaklarıyla taradı , uzun uzun kokladı. Boynumda başladığı dudakları göğüslerimde son buldu. Sonsuza kadar unutamayacağım kadar gerçekçi ve büyük bir aşkla dokundu bana. Alnındaki ter damlarını sildim. Ve bir heykeltıraş eseri olan sivri burnunun ucundan öptüm.

YAŞAM ATEŞİMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin