Uyandığımda lüks bir odadaydım. Hemen yataktan kalkıp etrafa baktığımda vitrin camların oraya koşup perdeyi açtım. Güneş ışığı gözümü alırken karşımda gördüğüm İngiltere bayrağı ile şoka girmiştim.
Ben şimdi İngiltere'de miydim!?
Koşarak kapıya koşup yumruklayarak bağırmaya başlamıştım. Açılan kapı ile karşımda gördüğüm çocuk ile gözyaşlarımı sildim. Burnumu çekerek konuştum.
"Sende kimsin? Dilimi biliyor musun?" Bildiğim tüm ingilizceyle konuşmuştum.
"Evet, dilini biliyorum. Ben Lucas." Dedi Korece. Ona baktım. Yanımıza o adam geldiğinde öfkeli bakışlarımı attım.
"Ne istiyorsun benden!? Arkadaşlarımı istiyorum,evimi istiyorum ben,ben okula gitmek istiyorum! Ben daha mezun olacaktım. Ve h-"
"Hakim olacaksın, çünkü arkadaşlarının ailesi abini hapise attı." Adam lafımı kesip konuştuğunda şoka girmiştim.
"S-sen nereden biliyorsun!?"
"İnan seni senden daha iyi tanıyorum Danbi." Dediğinde güldü.
"Lucas benim oğlum. Onunla iyi anlaş. O da arkadaş istiyordu zaten. Seni buradaki okula göndereceğim."
"Ama dilinizi iyi konuşamıyorum! Nasıl gidecekmişiz okula!?"
"Öncelikle sakin ol. Bana bağırmayı kes. Yemin ederim ki kötü bir niyetim yok. Beni tanıyorsun ama hatırlamıyorsun."
"Kötü niyetin yok mu? Ha ha ha ve ha! Komik olma bu kadar! Neden beni Kore'den arkadaşlarımdan ayırdın o zaman!? Hı!? Ben hatırlamıyorsam hatırlat kardeş!"
"Aish! Sana bunları sonra söyleyeceğim. Sadece şunu bil. Ben bu hikayede iyi bir adamım. Ayrıca okul konusuna gelirsek burada Koreli insanlar yaşıyor,onlar çocuklarını Seul high school'a gönderiyor. Lucas ile yaşıtsın zaten. İyi anlaşın." Dediğinde güldü ve gitti.
Sinirlere ayağımı yere vurdum
"Danbi,aç mısın?"
"Babası kılıklı. Sende baban gibisin değil mi Lucas?"
"Ne? Yemin ederim bu kargaşa ile alakam bile yok. Dışarı çıkalım mı? Kafa dağıtmış oluruz? Hm?"
Yani ne desem bilemedim şimdi.
"Tamam,ama üzerimdekiler ile mi gideceğim?"
"Dolapta zaten sana göre kıyafetler var. Babam sana göre herşeyi ayarladı. Ben aşağıdayım." Deyip gittiğinde kapıyı kapattım.
Belki de Lucas ile iyi anlaşabilirdim? Belki de alışmaya başlamalıyım. Yorulmuştum. Hayatls mücadelede yorulmuştum.
Dolabın karşısına geçtim ve kapağını açtığımda afalladım. Burada bana 20 sene yetecek kadar kıyafet vardı. Diğer kapaklarda elbiseler,tulumlar, tişörtler, pantolonlar, şortlar,etekler vardı. Alt çekmeceyi açtığımda iç çamaşırları bile vardı!
Yeni fark ettiğim makyaj masası markalar ile doluydu. Chanel, Gucci,Avon..
Çekmecesini açtığımda kutulara ayrılmış tokalar,kolyeler, küpeler, yüzükler, bilezikler, saatler gördüğümde ağzım ayrılmaktan ayrılmıştı.
Üst kapağında ise bayağı bir parfüm vardı. Kendime gelip dolabın karşısına geçtim. Beyaz göbek üstü tişört giyip altına siyah pileli etek seçmiştim. Saçımı açıp hafif bir makyaj yaptım.
Parfümümü sıktım ve birkaç takı taktım. Oha çoksel olmuştum. Keşke Yoongi burada olsaydı da bana etek giydiğim için kızsaydı.
Ama o beni çoktan unutmuştur. Omuz silkip aşağıya indiğimde Lucas ile babası konuşuyordu.
"Baba,ona iyi davran. O ve ben suçsuz."
"Lucas, sence ben yiğenime kötü davranır mıyım? Sana bile el kaldıramazken ona nasıl yaparım? Hem hayırdır hazırlanmış nereye?"
"Kafasını dağıtmaya ihtiyacı var baba,biraz dışarı çıkacağız."
"Harika bir fikir oğlum,sana para vereyim."
Duyduklarım karşısında şok olurken bir yandan da düşünüyordum.
Bu adam benim dayımdı. O da kuzenim Lucas.
Annemin Amerika'dan kuzenimden dayımdan bahsederdi. Fakat o zamanlar aklım fikrim oyun,yemek, arkadaşlarımdı.
Hiçbir şey olmamış gibi içeriye girdiğimde dayım bana bakıp güldü.
"Kıyafetlerin pek yakışmış Danbi."
"Ben bir karar aldım bay...?"
"Adım Young."
"Bay Young ben burada kalmaya razıyım. Arkadaşlarımı kaybettim zaten. Ailem ortada yok. Bu yüzden artık kendi isteğim ile buradayım bay Young."