Límites

754 76 47
                                    

Lütfen oy ve yorumlarınızı eksik etmeyin, sizi seviyorum♥

Yazardan

Changbin, Felix'i içeri doğru itti. Felix aniden olan olayla sendeleyip yere düşmüştü. Jeongin arkadaşının yanına gitmeye çalışınca Hyunjin hemen onu tuttu ve yanına gitmesine izin vermedi.

"Bırak beni!" Hyunjin, Jeongin'i duymamazlıktan gelerek yukarı çıkarıp odaya kilitledi. Sonraysa tekrar aşağıya Changbin'lerin yanına indi.

"Onu niye buraya getirdin?" Minho sorduğunda Changbin histerik bir gülüş attı.

"Ben getirmedim. O evin etrafında dolanıyordu. Biraz kedi avı yaptım."

Felix gözlerini devirdi ve ayağa kalktı. Sonraysa sinirli bakışlarını diğerlerinde gezdirdi.

"Jeongin nerede? Onu bırakın ben buradayım işte. Ne işiniz varsa benimle halledin." Hyunjin kocaman bir kahkaha attı.

"Bak bakalım bana. Sence bende onu bırakacak göz var mı?" Felix bakışlarını Hyunjin'in gözlerine çıkardı ve ciddi bir şekilde.

"Var gibi sanki." dedi Hyunjin sinirle Felix'in yakalarından tuttu. Bu sefer kahkaha atan Felix olmuştu.

"Jeongin'i bırakalım sonra gitsin herkese yerimizi versin öyle mi?" Changbin konuştuğunda Felix Hyunjin'den göremediği bedeni görmek için kafasını eğdi ve

"Siz akıllı insanlarsınız yerinizi değiştirmek o kadar da zor olmamalı." Changbin sinirle nefes aldı. Aklına gelen şeyle Hyunjin'i ittirdi ve Felix'in dibinde durdu ve üzerini aramaya başladı.

"Napıyorsun be?" Changbin Felix'in cebindeki telefonu, silahı ve arka cebindeki telsizi aldı Hyunjin'e verdi.

"Senin vücuduna meraklı değilim" Changbin işini bitirdikten sonra kolundan sıkıca tuttu ve yukarı çıkardı. Jeongin'in kapısının kilidini açtı ve Felix'i içeri ittirdi. Arkalarından Hyunjin'de gelmişti.

Odada bir köşeye oturmuş Jeongin kafasını kaldırdı. Dolu gözleriyle Felix'e baktı sonraysa Changbin ile Hyunjin'e. Kolay kolay ağlayan bir insan değildi ama anlık duyguları depreşmişti.

Gözlerini Hyunjin'de sabitlemişti Changbin konuşana kadar baktı ona.

"Sessiz sakin bir şekilde burada duruyorsunuz. Yaramazlık yaptığınızı görürsem acımam" Felix gözlerini devirdi.

"Bu acımış halinse acımamış halini merak ediyorum." Changbin sinirle Felix'e doğru yaklaştı. Jeongin, Changbin'den önce davranarak Felix'in önüne geçti.

"Sakın Felix'e bir şey yapıyım deme!" Changbin Jeongin'i omzundan yana itti.

"Sen karışma." Hyunjin duvara çarpan Jeongin'in yanına gitmek istedi ama yapmadı. Jeongin kendini toparlayıp tekrar onlara doğru gittiğinde Hyunjin bu sefer hemen Jeongin'i tuttu ve hareket etmesini engelledi.

"Bak çocuk akıllı dur canını yakmak istemiyorum!" Felix daha da fazla sinirleniyordu.

"Akıllı durmazsam ne olur? Döver misin beni? Senden korkmuyorum!" Felix'e yürek yemiş diyebilirsiniz çünkü öyleydi. Tek korkusu sevdiklerini kaybetmekti. Zaten bu yüzden buradaydı. Changbin'de Felix kadar sinirliydi.

Hyunjin bu işin ileri gideceğini bildiği için Jeongini zorla odadan çıkardı ve boş bir odaya götürdü.

"Artık bırakır mısın beni?" Jeongin sakin bir şekilde söylemişti. Hyunjin odanın kapısını kilitledi ve Jeongin'i bıraktı.

"Felix'e bir şey olmayacak değil mi?" Hyunjin sıkıntıyla nefes verdi.

"Changbin bir polise kolay kolay vuramaz ama Felix fazla sınırları zorluyor" Jeongin, Hyunjin'e doğru yaklaştı.

"Felix'e bir şey yapmayacaksınız!" Hyunjin kaşlarını çattı ve zaten dibinde olan Jeongin'in biraz daha dibine girdi.

"Kural üç: Bana sakın ha bir daha emir verme." Jeongin artık kurallardan sıkılmıştı.

"Yeter artık kuralların umrumda bile değil bırakın artık bizi biz polisiz ya sizin ne işinize yarıyacağız?" İkiside birbirine delici bakışlarını gönderiyordu. Peki bu durumda kazanan kim olacaktı?

Şuan yaptıkları şey bir yarış değildi. Ama birisinin kazanması için illa ki bir yarışın olmasına gerek yoktu değil mi?

"Sınırlarını aşma!"

Hyunjin'in karşısında artık eski Jeongin yoktu. Jeongin kendini hiç olmadığı kadar sinirli hissediyordu. Şuan ikiside durdurulamazdı.

"Sınırlarını aşma, emir verme, bağırma, dediklerimi yap. Bak ben senin ne köpeğinim ne de başka bir şeyinim. Tamam mı?"

Hyunjin daha fazla konuşmadı. Odadan hızlı adımlarla çıktı ve Jeongin'in üzerine kilitledi. Jeongin'in sinirden yüzü gerilmişti. Odayı inceledi ne de olsa sinirini bir şeyden çıkarması gerekiyordu değil mi?

Odadaki masanın üzerindeki bütün her şeyi yere itti. Bir cam şişenin kaldığını gördüğünde onu eline aldı. İncelemeye başladı. Şişenin içi boştu dışındaysa ingilizce bir şeyker yazıyordu.

Çok fazla sıkıyordu. Elindeki şişe artık bu kadar fazla baskıya dayanamayıp elinde paramparça olmuştu. (Kalbim gibi pquejbxhakncbfjskdhdld)

Elinden akan kanları umursamadan yatağın üzerindeki yorganı kaldırdı ve yere attı.

Eli acımıştı şuan bunu umursamıyordu ama, feci derecede acıyordu. Sırtını duvara yasladı ve eline baktı. Bazı kısımların içerisinde küçük cam parçaları vardı.

Duvarda sürünerek yere çömeldi. Nefes nefeseydi hala. Yarım saat boyunca öyle kaldı. Yavaş yavaş gözleri kapanıyordu. Uykusuna yenik düştü ve gözlerini kapattı.

********************

Diğer bölümü sabırsızlıkla bekleyin.

Guilty  /  HyuninHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin