Aye Aye Captain! (II)

862 71 55
                                    

banan mı öyle geliyo yoksa ben günde 1 bölüm atmaya mı ne başladım yuh kaçırıldıysam iki kere göz kırpcam

-

"İlk tanışmamızı hatırlıyor musun?"

Steve gözlerini devirip başını salladı. "Nasıl unutabilirim ki?" dedi Tony'nin çıplak sırtını okşamaya devam ederken.

Tony kendi kendine gülümsedi ve Steve'in yanaklarını avuçlayıp dudaklarına küçük bir öpücük kondurdu, ardından başını Steve'in göğsüne yaslayıp gözlerini kapattı. "Hayatımın en güzel günlerinden biriydi." diye mırıldandı.

-

İki sene önce, okyanusta bir yerlerde

Steve gemide bulunan her asker ile tanıştıktan sonra kendini sandalyelerden birine atıp Bucky'nin uzattığı birayı açtı ve gözlerini kapatıp şişeyi kafasına dikti.

"İyi adamlar." diye söylendi Bucky bir müddet sonra.

"Öyleler ama çok asker gibiler. Bildikleri tek şey silah kullanmak gibi geliyor."

"Cehennemin dibindeyiz Stevie, bence silah kullanmayı bilmeleri iyi bir şey."

"Öyle değil." dedi gözlerini devirerek. "Fazla düzler. Strateji kavramları yok. Onlara arkadaşça yakışan birini bile öldürmeyi bekliyorlar gibi."

"Anlıyorum." diye mırıldandı Bucky birasından bir yudum alırken.

İki arkadaş bir kaç süre sessiz bir şekilde biralarını içmeye devam ettiler. Birden ne olduğunu anlamadan gemide bir hareketlilik oldu ve Steve anında ayağa kalktı.

"Ateş emri yok!" diye bağırdı geminin ortasına doğru yürürken. Tüm askerler silahlarını tek bir adama doğrultmuş bekliyorlardı. Steve hızla etrafına baktığında kendi gemisinin yanında girmiş bir korsan gemisini fark etti, geminin orta bölümüne yaklaştığında ise Anthony'i gördü.

"Bay Stark." dedi adamın önüne doğru ilerlerken. Elini kaldırıp askerlerin silahlarını indirmesi için bir hareket yaptı ve anında tüm silahlar inmişti.

Anthony'de yüzünde ki sırıtış ile elini havaya doğru kaldırıp şıklattığında onlara doğrultulmuş silahlarda inmişti.

"Yüzbaşı Rogers!" dedi keyifle Anthony.

Steve gözlerini kısıp adamı biraz daha inceledi. Adını tabii ki de duymuştu ama yakışıklı olduğunu kimse söylememişti. -Yatakta iyi olduğunu biliyordu ama o kadar-. Üzerinde koyu kahverengi bir palto ve pantolon vardı. Beyaz -üzerinde siyah yağ lekesi olan- bir gömlek, kırmızı kalın olmayan bir atkı ve büyük kahverengi-siyah bir şapka. Gözlerine sürme çekilmiş ve sırıttığında görülen üst sağ tarafında altın bir diş vardı. Gözleri ela'nın en güzel tonuydu. Ellerinde ise -neredeyse her parmakta- yüzük vardı. Kendisinden bir kaç santim kısaydı ama Steve adamın kaslı olduğuna emindi.

Bakışlarını tekrardan Tony'nin gözlerine getirdiğinde esmer adamında ondan bir farkı yoktu- karşısında ki adamı incelemişti.

"Normalde yeni gelen askere ve ekibine hoşgeldin partisi veriyoruz ama sanırım size bunu yapmayacağım." dedi ve sırıtışı büyüdü. Steve'in dibine girip parmak uçlarında yükseldi ve kulağına fısıldadı, "Sana özel bir parti verebilirim gerçi." diye mırıldandı.

Steve ise tüm gücüyle kızarmamaya çalıştı. Dişlerini hafifçe sıkıp bakışlarını Anthony'nin arkasında bir yere odakladı. Esmer adam ise çekilip dudaklarını ıslattı ve göz kırptı.

"Sandhal adasında olacağım bu akşam." diye fısıldadı uzanıp Steve'in üniformasında olmayan tozları temizlerken.

Steve ise bakışlarını Anthony'nin yüzünde gezdirdi. Derin bir nefes alıp gözlerini devirdi ve arkasını dönüp gideceği anda Anthony sert bir şekilde bileğinden tutup onu durdurdu.
Temas ile Steve'in askerleri tekrardan silahlarını Anthony'nin adamlarına doğrulturken ortalık buz kesmişti.

 *STONY ONE SHOTS*Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin