Even my phone misses your call (angst🤡)

1.3K 61 36
                                    

I wanna call you in the morning and at night,
to tell you how much i love you,
i wanna call you casually,
just 'cause i miss your voice,

but baby,
all i can do
is
look
at
your
number

=

Steve yatağına uzanıp cebinde ki eski telefonu çıkarttı. Derin bir nefes aldı, sol elini uzamış sakallarından geçirdi ve sonra yavaşça elini kafasının altına yerleştirdi. Sağ elinde ki telefonu daha da dikkatli izlemeye başladı.

Siyah, koca avucunun içinde kaybolacak kadar küçük, oldukça eski bir telefondu. Çoğu insanın, hatta Steve hariç kimsenin umrumda olmayacak kadar önemsiz, aptal bir telefondu.

Steve için ise kendini salmamak için bir neden.

Çünkü şöyle ki, iş telefonda değildi. Steve'de aynı fikirdeydi; telefonu çöpe atsa alan birisi bile olmazdı.
İş telefonun içindekindeydi; basit bir numara.

Pardon, basit değildi. Numara hiç ama hiç basit değildi. Eğer manyak bir Iron Man/Tony Stark fanıysanız belki de idolünüzle bir kaç saniye tanışmak için bir fırsat. Eğer bir magazin muhabiriyseniz; maaşınızı ona katlayacak bir fırsat.

Steve ne çılgın bir hayran ne de magazin muhabircisiydi.

Steve Rogers sıradan (!) çok hata yapmış bir adamdı.

Telefonu elinde bir kaç kez döndürdü ve gözlerini kapattı.

Derin bir nefes almaya çalıştı, soluğu boğazında takılı kaldı.

Yutkunmaya çalıştı; boğazında ki yumru izin vermedi.

Gözlerini açtı ve yavaşça yatakta oturur pozisyona geldi. Alt dudağını sertçe ısırdı ve kan tadı alana kadar hareket etmedi.

Dudağında hissettiği acı ne boğazında ki yumrunun yerini ne de sol tarafında ki ağrının yerine geçebilmişti.

Steve ayağa kalktı ve telefonu hafifçe sıktı. Otel odasının balkonuna çıktı ve temiz, soğuk hava yüzüne çarpınca uzun bir süre sonra ilk defa derin bir nefes alabildi.

Karşısında ki Stark Kulesine bakıp iç çekti ve birden...

Birden kahkaha atmaya başladı.

Histerik bir şekilde gülmeye başladı elinde ki telefonu her geçen saniye biraz daha sıkarken.

Küçük bir ses duyuldu sonra.

Bir şeyin kırılıp, paramparça oluşunun sesi.

Hayır, yalvarırım hayır.

Steve korkuyla elinde ki telefona baktı. Küçük cam patlamış, telefon hurdaya dönmüştü. Avucunun içine cam parçaları girmişti ama Steve bunu umursamayacak kadar zavallı bir haldeydi.

Ve bu sefer, az önce ki aniden histerik bir şekilde kahkaha atmasının aksine yavaşça ağlamaya başladı.

İlk olarak sessizce gözyaşları yanaklarından süzüldü.
Sonra dudaklarını nefes almak için çaresiz ve aceleci bir şekilde araladı.
Nefes alış-veriş sesi yerine küçük bir hıçkırık duyuldu.

Steve herşeyden vazgeçercesine birden balkonda, olduğu yere çöktü ve avazı çıktığı kadar hıçkırarak ağladı.

But I'm not done yet
Falling for you
Fool's gold

Steve otelinden ne ara çıkıp Stark Kulesine geldiğini bilmiyordu.

Az önce ruhu bedeninden çekiliyormuşçasına bağırarak ağlayan o değilmiş gibi sakin bir tavırla yürümüştü tüm yolu.

Gerçi pek yürümemişti. Tuttuğu otel odası tam Kulenin karşısındaydı.

Tony'nin bulunduğu, Kulenin son beş iki katına ulaşmak daha zor olmuştu ama açıkcası Steve onu bile kolayca yapmıştı.

Süper serum olmasına rağmen üşüyordu, büyük ihtimal aralık ayında New York'ta sadece şort ve tişört ile dolandığı içindi ama olsun.

Helikopter alanına geldiğinde derin bir nefes aldı ve kapıları kolayca eski şifresi sayesinde açmıştı. Tony'nin şifreleri değiştirdiğini düşünmüştü ama yanıldığı için o kadar mutludu ki.

Jarvis büyük ihtimal Kulede olduğunu çoktan haber etmişti Tony'e.

O yüzden dikkatli olmaya pek özen göstermeden ezbere bildiği laboratuvarın yolunu tuttu. Tony ona zarar vermek istese çoktan verirdi ve işin açıkcası Steve ona karşı bile koymazdı.

Laboratuvarın büyük kapıları açılıp onu içeriye davet ettiğinde Steve robotik halinden birden çıkmıştı.

Karşısında Tony duruyordu.

Karşısında onun Tony'si duruyordu.
(Senin mi? Hadi ama Rogers, bunun doğru olmadığını hepimiz biliyoruz.)

Steve bu anı çok hayal etmişti. Bağrışmalar, kavgalar belki de özlem dolu sarılmalar ama içinde bulunduğu durumu hiç hayal etmemişti.

Tony karşısında dik ve düz bir şekilde ona bakıyordu. Yüzünde hiç bir duygu yoktu ve Steve ne yapması gerektiğini bilmiyordu.

"Kırıldı." dedi paramparça olmuş telefonu cebinden çıkartıp Tony'e gösterirken. Sesi boğuk ve kırılgan çıkmıştı. Gözleri büyük ihtimal kızarık, teni ise soğuktan hafif mavileşmişti.

Tony ise sessizce arkasını döndü ve masadan bir şeyi alıp Steve'e doğru bir kaç adım attı.

"Benim ki hala sağlam." dedi Tony ve ah, Steve onu o kadar çok özlemişti ki tüm bedeni özlem ile kavruluyordu.

İkisi de saçma ve tuhaf bir sessizlikte birbirlerine baktılar uzun bir süre.

"Ama şuan evde, karşındayım. Telefonumun kırılması pek önemli değil." dedi ve nefesini tuttu Steve.

Ev.

Karşındayım.

Seninleyim.

Tony görmüyor musun?

Evim sensin.

Tony ise -Steve laboratuvara giriş yaptığından belli- ilk defa tepki gösterdi.

Güzel yüzünü çekingen bir tebessüm kapladı.

"Eve hoşgeldin, Cap." diye fısıldadı.

I'm fallin' again
I'm fallin' again
I'm fallin'

-


ARKADAŞLAR PARAMPARÇAYIM
BİTTİM BEN
HAYATIMDA BÖYLE ÜZGÜN BÖLÜM YAZMADIM

P A R A M P A R Ç A Y I M

(Şarkılar :
Fool's Gold - One Direction
Falling - Harry Styles
- Bölüm Başlığı : From The Dining Table - Harry Styles)

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 09, 2020 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

 *STONY ONE SHOTS*Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin