Thief

1.1K 72 33
                                    

Çok fazla aksiyon/gizem filmi izledim beynimi hissetmiyorum
-

"Anthony? Hey! Şey, az önce kız kardeşin aradı ve onu geri aramanı istedi."

Tony karşısında ki yeni sekretere bakıp kaşını kaldırdı. İlk olarak Tony'nin kardeşi yoktu ve bu iş tamamen saçmaydı. İkinci olarak ise Tony dürüst olmamayı çok genç bir yaşta öğrenmişti.

"Hangisi?" diye sordu doğal olmaya çalışarak.

"Natasha. Onu acilen aramanı istedi. Dediğine göre ailevi bir meseleymiş."

"Çıkabilirsin." diye mırıldandı dudaklarını ısırmadan önce.

Hassiktir. Siktir. Siktiğimin siktiri.
Anthony Edward Stark 1 sene 7 ay ve 18 gündür bir şey çalmıyordu. Bir senedir kendini düzene sokmuş ve eski işine geri dönmüştü. Yani bir şirketin kodlama işleri ile uğraşmaya. Scott'un odasından çıktığına emin olduktan sonra kafasını arkasına yasladı ve gözlerini kapattı.

Gitmeyecekti. Ne bok yiyorlarsa yesinler, gitmeyecekti. Ama Natasha onu aramıştı ve ailevi bir mesele demişti buda eğer gelmezsen birileri ölecek demenin başka bir şekliydi.

"Hayatımı sikeyim." diye mırıldandı ceketinin cebinden telefonunu çıkartırken. Ezbere bildiği numarayı tuşladıktan sonra dişleri arasına alt dudağını aldı ve telefonu kulağına götürdü.

"Parkingte seni bekliyorum." dedi Natasha konuşmasına izin vermeden ve Tony sıçtıklarına dahada emin oldu. Telefonu kapatıp ceketinin iç cebine koydu ve yüzünü elleri ile sıvazladıktan sonra odasından çıktı.

"Annemi hastaneye kaldırmışlar, beni idare edebilir misin bir kaç günlük?"

"Aman Tanrım!" Scott endişeyle ayağa kalktı ve kafasını hızla salladı. "Sen git Anthony."

"Sağol dostum." diye mırıldandı koşar adam asansöre ilerlerken.

-

"Bir şey çalmıyorum artık." demişti arabaya biner binmez.

Kızıl kadın alayla gülümsedi. "Geçen hafta katıldığın galadan çaldığın altın yumurtayı unuttun sanırım?"

Gözlerini devirdi. "Sıkılmıştım. Ne demek istediğimi anladın"

"Tony-"

"Anthony."

"Ne? İnsanların sana Anthony diye seslenmesinden nefret edersin."

"Çalmaktanda nefret ediyorum ama bil bakalım büyük ihtimal az sonra ne yapacağız!"

"Aman Tanrım hala bu kadar sinir bozucu olmayı nasıl başarıyorsun?! Çalmanın DNA'mıza işlediğini biliyorsun, öylece bırakamayacağınıda."

"Çünkü mecburduk! Genç salak ve fakir bir avuç dolusu çocuktuk!"

Natasha sakinleşmek için gözlerini kapattı ve direksiyona ritmik bir şekilde parmaklarını vurdu. Gözlerini tekrar açtığında Tony şakaklarını ovuyordu.

"Konu Steve."

Oh, siktir.

Tony'den ses çıkmayınca Natasha devam etti. "Gerizekalı Louvre'da ki sahte Mona Lisa'ya göz koyacağı yerine Joseph Stanford'un koleksiyonunda olan gerçek Mona Lisa'ya göz koydu. Ve süpriz, yakalandı. En son ondan haber aldığımızda Joseph'in evine girmeye başarmıştı. Bu sabah 4 civarıydı."

"Bensiz halledebilirsiniz." diye mırıldandı kendi cümlesine o bile inanmazken.

"Tony..." dedi soft bir ses ile Natasha ve esmer adamın elini tuttu. "Biliyorum Steve ile kötü bir şekilde ayrıldınız ve bir daha çalmayacağına söz verdin ama eğer bize yardım etmezsen Steve'i kurtaramayacağımızı biliyorsun. Biz iyiyiz ama seninle mükemmeliz. Amerikanın en iyi hackeri sensin, Tanrım belki de tüm Dünyanın en iyi hackeri sensin. Joseph psikopatının tehlikeli olduğunu biliyorsun. Diğerlerinden çok ama çok daha tehlikeli olduğunu biliyorsun."

Tony güçlü bir şekilde nefesini dışarıya verdi ve bir kaç saniye düşündükten sonra kemere uzanıp taktı.

"Steve eskiden daha dikkatliydi böyle işlerde."

"Çünkü eskiden sen yanındaydın." diye mırıldandı bir kaç saniye daha Tony'nin yüzünü inceledikten sonra arabayı çalıştırırken.

-
Part iki gelsin mi krallar?

 *STONY ONE SHOTS*Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin