Pedir disculpas

710 75 19
                                    

Siz hayatınızda benim kadar beceriksiz bir polis gördünüz mü? Emin olun görmemişsinizdir.

Ben Yang Jeongin daha düzgünce polis bile olamamışken resmen az önce uyuşturucu satımı yapmıştım. Evet bunu bir polis yapmıştı.

Yanımda kafası güzel bir şekilde oturan Hyunjin büyük ihtimalle hayatında sevgi ne demek bilmeyen birisiydi.

Zaten her zaman böyle olmaz mıydı? Kötü çocuk her zaman ailesiz olurdu. Sevgisiz olurdu.

Ona çok kızgındım. Eğer bu şartlar altında tanışmasaydık ona sevmeyi sevilmeyi öğretebilirdim.

Ama o bütün her şeyi elinin tersiyle itmiş ve bunu seçmişti. Kötü çocuk olmayı da o seçmişti.

Eğer gerçektende kötü olmak istemeseydi emin olun ki olmazdı. Kimse istemeyerek kötü olmazdı.

Arabayı süren Minho'nun "Geldik!" değişini duyana kadar düşüncelerimle boğuşmuştum.

Beynim çok yorulmuştu. Bir şeyler düşünmeyi reddediyordu artık.

Hızla arabadan indikten sonra eve girmiştik. Bu evden nefret ediyordum.

Hyunjin kaçacakmışım gibi kolumdan sıkıca tutuyordu. Onun bu hallerinden bıkmıştım.

Nereye kaçabilirdim ki?

Kolumu sert bir şekilde çektim. Şaşırmış olmalı ki yüzüme boş boş bakıyordu.

"Evin içinde de mi böyle dolaşacağız?" yüzüne pis sırıtışını koydu.

"Bana uyar." artık bir yorum yapamıyordum ona. Yorum yapamayacak kadar tükenmiştim.

Göz devirdim ve yukarı çıktım. Yine aynı odaya girdim ve sakince yatağa oturdum.

Oturmaktan vazgeçtim ve bu sefer yatağa yattım. Kapının açılmasıyla rahatımı bozmadan yatmaya devam ettim.

"Üzerini değiştirmelisin." Hyunjin'in sesini duyduğumda gözlerimi kapattım. Sarhoş değil miydi bu neden buraya gelmişti ki?

"Hadi ama üzerindekiler hiç rahat değil." ne yapmaya çalıştığını sorgulamadım ve ayağa kalkıp elindeki kıyafetleri aldım.

Gitmesi için yüzüne bakarken o da bana bakıyordu. Bazen beyninin olup olmadığını sorguluyordum.

"Çıkıcak mısın artık?" gözlerini kırpıştırdı ve açık olan kapıyı kapattı.

"Hayır. Dikkatini çekerim burası benim odam." evet onun odasıydı ve benim kaldığım odada Felix vardı. Oraya gitsem sorun olmazdı. Kardeş gibiydik zaten.

"İyi ben giderim o zaman." odadan çıkmaya yeltenecekken kolumdan tuttu.

"Hayır. Burası artık bizim odamız." bi dediği öbür dediğini tutmuyordu.

"Az önce benim odam diyordun." gülümsedi. Bu sefer gülümsemesinde bir kötülük sezememiştim.

"Seni sinir etmeyi seviyorum. Çok şirin oluyorsun." dediği şeyle ne diyeceğimi şaşırmıştım. Cevap vermemek daha iyiydi sanırım.

"Sevgilim olsana." direk söylediği şeyle gözlerim büyümüştü.

Resmen bir hırsız polise benimle sevgili ol diyordu.

Tamam şu polis işini fazla abartmış olabilirm ama öyleydi. İçinde olduğumuz  durum çok fazla saçmaydı.

Büyük ihtimalle dalga geçiyordu. Pek fazla takmam gerekirdi değil mi?

"Saçmalama." kolumu çekmeye çalıştım ama bu sefer öbür eliyle diğer kolumu da tutmuştu.

"Sana sevgilim ol diyorum saçmalama diyorsun. Sevgilim olmanı istemem saçma mı?"  ciddiyetle sormuştu.

"Sence saçma değil mi? Senden nefret eden birisine sevgili olalım diyorsun çok mu mantıklı." kaşlarını çattı.

"Benden nefret mi ediyorsun?" bir anda o kadar masum gelmişti ki gözüme onu alıp her şeyden korumak istemiştim.

Gerçekler bir anda film şeridi gibi gözümün önünden geçince kendimi toplamıştım.

"Olan onca şeyden sonra kollarına atlamamı mı bekliyorsun?" biraz durdu bir şeyleri düşünüyor gibiydi.

"Benim şuan özür dilemem gereken kısma geldik sanırım." özür dilemek onun için bu kadar kolay bir şey değildi buna adım kadar emindim.

"Özür dilemek bir şeyi değiştirseydi şimdiye kadar okuduğun kitaplar yada izlediğin dizilerin hepsi mutlu sonla biterdi." bir şey dememişti. Bende konuşmaya devam ettim.

"Bence çok saçma özür dilemek. Onca şeyi yapıyorsun ve sonra özür diliyorsun. Ama hiçbir şey değişmiyor senin ağızından sadece iki tane kelime düşüyor bu kadar. Özür dilemek saçma. Özür dilemek yerine özür dilemek zorunda olduğun şeyi yapmasaydın keşke." bir anda yükseldiğimde susmam gerektiğini düşünmüştüm.

"Sana hak vermiyorum bu konuda. Fiziksel yaralar ve duygusal yaralar farklıdır. Duygusal yaralar fiziksel yaralardan daha çok acıtır. Duygusal yaralar kalbi acıtır ve bazen sadece özür dilemek bile etkili olabilir. Özür dilemenin etkili olmadığı asıl yer Fiziksel acılardır. Çünkü o yara artık senin vücudunda yer almıştır bunu özür dilesende değiştiremezsin."

Bir anda felsefik bir şekilde konuşmasına şaşırsamda belli etmemiştim. Bu konuşmanın sonu nerede bitecek merak ediyordum

"Neden bu kadar emin konuşuyorsun?" tekrar ağzını açıp konuşmaya başlamasını bekledim.

"Çünkü kalbi kıran şey ağızdır ve bunu düzeltecek olan şeyde ağızdır. Ne de olsa kalbi alıp elinle düzeltemezsin. Eğer kalbini kırdığın kişi seni gerçekten seviyorsa bir özür ile hemen seni affedebilir."

Konu daha da ileri gidiyordu ama devam etmek istiyordum. Bu yüzden konuşmaya başladım

"Hayır yanılıyorsun. İnsan çok sevdiği birisine daha fazla kırılır. Çünkü o kişiye güvenir kötü bir şey yapmayacağını düşünür. Ve o kişi kalbini kırdığı zaman bir özür o kadar da işe yaramaz."

"Bak sen işin çok değişik bir noktasından bakıyorsun. Hem sen de diyorsun o kişiyi çok seviyor. Eğer gerçekten çok seviyorsa affedecektir. Tek bir özürle olmasada affedecektir. İnsanlar sevdikleri sayesinde yaşamına devam ederler eğer sevdiğin yanında değilse yaşamanın anlamı ne?"

Aslında ikimizde haklıydık. İnsanı sevdiği kişi çabucak kırabilirdi. Ama gerçekten hatasının farkındaysa kırdığı kalbi kolayca onarabilirdi. Onaramasa bile o kişi onu sevdiği için affederdi.

"Neyse ben gideyim sen burada yatabilirsin. Seni rahatsız etmeyeceğim."

Gerçekten mi Hyunjin? Kafamdaki onca soruyu yanıtsız bırakıp gidecek misin gerçekten.

Ve gitmişti.

*********************

Arkadaşlar herkesin düşünceleri farklıdır yani tabikide düşüncelerinizi yazabilirsiniz ama bu konu tartışmaya gerçekten fazla müsait bir konu sizden sadece herkesin düşüncelerine saygı duymanızı istiyorum.

Umarım beğenmişsinizdir.

Sizi seviyoruz~

Guilty  /  HyuninHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin